Sadece kadınlara ait bir mekân: Kaktüs

Kadınların rahatça gidip çalışabileceği veya zaman geçirebileceği bir yer olan Kaktüs, 16 Şubat’ta açıldı. Kaktüs Genç Kadın Derneği’nden Neslihan Duran “Sokakta, meydanlarda atılan ‘kadınlar birlikte güçlü’ sloganının altını dolduran bir yer burası diyor.

27 Şubat 2020 - 16:33

Kadıköy’de kadınların kendilerini var edebilecekleri, üretebilecekleri mekânlar  açılmaya devam ediyor. 16 Şubat’ta açılışı gerçekleşen Kaktüs de bunlardan biri. İngilizce, yoga, felsefe gibi çeşitli atölyelerin gerçekleştiği mekan, kadınların rahatça gidip çalışabileceği veya kadınlarla sohbet edebileceği bir yer. Kaktüs Genç Kadın Derneği’nden Neslihan Duran ile Kaktüs’ün açılma nedenlerini ve kadınlar için önemini konuştuk.

Mekânın açılma hikâyesi nedir?

Uzun süredir aklımızda kadınlara ait bir yer açma fikri vardı. Burada neler yapmak istediğimizi, nasıl bir yer olması gerektiğini düşündük. Burayı kadınların ürettikleri, kendilerini var ettikleri, öğrendikleri ve öğrettikleri bir yer olarak hayal ettik ve öyle olması için çabaladık. Bunun Kadıköy’de olmasını istedik. Çünkü burası merkez bir yer. Genç kadınların çokça bulundukları bir yer. Burayı bulduk. Sonrasında iki-üç ay içinde dernek işlemleri ve açılış için planlamalar yapmaya başladık. İlk ayakta resmi görüşmeler, derneği açma gibi şeyleri yaptık. Resmiyetimiz oldu. Sonrasında açılışa odaklandık. 16 Şubat’ta açılışımızı yaptık.

“KADINLARI ODALARDAN ÇIKARDIK”

Açılış nasıl geçti?

Açılış günümüz gayet enerjikti. Kadının özgürlük mücadelesi için buranın yeni bir soluk olduğunu hepimiz hissettik. Çünkü burası bize ait bir mekân. Sadece kadınlara ait bir mekân. Burada katledilen kadınların da ismini yaşatmak istiyoruz,  kadınların yoga da yapmasını istiyoruz, gelip 8 Mart’ta kadın grevini de tartışmalarını istiyoruz. Burada İngilizce de öğrenmek dans da etmek istiyoruz. O yüzden burası bizim için yeni bir soluk, yeni bir nefes. Virginia Woolf kendine ait bir oda istemişti. Biz belki onun o odasını aştık. Odalardan çıkarttık kadınları ve onları kendilerine ait bir mekâna çağırmış olduk.

Aslında amaç kadınların üretimine destek olmak değil mi?

Evet. Şöyle düşünün birçok isim çıkıp şunu söylüyor: ‘Kadın üniversiteler açacağız, pembe otobüsler getireceğiz, kadınlar için alışveriş merkezleri açacağız.’ İlk başta bunu genç kadınlara söylediğiniz zaman, bu onlara çok tatlı bir şeymiş gibi geliyor. Aslında bu kadını toplumsal yaşamdan uzaklaştırmak demek. Onlar ‘sen karma bir ortamda bulunma, kendini var etme, fikrini orada söyleme, sen özgür değilsin, ben sana ne kadar bir alan verirsem sen o alan içinde var olabilirsin’ derken biz tamamen kadınlara ait, üretebilecekleri bir yer yaratmaya çalışıyoruz.

Öğrenip başka kadınlara da öğretmek aslında istenilen değil mi?

Burada kendimizden öğrenmek dediğimiz şey tam olarak şu: Burası bir dayanışma ürünü. Kadınların dayanışması ile açılmış bir yer. İşaret Dili eğitimini bir kadın arkadaşımız veriyor mesela. Biliyor ve öğretiyor bize. Ben atıyorum grafik tasarımdan anlıyorsam tasarım atölyesi veriyorum veya diğerimiz bağlama, keman çalmayı biliyorsa keman çalmayı öğretiyor ve öğretenler ile de aynı zamanda birbirimizin atölyelerinde buluşuyoruz. Birbirimizden öğrenmiş oluyoruz. Bu bizim için çok önemli.

