Erken Cumhuriyet döneminin ‘alamod yaşamı’

Erken Cumhuriyet tarihi romanlarında modanın izini süren İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Çilem Tercüman, gittikçe değişen moda algısını tartışmaya açıyor

30 Ocak 2020 - 15:27

Günümüzde pek kullanılmıyor ama “alamod yaşamak” tabiri Cumhuriyet dönemi romanlarında çok sık karşılaşılan bir söz. ‘Modaya uygun yaşamak’ anlamına gelen bu tabir üzerinden Dr. Çilem Tercüman, o dönemin modasını analiz ediyor.

İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi olan Dr. Çilem Tercüman, Tarih, Edebiyat ve Sanat Kütüphanesi’nde (TESAK) “Alamod Yaşamak: Erken Cumhuriyet Tarihi Romanlarında Moda” konulu bir söyleşi gerçekleştirdi. Tercüman’ın aynı zamanda doktora tezi olan bu konu, 1923-40 yılları arasını kapsıyor. Tercüman, romanları referans alarak o dönemin kadın ve erkek modasını yorumluyor.

Romanların referans olarak alınmasının nedenini Tercüman şöyle açıklıyor: “Romancılarımızın pek çoğu aynı zamanda öğretmen, gazeteci, bürokrat. Bu sebeple sosyal meselelerle çok haşır neşir olduklarını ve edebiyatı, bilhassa romanı bir kürsü olarak değerlendirdiklerini biliyoruz. Dolayısıyla o dönemin romanlarında bilgiyi teyit etmek kaydıyla günü okumak mümkün. Yalnız bizlerin değil, sosyologların ve tarihçilerin de romanlara sıklıkla başvurduğunu görüyoruz.”

Tercüman, moda olgusunu “belirli dönemler yükselen beğeniler ve fikirler” olarak tanımlıyor. Genelde moda deyince kıyafet anlaşıldığını söyleyen Tercüman “Belli dönemlerde yükselen beğeniler, zevkler, fikirler, yönelimler. Olgu olarak baktığınızda bunların her biri aslında modanın ilgi alanına giriyor ve bunların her birinde moda sizi tüketmeye yönlendirebiliyor.” diyor.

SİLÜET DEĞİŞİYOR

Modanın en önemli özelliğinin çok hızlı değişmesi olduğunu belirten Tercüman, modanın bireyin ve toplumun hayatını yönlendiren kuvvetli bir olgu olduğunu söylüyor.

20. yüzyılın başındaki en önemli değişimin giysinin dış şeklinde yani silüette olduğunu belirten Tercüman, eskinin ‘kum saati’ şeklinden uzaklaşıldığını, kabarık eteklerin ve korselerin bırakıldığını söylüyor. Tercüman şöyle devam ediyor: “Kadının kılık kıyafetinin formu daha düz hatlara evrilmiş. Kum saati şeklindeki hareket ya da kabarık eteklerdeki gösteriş sadeleşirken kısalan eteklerle beraber zarif ve renkli çoraplar ortaya çıkmış. Ayakkabıların topukları incelmiş ve yükselmiş, üstleri süslenmiş.”

Tercüman, kadındaki diğer önemli değişimin saçların kısalması olduğunu aktarıyor. O dönemde uzun saçların kadının doğal zenginliği olduğuna inanıldığını söyleyen Tercüman “O dönem saçınızı kestirmek kılık kıyafetin diğer unsurları gibi bir anlamda rolünüzü değiştirmek ya da toplumun size biçtiği bir takım şeylerden farklı bir kimliğe bürünmek anlamına geldiği için cesaret isteyen bir şeydi. O dönemin kadın dergilerinde ‘saçınızı kestirmeden saçınızı nasıl kısa gösterirsiniz’ gibi bir takım model tariflerinin geçtiğini görüyoruz.” diyor.

1930'lar Kadıköy

SADE ERKEK MODASI

Erkeklerin silüet olarak giyim kuşamında büyük değişimlerin olmadığını söyleyen Tercüman, erkek kıyafetlerinin giderek daha da sadeleştiğini belirtiyor. Tercüman “Kadın modası değişirken yaşanan tartışmalar kadar büyük tartışmalar, erkek modasının değişiminde yaşanmıyor. Ama elbette her şey silüet demek değil. Erkek modasının da aksesuarlarıyla, tekli gözlüklerle, saçlarında kullandıkları briyantinlerle, gömleklerinin yakasıyla, ceketlerinin vücutlarına oturuş biçimleriyle sürekli değiştiğini görüyoruz.” diye açıklıyor.

Çeşitli araştırmalarda erkek modasının sürekli değiştiğini ancak silüet olarak kadının değişiminin daha etkileyici olduğunun belirtildiğini söyleyen Tercüman “Kadının kılık kıyafet değişiminin arkasında kadın kimliğinin değişmesi olduğu için erkeğinkinin bu kadar çarpıcı olmadığını ve geride kaldığını söylüyorlar.” diyor.

Tercüman, modanın üretildiği, ithal edildiği merkezin İstanbul ve özelde Beyoğlu olduğunu söylüyor. Ancak, bir sayfiye yeri olan Kadıköy’de de 1920’lerden itibaren eğlence anlayışının ve modanın Batılı anlamda geliştiğini söylemek mümkün.


ARŞİV