Sosyal medyada denk gelmiş olabilirsiniz; bir veteriner kliniği, tedaviye gelen kedi ve köpekler, onlara şefkat ve komiklikle yaklaşan, sürekli göbeklerini öpen bir veteriner hekim… Bilhassa kedi hastalarının gözünden ‘acı iğnelerle totomuzu yakan ama sonra öpüp gönlümüzü alan veto’…
Kalamış’taki Hospivet’in kurucusu veteriner hekim Mahmut Baran Şahin ile konuştuk.
Sizi kendi cümlelerinizle tanımak-okurlarımıza isteriz. Kimsiniz, hayvan sevginiz nasıl doğdu, nerede okudunuz, neden veteriner oldunuz…?
İçimdeki hayvan sevgisi çocukluktan geliyor. Her hafta sonu köye geldik giderdik, birçok hayvanla içli dışlı olurdum. Alaylı bilgimi profesyonel hale getirmek için 2010’da Harran Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’ne girdim. Rahmetli babama sözüm vardı doktor olacağım diye. Olduktan sonra mezarına gittim. ‘Baba sen bana doktor ol demiştin, ne doktoru olacağımı söylememiştin, ben de hayvan doktoru oldum’ dedim, trajikomikti.
Kadıköy havyan sevgisinin yoğun olduğu bir ilçe. Burada veteriner olmak nasıl bir durum sizin açınızdan? Kadıköylü müsünüz? Klinik neden Kalamış’ta?
İşyerimi seçerken hayvan sevgisinin yoğun olduğu bir ilçeyi tercih ettim. Çünkü buradaki insanların da tek derdi can kurtarmak. Bu bölgede olmamın diğer nedeni de Fenerbahçe taraftarlığım. Kliniği özellikle Fenerbahçe bölgesinde açtım ki; bilirsiniz Fenerbahçe'nin maçları olunca buranın trafiği kilit oluyor, kimse kliniğe ulaşamadığı için de ben de maçları izlemeye gidebiliyorum (kahkahalar).
Kadıköy Belediyesi’nin satın alma sahiplen kampanyası hakkında ne düşünüyorsunuz?
Elbette çok destekliyorum. Bazen bizden de ‘ırk’ kedi-köpek isteyen oluyor. Verdiğim cevap ‘Biz dostlarımızı satmayız’!
İGUANA TIRNAĞI KESMEK
Kedi, köpek, hamster vb. dışında şehirde bakımı sıra dışı olan herhangi bir hayvan hastanız oldu mu hiç?
Keçi, koyun, buzağı, inek ve at tedavi etmişliğim var. Klinikte de ilginç olarak ebabil kuşu tedavi ettim. Ayrıca egzotik olarak bir iguana tırnak kesimi gelmişti ama o konuda tecrübem olmadığından dolayı canlıya zarar vermemek adına kabul etmemiştim.
Kliniğiniz sahipli hayvanlar haricinde sokak hayvanlarına da destek oluyor mu?
Sokak hayvanlarına tüm belediyeler ücretsiz hizmet veriyor. Özel kliniklerde, İstanbul Veteriner Hekimler Odası’nın belirlediği fiyat tarifesine ve inisiyatife göre muhakkak bir yardımcı olma durumu sözkonusu. Ama maalesef hiçbir işlem ücretsiz değil. Keşke bunu devletimizin karşılayabilme imkan olsaydı ve biz de bu işlemleri sokak hayvanları için ücretsiz yapabilseydik.
TEDAVİDE SEVGİ UNSURU
Hayvanlarla komik bir iletişiminiz var. Bu dili nasıl tutturdunuz?
Hayvan sahiplerine durumu kişiselleştirebilmesi için hep şu örneği veririm; hangimiz diş hekimine güle oynaya gidiyoruz ki! Yani veterinere gelen hayvanların da gergin olması normal. Öncelikle biz bunu öngörerek davranıyoruz. Bu noktada veteriner hekim olarak aldığımız hayvan davranışları eğitimi ön planda oluyor. Ben hayvanlarla iyi iletişime daha fazla özen gösterip, o konuyu ön plana aldım. Sevgimi kattım işin içine. Nitekim çok da güzel ilerliyor bu şekilde. Tabi tüm hayvanlar beni sevmiyor, hekim olduğum için (gülüyor)
Size gelen tüm hasta hayvanları öperek anestezi etmek gibi bir sırrınızdan bahsediliyor (gülüşmeler).
Elazığ Üniversitesi Veteriner Fakültesi'ndeki genç meslektaş adaylarım bana ‘kedilere fısıldayan doktor’ lakabı takmışlardı.
