Kadıköy Belediyesi, sporun tarihsel gelişimi, spor kültürü, medya, toplum ilişkisi konularını tartışarak, sporun bilinçli yaygınlaşmasına katkıda bulunmak için bir panel düzenledi. “Sporun Dünü, Bugünü ve Yarını” başlıklı, 4 Mayıs Cuma günü Kadıköy Belediyesi Kozyatağı Kültür Merkezi Konferans Salonu’nda gerçekleşen panel Cumhuriyet Gazetesi Spor Müdürü Arif Kızılyalın moderatörlüğünde spor hukukçusu Aysu Melis Bağlan, basketbol koçu Murat Didin, Haliç Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu Müdürü Müslüm Gülhan ve spor yazarı Bağış Erten’in katılımıyla gerçekleşti.
“REKABET DEĞİL HAYATI PAYLAŞMAK”
Almanya’da Gloria Giants Düsseldorf’u çalıştıran basketbol koçu Murat Didin, spor kültürünü Türkiye ve Almanya tecrübesini karşılaştırarak değerlendirdi. Didin, “Spor müsabakaları yalnızca rakibi yenmek veya egoyu tatmin etmek için değil, bu hayatı paylaşmak, eğlenmek, birlik ve beraberlik ruhu için ortaya konduğu zaman çok daha fazla özgüven veriyor. Bu şekilde de hayata daha farklı hazırlanıyorsun. Biz ne görüyoruz derbilerde deplasmana gelen takımın taraftarı genelde stadı polis otosuyla terk eder. Almanya’da ilk derbimde, ilk defa deplasmandayız. Taraftalar geldi bizi alkışlıyor, esprili sloganlar atıyorlar. Adeta bir karnaval havası hâkim. Salon çok kalabalık. Çıkışta gazetecilere, biz kavga gürültüye alışkınız ya ‘bu derbiden çok, benim için bir balayı gibi dedim’. İkinci devre bize geldiler. Yine salon tıklım tıklım “bundan sonra balayı yok” yazılı bir pankartla girdiler. Hayatı o kadar nükteli ve paylaşım içinde yaşayan bir toplumda bulunmak gerçekten muazzamdı. Umarım ki Tükiye’de bu işin keyfini alabileceğimiz günlere geliriz.” dedi.
Sporun geleceği hakkında konuşan Didin, “Gelecekte futbolu geçecek tek bir branş var. O da bireysel spor dediğimiz ‘personel fitness’. Çok değil on sene sonra buna tanıklık edeceğiz. Bu açıdan düşünüldüğünde Kadıköy’de yaşamak gerçekten bir ayrıcalık. Yoğurtçu Parkı, Özgürlük Parkı, Caddebostan, Kalamış… Her şey bütün düzen sabahleyin ter atmanız için kurulu.” dedi.
“SPOR SİYASETİN ARACI”
Panelde söz alan Haliç Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu Müdürü Müslüm Gülhan, Türkiye’deki spor kültürünü, “Sporda Alman, İngiliz, İtalyan gibi farklı ekoller var. Bu farklılıkların temelinde ise kendilerine ait ürettikleri kültür yatmaktadır. Bizde de bir takım farklılıklar var. Bizdeki farklılıkların temelinde ise yöresel unsurları kullanma yer almaktadır. Biz ahlaki değerlere önem verip, etik değerleri ahlaki değerlerin arkasına koyarız. Oysaki ahlaki değerler yöresel, etik değerler ise evrensel. Ahlaki değerlerin sömürülmesi kolay olduğu için gerisine koyuyoruz. Bizim spor kültürümüz var arkadaşlar. Biz o kültürün içinde de ahlaki değerlerin arkasına sığınıyoruz. Bizim spor kültürümüzde doping var. Bizim spor kültürümüzde şiddet var, şike var. Bizim spor kültürümüzde bireysel çıkarları takımın çıkarları üstüne koymak var.” dedi.
