Medyada görmediğimiz, hayatın telaşesinde ne tür zorluklar yaşadıklarının farkında olmadığımız bir kesim Romanlar. Roman kadınlar ise bu noktada daha çok zorluğa, baskıya maruz kalabiliyor. Kadıköy Bahariye Caddesi’nin hemen girişinde çiçekçilik yapan Roman Perihan Cavlay, 30 senedir çiçekçilik yapıyor. Tek başına geçimini sağlamaya çalışan Cavlay, bu salgın sürecinde sigortası olmadığı için yardım alamamış. Salgından önce durumunun daha iyi olduğunu anlatan Cavlay, en azından kirasını ödeyebildiğini şimdi ise evinde elektrik dahi olmadığını ifade ediyor.
Çiçekçilik yapmaktan pek mutlu olmayan Cavlay “Ev işçiliği yapsaydım, bundan daha iyiydi.” diyor ve ekliyor: “Aylığımı bilirdim, sigortamı bilirdim. 59 yaşındayım. Alırdım aylığımı, otururdum beş lira, on lira yerdim. Sigaram yok, çayım yok. Çiçekçilikten çok pişmanım. Temizlik işleri bundan daha iyi. Bak soğukta kat kat giyindim.” Ev işçiliğinde en azından sigortasının olabileceğini belirten Cavlay eliyle duvarları göstererek “Burada duvarlarımız sigorta” diyor.
Salgından sonra günlerinin çok zor geçtiğini belirten Cavlay, hiç iş yapamadığını ifade ediyor. Geçen gün 25 lirayla eve döndüğünü söyleyen Cavlay “Böyle giderse sonumuz fena, çok fena.” diye ekliyor. Hafta sonu yasaklar sebebiyle sabah 11’den akşam 7’ye kadar çalışabiliyor Perihan Cavlay. Cumartesi 14.00’te yanına gittiğim Cavlay, daha henüz 10 liraya gül satabildiğini aktarıyor.
Çiçekçiliğin en zor yanının ise kışın soğuk, kar, yağmur olduğunu söylüyor ve ekliyor: “Bir de iş olmuyor insanın daha çok morali bozuluyor.” Kadıköy insanının yaklaşımından memnun olduğunu aktaran Cavlay çalışırken insanların hal hatır sorduklarını da dile getiriyor.
ROMANLARIN YAŞAMINDAN KESİTLER
Gazeteci Asmin Ayçe İdil Kaya’nın çektiği, kurgusunu ise Dilek Sarıgül'ün yaptığı “Roman Kadınlar Anlatıyor: Duymadıklarımızı” belgeseli Roman kadınların görünür olmayan yaşamlarını görünür kılmayı hedefliyor. Kaya belgeselde çiçekçilik, kağıtçılık ve ev işçiliği yapan üç Roman ve sivil toplum kuruluşunda çalışan bir Dom kadınla görüşerek onların yaşamlarından kesitler sunuyor. Sıfır Ayrımcılık Derneği’nin desteğiyle yapılan bu belgeselde Kaya, belgeseli yapma sebebinin Roman kadınların ekonomik olarak ne koşullarda yaşadıklarını göstermek olduğunu söylüyor.
Belgeselde Kaya, Roman milletvekili Özcan Purçu’nun 2016’da yaptığı rapora da atıfta bulunuyor. Purçu’nun raporuna göre Romanlarda evlilik yaşı 12-13’e kadar düşerken, çalışan kadınlar da erkeklerden daha düşük ücretlerde çalışıyor. Kaya, konuştuğu kadınların daha çok eşlerinin, abilerinin mesleğini yaptıklarını ve genellikle evlendikten sonra mesleğe başladıklarını dile getiriyor.
Kaya, ayrıca erken evlilik ile beraber kadınlarda birçok sağlık sorununun, erken gebeliğin getirdiği problemlerin, düşük yapma gibi durumların olabildiğini belirtiyor. Erken evliliğin çok yaygın olduğunu söyleyen Kaya “Bunun kültürel bir tarafı da var. Hep erken evlenilmiş ve bunu görüyorlar, bunu devam ettiriyorlar.” diyor.
Belgeselde, kağıtçılık yapan 22 yaşındaki kadın, ortaokuldan sonra okulu bıraktığını söylüyor. İki çocuğu olan kadın, herkesin okumasını, işlerini ellerine almasını öneriyor ve ekliyor: “Öncelikle kadınlar, bir erkeğe bağlı kalmasın. Çünkü bir erkeğe bağlı kalmak bazen hayatınızı da zorlaştırıyor. Yani ‘ben çalışıyorum, sen çalışmıyorsun, oturup yiyorsun’ deniyor. O yüzden okumalarını isterim.” diyor.
