‘Kedilerin velayeti’ davası

Ayrılan bir çift, kedilerin kimde kalacağı konusunda anlaşamayınca davalık oldu. Kedileri davalı tarafa veren mahkeme, yargı aşamasında ise bilirkişiye başvurarak bir ilke imza attı. Davalının avukatı Oğuzhan Bostanoğlu, “Hakimin vizyoner bakış açısı davanın seyrini önemli ölçüde etkiledi” dedi

02 Kasım 2021 - 13:52

Geçtiğimiz günlerde Türkiye hukuk sisteminde benzerine pek rastlanmayan bir dava görüldü. İstanbul 30. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde iki yıldır süren “kedi velayeti” olarak adlandırılabilecek davayı özetleyecek olursak; bir dönem İstanbul’da beraber yaşayan bir çift, 2013'te “Piraye”, 2015'te ise gözü kör olan “Cingöz” adını verdikleri kedileri sahiplendi ancak çiftin beraberliği 2016’da sona erdi. Davacı erkek, kedilerin kendisine verilmesi talebiyle dava açtı. Davalı kadın ise ‘kedilerin eski erkek arkadaşına ait olduğu ve onlara geçici olarak bakacağı yönünde’ bir anlaşmalarının bulunmadığını kaydetti ve davanın reddini talep etti. Bilirkişi, raporunu hazırlarken kedileri kadının evinde inceledi. Kedilerin mevcut yaşam alanında ihtiyaçlarının karşılandığını, sağlıklarının yerinde olduğunu belirten bilirkişi, hayvanların yaşam alanlarının sık değiştirilmesinin stres oluşturacağını bildirdi. Mahkeme, yargılama sonucunda erkek davacının açtığı davayı reddetti. Kedilerin, taraflarca müşterek şekilde sahiplenildiğine yer verilen kararda, tarafların evlerini ayırmalarından sonra ise kedilerin bakımıyla davalı kadının ilgilendiği, masraflarını da karşıladığı belirtilerek, kedileri geçici olarak bıraktığını ve düzenini sağladıktan sonra geri alacağını savunan davacı erkeğin, bu dönemde kedilerin bakımı için gerekli maddi desteği vermediği ifade edildi. 

Davalı taraf da avukat da Kadıköylü olunca biz de bu konuyu işlemeye karar verdik. Av. Oğuzhan Bostanoğlu’na bu ilginç davayı sorduk.

  • Bu dava size ne zaman ve nasıl geldi?  

Piraye ve Cingöz, arkadaşımın kedileri. Mart 2019’da tarafımıza dava açıldı. Karar lehimize olunca, davacı taraf itiraz etti. Dosya istinaf incelemesinde. Yani karar henüz kesinleşmedi.

“BÖYLE BİR DAVAYLA KARŞILAŞMADIM”

  • ‘Kedilerin velayeti’ olur mu? Bu tanımın yasal karşılığı nedir?

Bu tanım biraz manşet… Yasal karşılığı yok. Türk hukukunda eşyanın canlı ya da cansız olması bakımından bir ayrım yapılmıyor. Hayvanlar, maalesef taşınır bir eşya olarak kabul ediliyor. Bu nedenle de hayvanlar üzerinde, mülkiyet hakkı kurulabiliyor. Dolayısıyla bize karşı açılan dava Eşya Hukuku Hükümlerine tabi olan ‘taşınırın teslimi’ davasıydı.

Ancak her ne kadar hayvan eşya olarak kabul edilse de Türkiye’nin taraf olduğu 4934 sayılı ‘Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi’nde;  hiçbir ev hayvanına gereksiz acı, sıkıntı ve ıstırap çektirilemeyeceği, terk edilemeyeceği gibi kurallar yer alıyor. Bu maddeler göz önüne alındığında hayvanları kendine özgü bir varlık kategorisi içerisinde değerlendirebiliyoruz. 

  • Gazeteci olarak ilgimi çeken ilk nokta böyle bir dava açılması. Siz denk gelmiş miydiniz?

Açıkçası ben de bu tarz bir dava ile karşılaşmamıştım. Dava önüme geldiğinde içtihat araştırması yaptık ancak Yargıtay'ın da emsal nitelikte vermiş olduğu bir karar bulamadık. 

HAKİMİN VİZYONER BAKIŞI

  • İkinci dikkat çekici nokta ise ‘kedilerin psikolojilerinin gözetilmesi’ ve bunun için bilirkişi görüşüne başvurulması. Bu duruma bir avukat olarak siz de şaşırdınız mı?