Sporun siyasetin aracı haline geldiğini savunan Gülhan, “Siyasetin aracı haline getirilen spor kurumları var. Bu kurumların hiç birinin spor kültürünü yaygınlaştırma gibi bir amacı yok. Eskiden takım kaptanı olmak için Amerika’da hocanın eli öpülürdü şimdi bu işler Ankara’da dönüyor.” dedi.
OLİMPİYAT TANITIMINA TOKİ GİTMİŞ
Panelin moderatörü Cumhuriyet Gazetesi Spor Müdürü Arif Kızılyalın 2020 Olimpiyatları’nın ülke tanıtımlarında yaşadığı anıyı “2020 olimpiyatlarına adaylık tanıtımları Buenos Aires’te yapıldı. Ben de yerinde izleyen gazetecilerdenim. Orada diğer şehirler spor kültürlerini öne çıkarırlarken ne yazık ki İstanbul kafilesinde TOKİ yani Şehircilik Bakanlığı’na bağlı inşaat sisteminin temsilcileri vardı. Biz yapacağımız tesisleri maketlerle ballandıra ballandıra anlattık. Galiba aramızdaki fark bu.” ifadeleriyle anlattı.
MEDYADAKİ DİL DEĞİŞİMİ
Spor ve medya ilişkisine değinen Bağış Erten, medyadaki dil değişimini yaptığı sunumdaki örneklerle anlattı. 90’lara kadar süregelen, içinde bütün sporların yer verildiği, dünyadaki turnuvaların takip edildiği spor sayfalarını gösteren Erten, devamında gelişen süreci şöyle anlattı: “Sadece 10 sene sonra gazetelerimiz ‘Şerefsizler’ diye başlık atıyor. Galatasaray’ın Juventus maçı ertelendi diye UEFA hedef gösteriliyor. 20 yıl önce olimpiyatlar için “sevgi, spor, rekor” başlığını atanlar 2008 yılında ‘Olimpiyatı bırak Süper Lig’e bak’ manşetini atıyorlar. Peki, ne oldu bu 10 yılda da böyle bir değişim oldu? 10 yılda ne kültürel kod, ne toplumun yaşam biçimleri değişir. Ama siyaset değişir, gazetecilik değişir, anlayış değişir. Sizi bir yere doğru itmeye başlarlar. Bugün medyanın suçu henüz böyle bir emare yokken her şeyi futbola indirgeyip, futbolu da Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray’a indirgeyen gazetecilik anlayışına 90’larda bulaşıcı bir hastalık gibi herkese sirayet edecek biçimde yaygınlaştırmasıdır. Bir karar var ortada. Çünkü bu denli dönüşüm başka türlü olmaz. On yıllar önce size kardo finalistler diye tenis anlatan gazeteler, on yıl sonra bu başlıkları atabiliyorsa algı farklılıkları var.”
Bu dilin oluşmasında medya patronlarının da etkisi olduğunu söyleyen Erten, “Medya patronları daha ucuz iş yaptırmak istedi. Daha az dil bilen, daha az akıllı insanlar spor muhabiri oldu. ‘Fanatik olsunlar yeter’ dendi. Ucuzundan bir Fenerbahçe, bir Galatasaray koyarım dedi.” diye konuştu.
“YASALAR UYGULANABİLİR OLMALI”
Panelde spor hukuku üzerine konuşan Aysu Melis Bağlan, “Yasa yapmanın da bir kültürü var. Yasayı uygulamadan bağımsız yaparsak sonuç elde edemiyoruz. Biz bir A4’e yasayı yazıyoruz. Başına mesela sporda şiddeti önleyeceğine dair başlık koyuyoruz. Çıkan her olaya, her hafta o yasayı kopyalayıp yapıştırmaya çalışıyoruz. Hayır, orada başka bir şey oluyor. Siz sosyal kodlara, uygulanabilirliğine hiç bakmadığınız, kapalı kapılar ardında yaptığınız yasalarla bir şeyleri çözemiyorsunuz. Çözümsüzlükten beslenmek gibi bir ön hukukumuz var. Çözmeyelim, kaos çıksın. Doya doya tartışalım diyoruz. Bu da hiç bitmeyen krizlerimiz ve sıkıntılarımıza yenilerini ekliyor.” diye konuştu