HAYALLERİ SİGORTALI OLMAK
Belgeselde hayalleri sorulduğunda kadınlar daha çok “Keşke okusaydım, keşke sigortam olsaydı.” diye cevaplıyor. Roman kadınların kendilerini garanti altında görmediklerini dile getiren Kaya “Geldikleri noktada kendilerini güvencesiz, sigortasız görüyorlar. Yaptıkları işler günlük işler, yarını göremedikleri işler. Bir kadın olarak çocukların yükü onların sırtında. O yüzden çocuklarının bir şekilde güvencesiz olacağı korkusu da onların sırtında.” diyor.
Belgeselde konuşan 55 yaşındaki çiçekçi kadın, okuyabilseydi kapalı bir yerde çalışabileceğini, şimdiki gibi sokakta olmayacağını söylüyor. En azından emekliliğinin olabileceğini belirten kadın “Yaşlandığım zaman, kamburum çıktığı zaman nasıl geleceğim ben buraya çiçek satmaya. Yani bir gün yaşlanacağız, böyle kalmayacağız. Daha şimdiden zorlanıyoruz.” diyor.
Kaya pandeminin de kadınları epey zorladığını dile getiriyor ve şöyle anlatıyor: “Çiçekçi kadın hayatını çiçek satarak geçiriyor. O gün kazandığı parayla karnını doyuruyor, çocuklarını okutmak istiyor. Hayali bu. Çünkü çocuklarının kendi yaşadığı döngü içinde kalmasını istemiyor. Kağıtçı kadın da öyle, o gün günlük parasını kazanacak, çocuğunun karnını doyuracak ve gününü tamamlayacak. Bu insanın kurabileceği hayal ne olabilir? Yarınının garantisi olmasını dileyebilir ancak. Mesela pandemi ortaya çıktı, bu insanların hepsi işsiz kaldı. Bazıları devletten yardım alabildi eğer şanslıysa, bazıları alamadı. Verilen yardım da bin liralık bir yardım. Bir kereye mahsus bin lira ne kadar bu insanların hayatını değiştirebilir?”
Kağıtçılık yapan genç kadın yasaklar geldiğinde kendilerine makarna gibi kuru yiyecekler, karınlarını doyurabilecekleri gıdalar aldıklarını söylüyor. En azından çocuklarına bir gelecek kalması için bir evlerinin olmasını dilediğini aktaran kadın “Bazen yeri geliyor çocukların sadece ihtiyaçlarına gücümüz yetmiyor. (İki yaşındaki çocuğunu göstererek) Altı açık yattığı günler oldu, bezini alamadığımız günler oldu.” diyor.
“MEDYA ÖNYARGILARI BESLİYOR”
Asmin Ayçe İdil Kaya, Roman kadınlar üzerine akademik çalışma bulmanın zor olduğunu belirtiyor. Medyanın Romanları gösteriş biçiminin önyargıları güçlendirdiğini, bilindik kalıpları tekrarladığını söyleyen Kaya “Romanları ‘Cennet Mahallesi’ dizisi sanmak gibi diyebilirim. Sadece müzik çalan, oynayan, başka bir şey umrunda olmayan insanlar gibi gösteriliyor. Tabii ki farklı şekillerde daha olumlu haberler yapan mecralar da vardı. Ama genel eğilim her zamanki gibi ‘romanlar toplandı, romanlar kavgaya karıştı’ gibi haberler. Medyada görünür değiller, problemleri bir yana varlıklarına, taleplerine, seslerine kulak vermek, görünür kılmak gerekiyor.” diyor.
Belgeseli çekerken aynı zamanda çok başka hayatları da keşfettiğini dile getiren Kaya “Kağıtçı kadın benimle aşağı yukarı aynı yaştaydı. 22 yaşındaydı, ben 24 yaşındayım. Onun etrafında sürekli koşuşturan çocukları vardı. Bir an ne kadar farklı olduğumuzu düşündüm. Ama aslında aynı yaşlardayız. Çok başka hayatlarımız var. Aynı şehirde de yaşasak, aynı yaşta da olsak farklı hayatlar yaşıyoruz.” diye ifade ediyor.
Bu projenin kendisi için çok öğretici olduğunu dile getiren Kaya, Roman kadınların görünürlüğü için bu tarz işlerin olumlu olduğunu söylüyor. Kaya, projeye devam etmeyi düşündüğünü dile getiriyor ve şöyle ekliyor “Bu proje süreci her ne kadar yorucu da olsa keyifli geçti. Evet olumlu olumsuz bir sürü şeye tanık oluyorsun, ama bir üretim süreci var ve bence bir şeyler ortaya koymak, bir şeyler üretmek her zaman insanı tatmin eden bir duygu. Bu kişisel tatminim dışında toplumsal fayda açısından da devam etmek isterim.”
Belgeseli, Roman Kadınlar Anlatıyor Youtube kanalından ve @romankadinlaranlatiyor Instagram hesabından izleyebilirsiniz.