Davanın başından itibaren gerek davacı gerekse davalının kedilere verdiği değerden dolayı olaya bir velayet davası olarak yaklaşılması talebi oldu. Ve davaya bakan hakimin de vizyoner bakış açısı ve tarafların taleplerinin karşılanması noktasındaki cüretkarlığı davanın seyrini önemli ölçüde etkiledi. İki tarafın da bilirkişi ve tanık dinletme talepleri kabul edildi, kedilerin yaşam koşulları, maddi ve manevi ihtiyaçlarının karşılanması noktasındaki sorumluluk duygusu araştırıldı. 

  • Hayvan hakları yasası, ‘hayvanların mal olarak’ görülmesi nedeniyle eleştiriliyor. Ancak benim anladığım bu kararla birlikte, hakimler kişisel iradelerini kullanarak, yasaya rağmen hayvanları ‘canlı-can yoldaşı’ gibi değerlendirip ona göre karar alabilirler.  Yorumunuz nedir?

Türkiye’de bu konuda iyileştirme yapılmaya çalışıyor. Ancak bakış açısında halen eksiklik ve sıkıntılar var. En son gündeme gelen Hayvanları Koruma Kanunu’nda bazı iyileştirmeler yapıldı. Ancak halen bu konuda olması gerekenden uzağız. Öte yandan, toplumun bilinçlenmesi ile beraber bu konular daha çok gündemde kalarak yeni düzenlemelere gebe gözüküyor.   

“ÜST MAHKEMELERİN BAKIŞI DA ONEMLİ”

  • Bu kararın emsal teşkil eden niteliği hakkında neler söylemek istersiniz?

Kararın Türk hukuku ve Türkiye’'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin uygulanması bakımından pozitif bir etkisi olduğu söylenebilir. Ancak dosya halen kesinleşmedi. Üst mahkemelerin de konuya bakış açısı önemli. Ancak, özellikle birlikte hayvan sahiplenen çiftleri yakından ilgilendiren emsal nitelikte bir karar bu. Bu tarz kararların çoğalarak öncelikle uygulamada bir farklılık yaratılması ve bu bakış açısının mutlaka yasal düzenlemelerle desteklenmesi gerek.

  • Konuyu bir adım ileriye taşıyıp, şöyle afaki bir soru sorsam; misal evli bir çift ayrıldı. Kedi/köpek vb. hayvan/hayvanları taraflardan birinde kaldı. Diğer taraf, hayvanın bakımı için nafaka ödemek durumunda kalabilir mi?

Bu soruya cevap vermek çok kolay değil. Çünkü her somut olayın kendine özgü dinamikleri var. Hayvan birlikte sahiplenildiyse ve bu durum mikroçipte, sağlık karnesinde yer alıyorsa müşterek mülkiyetten söz edilebilir. Evli çift ayrıldığında taraflar aralarında bir protokol yaparak kedi/köpeklerinin kimde kalacağına ve maddi giderlerinin ne şekilde karşılanacağını kararlaştırabilirler. Ancak bu bir anlaşmazlık ve ihtilaf haline dönüşürse bu konuda dava açılarak kişisel ilişki kurulması yönünde karar alınabilir. 

Burada önemli olan husus ayrılan tarafların ikisinin de hayvan üzerinde mülkiyet hakkında vazgeçmemesi. Eğer taraflardan biri hayvanların maddi manevi ihtiyaçları ile ilgilenmiyorsa mülkiyet hakkından vazgeçmiş sayılacaktır. Ancak tarafların ikisi de ortak edindikleri hayvanlara sahip çıkıyorsa, ilgilenmek istiyorsa bu durumda taraflardan bir tanesi diğerine karşı masrafların ortak karşılanması için dava açabilir. Ancak yine de mevzuattaki eksiklikler dolayısı ile davanın reddedilmesi durumu gündeme gelebilir. Bu konu hakkında da emsal nitelikte bir dava yok. Nafaka ve ortak giderlere katılma konusunda halen hukuki bir boşluk var. Ancak somut olayda hakimin olaya bir nafaka davası gibi yaklaşıp iki tarafında giderlere katılması yönünde karar oluşturması mümkün. 

  • Hayvansever bir hukukçu olarak söylemek istediğiniz başka bir şey var mı?

Benim de bir kedim var ve ben de bir hayvan severim. Kararı memnuniyetle karşılıyorum. Umarım bu karar hayvan hakları konusunda insanların bakış açısını değiştirmesine bir katkıda bulunur. Günümüzde yapılan bilimsel araştırmalar bize birçok hayvanın da insanlarınkine benzer duygular hissedebileceğini ortaya koyuyor. Hayvanlarda da fiziksel ve ruhsal acılara, strese, şefkate, heyecana, hatta sevgiye rastlanabiliyor. İnsanların, doğanın tek sahibi olma fikrini bir kenara bırakıp doğayla bütünleşme ve doğanın bir parçası olma fikrini içselleştirerek etrafımızda olup biteni anlamaya çalışmalıyız ve bu düşünceyi karşılaştığımız sorunların temeline yerleştirmeliyiz. 


ARŞİV