Yaşıyoruz bir semtte, geziyoruz caddelerini, sokaklarını... Ama bir yandan da geçip giderken bir soru takılıyor aklımıza: Sokaklardan böyle hızlıca geçip giderken seneler önce kimler yaşamış olabilir burada? Ve bu semtler, bu binalar ne anılar saklamış olabilir? Sosyal medya bazen anıları keşfetmemize de yardımcı oluyor. Sosyal medyada gezerken, Şelale Gültekin’in bundan 50 yıl önce Kadıköy’de yaşadığını öğreniyorum. Suadiye, Şaşkınbakkal, Caddebostan onun gençlik yıllarının güzel mekanlarına dönüşüyor o yıllarda.
Gültekin, Çanakkale’de doğmuş, üç yaşında babasının tayini dolayısıyla Edirne’ye yerleşmiş. Gültekin, o yıllarda Edirne’nin Yahudilerin çoğunlukla yaşadığı çok modern bir şehir olduğunu söylüyor. Anneannesinin Cumhuriyet döneminin ilk öğretmenlerinden biri olduğunu aktaran Gültekin, zamanının çoğunu onunla geçirdiği için beş yaşında okumayı söktüğünü, erkenden ilkokula başladığını anlatıyor. 16 yaşında liseden mezun olunca Gültekin’in yolu üniversite için İstanbul’a düşüyor. Tatbiki Devlet Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’nda tekstil okuyup mezun oluyor. Ancak erken yaşta evlenip çocuk sahibi olduğu için iş hayatının 40’lı yaşlardan sonra başladığını söylüyor. Gültekin, şu an Beyoğlu Çukurcuma’da 2013’te açtığı ve vintage kıyafetler sattığı Pied de Poule’u işletiyor ve genellikle dizi, film, moda çekimlerine ürün temin ediyor.
PODYUMU ANDIRAN BAĞDAT CADDESİ
Şelale Gültekin, 1970’lerde Suadiye Ayşe Çavuş’ta halasının evinde kalmış. Kocaman, meyve ağaçlarıyla dolu bir bahçenin olduğunu ifade eden Gültekin, o zamanlar yüksek binaların olmadığını, en fazla 4-5 katlı apartmanların olduğunu söylüyor. 1974 yılına kadar Kadıköy’de yaşayan Gültekin, konuşurken laf arasında “Kadıköy’ün tüm sokaklarını ezbere bilirim” diyor ve şöyle anlatıyor: “Kadıköy’ün Suadiye, Şaşkınbakkal, Caddebostan gibi bölgeleri daha çok yazlıkçıların sayfiye olarak kullandıkları bölümüydü. Bağdat Caddesi sanki bir defilenin podyumu gibiydi akşamüstleri, en son moda giysilerle piyasa yapılır, şık kafelerde boy gösterilirdi. Pergola, Borsa, Divan Pastanesi, Kulüp 33 bunların başında idi. Hatta Apollo 11 uzay aracının aya iniş yapmasını da dev ekrandan 20 Temmuz 1969’da orada izlemiştik.”
70’li yıllarda Suadiye Oteli, Suadiye Plajı, Caddebostan Plajı, Süreyya Plajı (Maltepe), Bostancı ve Moda kadınlar hamamının en çok tercih edilen plaj ve hamamlar olduğunu söyleyen Gültekin “Arzu eden Salacak Plajı’ndan buz gibi suda yüzebilirdi. Suadiye’den kayık kiralayıp denize kayıktan atlayarak girmenin keyfi de bir başka idi, adalara karşı. Daha henüz sahil yolu yapılmamıştı, kalburüstü ailelerin villaları kıyı boyunca sıralanır, altlarındaki kayıkhanelerdeki lüks motorlar dikkatimizi çekerdi. Yazın motorların arkasında su kayağı yapan mı istersiniz, sürat motorlarıyla Adalar arasında gidip gelen gençler mi? St.Tropez kadar alımlı idi yazları bu kıyı şeridi.” diyor.
EN GÜZEL AŞK ŞARKILARI...
Müzik ve konser anılarını da anlatıyor Şelale Gültekin. Geceleri Suadiye Club Reşat’ta Erkut Taçkın çıkarken; Şaşkınbakkal’daki Atlantik Sineması’nın en üst terasındaki Çatı’da Alpay en güzel aşk şarkılarını yorumlarmış… Gültekin “Yazlık sinemalar ayrı bir alem. Caddebostan Budak, Suadiye Can, Bostancı Deniz, Şenesenevler’de Türk filmleri oynatan sinema... İnsanların toplu olarak sıcak yaz akşamları hep birlikte mutlu saatler geçirdiği, anılarımın en güzelleri. Gazozcu, buzzz diye bağıran frigocu; insanların kaynaştığı, sınıf farkının ortadan kalktığı mekanlar. Şimdi evlerde herkes kendi yalnızlığını yaşıyor. O zamanları bir başka yapan nedenlerden biri de bu.” diye anlatıyor.
Kadıköy’ün kendisi için ilk gençliğinin dolu dolu geçtiği özel bir yer olduğunu söyleyen Şelale Gültekin “Biz sevginin gücüne ve kendine inanan, hayallerini gerçeğe dönüştürmeye çalışan özgüvene sahip bir kuşaktık. Kadıköy aydın, entelektüel insanların yaşadığı bir yerdi. Kötü giden bunca şeye rağmen hala bu yönünü kuvvetle koruyor. Eskisi kadar olmasa bile, ne zaman vapurla karşıya geçsem kitap ya da gazete okuyan bir iki kişi, gezici müzisyenler ümidimi yineliyor. Rahat bir nefes alıyorum daha iskeleye indiğim ilk andan itibaren. Hissettiğim aidiyet hissi, ben değil biz olmanın hissettirdiği mutluluk, dayanışma, kardeşlik daha bir sürü insani kavram. Sanki Kadıköy’ün toprağı suyu başka, göçle gelen insanları bile olumlu etkiliyor.” diyor.
Kıyımın da çok fazla olduğunu belirten Gültekin, Adalar’dan bakıldığında Kadıköy’de her yerin beton olduğunu ifade ediyor. Gültekin sözünü şöyle sonlandırıyor: “Benim gençliğimde Ankara asfaltının gerisi arazi idi, bomboştu, hatta kurtların indiği söylenirdi kış mevsiminde. Şimdi her yer toprak, yeşil teslim olmuş betona, çimentodan bir mezar gibi. İçinde iken belki hissetmeniz bu kadar yoğun değil ama gerçek aynen anlattığım gibi.”