Karikatürler, toplumun sorunlarına ışık tutuyor, bazense güldürürken sorgulatıyor. Kimi zaman gündelik yaşantımıza, kimi zamansa toplumsal bir soruna dair bir şeyler bulabildiğimiz bu karikatürlerin çizerleri ise hem yaratmaya hem de geçinmeye çalışıyor.
Karikatüristlerin yaşadığı sorunların konuşulduğu “Karikatüristlerin Sessizliği” forumu, 5 Ocak’ta Zeliha Gizem Sayın ve Hüseyin Işık moderatörlüğünde Karikatür Evi’nde gerçekleşti. Birçok karikatüristin katıldığı forumda telif haklarından, medya kuruluşlarında karikatüristlerin konumuna kadar birçok konu tartışmaya açıldı.
KARİKATÜR: HAYATLA DERDİ OLMAK
Yaratıcı olmak için bir sıkıntının içinde olmak gerektiği görüşüne karşı Derya Kuzularının Sessizliği sergisinin küratörlerinden olan Zeliha Gizem Sayın “Mutlaka bir iç sıkıntısı yaşayacağız ki üretme derdine düşelim, bu doğrudur. Ama iç sıkıntısı dediğimiz şey hayat gailesi değil aslında. Hayat gailesi içinde üç kuruş kazanmak için dertlendiğimiz bir hayatta oturup düşünecek, tartışacak, yaratacak vakti, bir idealizm çerçevesinde bulan buluyor ama bu zorunlu değil. Belli bir refah seviyesi her şeyden öte bir zaman sağlıyor, gerekli araçları sağlıyor. Şunu karıştırmamak lazım: zihinsel bir sıkıntı içinde olmak, hayatla derdi olmak ile hayat gailesi içinde olmak, sürüklenip gitmek arasında çok büyük bir fark var.” dedi.
Serginin diğer küratörü Hüseyin Işık ise karikatüristlerin geçinmek ile üretmek arasındaki sorununu şöyle anlattı: “Benim üretebilmem için iyi bir alana ihtiyacım var, iyi malzemeye ihtiyacım var, kendimi doyurmaya ihtiyacım var. Lüks istemiyorum ama karnımı doyurmam, iyi bir atölyemin olması gerekiyor. Tüm hayatımın yüzde 70’ini ‘bugün kirayı nasıl ödeyeceğim’ diye düşünerek geçirirsem hiçbir şey yapamam”
Forumdan sonra karikatüristlerle yaşadıkları sorunları konuştuk:
“DAVALAR OTOSANSÜRE YOL AÇIYOR”
Akdağ Saydut: Karikatüristlerin sorunları telif alıp almamanın ötesinde medyasız kalmış olmaları. Bütün basını taradığınız zaman karikatür yayınlayan medya kuruluşları bir elin parmakları kadar. Burada esas mesele bence basın özgürlüğü ile ilgili. Karikatür bir eleştiri sanatı ya da çizgiyle bir takım sorunlara dikkat çekme sanatı. Karikatüristlerin elini kolunu bağlayan bir şey var. “Hakaret ettin, şunu yaptın, bir şeye saldırdın” gibi eleştiriler ile mizah yapan kişilere dava açılıyor. Bu da insanları, bu sanatı icra etmekten alıkoyuyor, otosansüre yol açıyor. Bundan kurtulmamız gerekiyor. Bu da nasıl olabilir derseniz: daha fazla demokrasi, hukukun üstünlüğünün korunması ile insan haklarının ve düşünce özgürlüğünün korunması ile.
“TELİF HAKKI BÜYÜK BİR YARA”
Hüseyin Işık: Başkalarının hakları için, emekçilerin hakları için çok sayıda karikatür çizen, bu konuda düşünce üreten, kafa yoran insanların kendi hakları için bir şey yapmamaları benim kafamda hep bir soru işareti olarak kaldı. Bu sadece karikatüristlerin sorunu değil, sanatla uğraşan birçok insanın, bir sürü tiyatro oyuncusunun, senaristlerin, kitap yazarlarının, çevirmenlerin de sorunu. Gerçek anlamda Türkiye’de emeklerinin karşılığını hiçbir zaman alamadıklarını, alanların ise büyük bir mücadele ettikten sonra alabildiklerini düşünüyorum. Böyle kötü bir çark var. Bunu engellemek için veya en azından duyurabilmek için böyle bir toplantı yaptık. Türkiye’de telif büyük bir yara. Yeni yeni biraz iyileşmeler var ama düşünün ki bir kişi kendinden verip bir şeyler yazıyor ama yayınevi onun karşılığını vermiyor çünkü yayınevi “zaten ben kar etmiyorum” diyor. Sembolik bile olsa emeğin karşılığının ödenmesi gerekiyor.
“MÜCADELEYİ GÖZE ALMAK DEMEK”
Mustafa Bilgin: Karikatürcülüğü tek başına bir meslek olarak seçmek, Türkiye gibi ülkelerde başlı başına büyük bir kavgayı, ekonomik mücadeleyi göze almak demek. Ben kişisel olarak o mücadeleyi göze alamadım diyebilirim. Bu yüzden bir fırsat çıktı ve çizgi film sektörüne çizer olarak girdim. O sektörden de emekli oldum. Bu bana şunu sağladı: Daha çok zevk aldığım karikatürden kopmamamı sağladı ama karikatür birinci derecede gelir beklediğim bir alan olmaktan çıkmıştı.