“KADIN KADININ YOLDAŞIDIR”

‘Kadın kadının kurdudur’ lafına karşılık, kurdu değildir aslında bizim için. Kadın kadının yoldaşıdır, destekçisidir, sırtını sıvazlayandır, yere düştüğünde kaldıranıdır. Biz tanımadığımız her kadını seviyoruz. Sokakta geçen herhangi bir kadını da seviyoruz. Toplumun bize öğrettiği rekabet duyguları, ‘kadın kadını yer bitirir’ gibi bir düşüncemiz yok. Bu düşünceler öğretilmiştir. Bunlar tamamen kadınları kadınlara düşman etme fikridir. Ama biz hep birlikteyiz ve biz birlikte olduğumuz zaman çok daha güçlüyüz. Burası da ona hizmet ediyor. O sokakta, meydanlarda atılan ‘kadınlar birlikte güçlü’ sloganının altını dolduran bir yer burası. O yüzden çok seviyoruz burayı.

Bu mekânı kurma aşaması nasıl geçti?

Herkes buraya imece usulü bir şeyler getirdi. Gerçekten kendine ait bir parçasını bıraktı buraya. Bir arkadaşımız gitti masalarımızı aldı. Beşiktaş’ta bir kafe, sandalye ve masa verdi. Kitaplığımız, sandalyelerimize uygun olsun diye bir arkadaşımızın babası kendi elleriyle yaptı. Bu oturduğumuz koltuklar bir ailenin koltuklarıydı. Mutfak eşyalarımızı herkes parça parça kendi evinden toplayıp getirdi. Her gelende bir tane kaktüs alıp geliyor buraya. Bu duvarların her birini biz kendimiz boyadık. Her birine kendimiz dokunduk. Şule Çet Kitaplığını hep birlikte kuruyoruz adını yaşatmak için. Burada katledilen kadınların isimlerini mutlaka yaşatmak istiyoruz. Şule Çet Kitaplığı, bir başlangıcımız. Hemen hızlıca yapabileceğimiz bir şeydi. Dayanışma, böyle böyle devam edecek.

Kurumu kurarken kaç kişiydiniz?

Yaklaşık on kişiydik. Tabii, bu sayı atölyelerimizin başlamasıyla artacaktır diye düşünüyoruz. Açılışı yaptık, şimdi sıra asıl maratona geldi. Asıl maraton bizim için bu son bir haftadır başladı.

Kadınlar çalışmak istedikleri zaman buraya gelebilirler değil mi?

Tabii. Mesela lise öğrencisi genç bir kadın ders çalışmak için kafeye gitmesine gerek yok. Çayı, kahvesi bizden. Test kitabını kendisi alabilir, test kitabı yoksa sorun değil, burada var. Kitap okumak istiyordur. Buyursun gelsin, kitabını burada okusun. İstediği gibi bir yere geçip saatlerce ders çalışabilir, kitap okuyabilir. Çayını, kahvesini içip bizimle sohbet edebilir. Burası kadınlara ait bir mekân.

“HİKÂYELERİMİZ ORTAK”

Açılışta mekâna dair geri dönüşler nasıldı?

Açılış çok heyecanlıydı. Epey kalabalıktı ve güzel bir enerjisi vardı. Hepimiz o günü gerçekten dört gözle bekledik. Çağırdığımız kadınlar, arkadaşlarımız, afişlerimizi sosyal medyadan gören kadınlar geldiler. Bir kişinin dediği sözü hatırlıyorum. ‘Gelmeye biraz çekinmiştim.  Ama buraya gelince ne kadar sıcak bir ortam olduğunu gördüm. Çok samimi ve sıcak bir ortam’ demişti. Onu söyledikten sonra gerçekten istediğimizi başarmışız dedik.

Eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Kadıköy’de olan, olmayan herkesi buraya bekliyoruz. Tüm genç kadınları buraya bekliyoruz. Üniversitelerde yok sayan rektörler; cinsiyetçi, tacizci, tecavüzcü akademisyenler; sokakta bizi taciz etmeyi haklı bulan erkekler; evde yok sayan, şiddet uygulayan baba, abi. Biz bunları yaşayan kadınlarız. Sorunlarımız, dertlerimiz, her şeyimiz ortak. Biri başka bir şey yaşıyor, diğeri bambaşka. Ama hikâyelerimiz ortak. Birbirimizi hikâyelerimizden tanıyoruz. Onların her birini Kaktüs’e davet ediyoruz. Burada hep birlikte kadın dayanışmasını büyüteceğiz. Umarım güzel bir yolculuk olur bizim için.


ARŞİV