Bu ilişki tek taraflı değil yani hasta sahibinin de duruşu önemli. Çünkü hayvanlar bizdeki hormonların kokusunu alabiliyor, yani sahibi gerilince o da geriliyor. O nedenle biz önce hasta sahibini sakin tutmaya çalışıyoruz. Sonra canlı üzerinde üstünlüğümüzü kurup, sevgiyle her şeyi halledebiliyoruz.
Sosyal medyada paylaştığınız videolardaki yazılar da çok komik.
Çektiğimiz videoları başka bir Instagram kullanıcısının bu şekilde altyazı yaparak çok komikleştirdiğini gördük. Çok hoşumuza gitti. Ondan izinle, biz de (eşimle) yazmaya başladık.
Bazı kişiler hayvanları ağızlarından, göbeklerinden filan öpmekten çekiniyor, hastalık bulaşır diye. Bu önyargının bilimsel bir gerçekliği var mı?
Hayvanlarla olduğunuz sürece onlardan hastalık kapma durumumuz hep var. Bu önlemenin yegane metodu düzenli olarak aşılarını yaptırmak.
Tabi bu bir tercih, kimi göbeğinden kimi ağzından öper. Yani ben popoları dışında her yerini öpüyorum çocukların, o konuda hiç çekinmiyorum. Hatta bazen gluteal (popo üstü kasları) kaslarını ısırdıklarım da olmuyor değil. (gülüyor)
“ÇOCUK DOKTORU GİBİ…”
Sizinle ilgili övgüler kadar yergiler de var. Misal: gözlüklü bi arkadaş ve kucağında ona kızgın hayvancıklar... sözde iğne sonrası gönlünü almaya çalışıyor ama hayvanların gözleri korku dolu. etik bulmuyorum. Acılı bir operasyon sonrası doktorunuz dalga geçerek sizi öpse, ‘oww çok mu açıdı çanın seniin’ diye videonuzu çekip paylaşsa ne hissedersiniz?” gibi. Nedir bu konudaki yorumunuz?
Her insan evcil dostunu kendisine göre kişiselleştiriyor; kimi evladı olarak görüyor. Evet yani bir çocuk doktoruna gittiğimizde doktorunuz çocuğunuzu sevip, canını acıtmak zorunda kaldığı için özür dilerse, ona sevgisini gösterirse bu hoşumuza gider haliyle. Hayvanını çocuk gibi görenler de benim davranışlarımı böyle yorumluyorlar ki ben de bu şekilde görüyorum. Kaldı ki ben de 3 kedi babasıyım. Bir keresinde biri ‘Baran beyin kliniğine gittiğimizde bir çocuk doktoruna geliyormuşuz gibi’ demişti. Bu beni gururlandırmıştı.
Evde ve sokakta her türlü hayvanın bakımını yapan kişilere temel birkaç önemli konuda öneri-tavsiye verir misiniz?
Her şeyden önce lütfen kahramanlık yapmasınlar! Yani durumla alakalı acil müdahaleye kalkışanlar oluyor ama bu çocuğun yararına değil zararına da olabiliyor. En büyük yanlış çocuklar için yani insan çocukları için kullanılan ilaçların onlar için de kullanılabileceği… Burada önemli olan burada ilacın dozu ve niteliği. Mesela parasetamol kediler için toksiktir yani ateşi olan bir kediye evdeki çocuk şurubunu ateş düşürücü diye verirseniz kedi zehirlenebilir! Veteriner olmayanların yapabilecekleri sınırlıdır. Yapmaları gereken şey bir veterinere kimi arayıp durumu izah edip duruma göre yapabileceği şeyleri öğrenip ve bir an önce veteriner kliniğine götürmesidir.
İnsanın içinde hayvan sevgisi olsun ya da olmasın -merhametle alakadar bir durum bu- bir kap mama bir kap suyu lütfen esirgemesinler. Nasıl olsa başkası veriyor diye düşünmesin kimse. Tabi onları beslerken de yanlış yapılanlar olabiliyor. Mesela marketlerden aldığımız laktozsuz sütler onlar için çok ciddi sıkıntı oluyor, çünkü vücutları laktozu tolere edemediği için ishal oluyorlar. Yani bir canlıya süt vermek ona uyun sütü seçmediğiniz takdirde yarar değil zarar verir. Onlara uygun besinleri de ancak veteriner klinikleri ve bazı petshoplardan temin edebilirsiniz
Hayvana şiddet konusunda yasayla ilgili görüşünüz nedir?
Umarım hükümetimiz bu konuda ciddi kararlar alır. İnsanlara şiddeti uygulayanların geçmişinde hayvanlara şiddet muhakkak vardır, bu eğilim yavaşça ilerler. Lütfen çocuklarınızın yüreğine hayvan sevgisinin tohumunu ekin, ekin ki ileride merhametli insanlar olsunlar.