‘3 ay ömrü kaldı raporları’nı karıştıran şaşkın doktorlar, döner koltukta arkası dönük oturan fakir ama gururlu adamlar, annesi melekti olan çocuklar, durun siz kardeşsiniz evlenemezsiniz diye bağırarak son anda nikaha gelen adamlar, gözlerinin yeniden görebilmesi için bir şok gereken hastalar, size baba diyebilir miyim diyen altıncı hissi aşırı gelişmiş çocuklar ve daha bir çok şey… Yeşilçam klişeleri deyip gülüyoruz bunlara. Ve fakat Yeşilçam klişelerinin bazı zararları da olmuş mudur acaba?
Mesela; Yeşilçam’daki üvey anneler hep kötüdür. (Gerçi üvey babalar da öyledir. Hatta; ‘amca, baba yarısıdır’ diyenlerin de hepsi art niyetli bir şekilde katmerli kötüdür. Orijinal olmayan her aile, akraba bireyi kötüdür.) Bu yüzden yıllar yılı gerçek hayatta üvey anne veya üvey babaya karşı hep hiç şans verilmeden baştan ‘kötüdür’ yaftası vuruldu. Halen de öyledir. Oysa bakın TV, gazete haberlerine; kaç tane öz anne şiddeti, kaç tane üvey anne şiddeti haberi çıkıyor?
Yine yaşlı anne veya babayı huzurevine götürmek, bu ülkede kötü evlat damgasını yemede ilk üçe girecek kadar sağlam bir sebeptir. O yüzden bu damgayı yememek için ileri demans veya alzaymır gibi hastalıklar için daha profesyonel bakım ortamının olduğu bakım evlerine yakınlarımızı veremeyip, hayırlı evlatlar olarak evde tüm aile bireyleriyle birlikte delirmeyi tercih edebiliyoruz.
Neyse efendim bu kadar toplumsal analiz yeter diyerek; yakın civarlardan duyulan bazı gerçek komik diyaloglaşmalara kulak verelim…
60 yaşlarında bir teyze balık tezgâhının önünde balıklara bakmaktadır, tezgâhla ilgilenen genç eleman gelir.
- Buyur abla!..
- Şunlardan iki tane alabilir miyim? (Lüfer benzeri balıklar)
- Hemen vereyim abla.
- Temizliğini siz yapıyor musunuz?
- Dişlerini bile fırçalıyoruz abla!..
***
-Ayşe Ülker Saygan hanım, hangi ismi kullanıyorsunuz daha çok?
-Necla’yı…
***
İki arkadaş… Biri oturuyorken diğeri gelir…
Oturan sorar.
-Ne yaptın, hallettin mi halı saha işini?
-Evet, ayarladım.
-Hangi günlere aldın peki?
-Pazartesi ve cumartesi.
-Haydaa, oğlum ben sana günler birbirine yakın olmasın demedim mi?
-E tamam işte, pazartesi ile cumartesi arasında 5 gün var…
***
İki kişi konuşuyor… Daha doğrusu birisi sürekli hararetle konuşuyor.
-Bin bir çeşidi var bunların. Kanatlısı, uçanı bile var. Hamam böceği deyip geçmemek lazım. Öyle kolay da ölmüyorlar ha. Radyasyona, nükleere filan acayip dayanıklılar. Kafaları kopsa bile bir hafta yaşayabiliyorlar. Bildiğin gibi değil bu hayvan.
Diğeri artık dayanamıyor ve…
- Abi tam yarım saattir hamam böceğini övüp duruyorsun da, ben terlikle vurunca vırk diye ölüyor?
***
Apartmanın 3. katından bir kadın balkondan aşağı bağırıyor,
- Besmeleeee!!!... Besmeleeee!!!....
Sokaktan geçenler; ‘Ne oluyor?’ diye merakla bakar. O sırada apartmandan henüz çıkmış bir adam yürüyor. Kadın tekrar bağırır.
- Besmeleeee!!!... Besmeleeee!!!...
Adam kafayı yukarı çevirir ve bağırır,
- Abla benim adım; Maşallah, Maşallahhhhh!...
Adam sıhhi tesisatçıymış, ablanın lavabosunu tamir etmiş, anahtarlarından birisini yukarıda unutmuş.
“Her yağmurdan sonra şampiyonluk kutlayan taraftar gibi ortaya çıkıveren sümüklü böcekler, yağmur yokken nerdeler?” diye düşündüm; sokak kedilerine koyduğum kedi mamalarını yiyen sümüklü böceği görünce. Bir önceki nesil teyzeler, hayırlı işlere vesile olmak için çantalarında bekar kız ve erkek vesikalık fotoğraflarıyla gezerken, yeni nesil teyzeler ...
Önce tüm dünyanın bildiği klasik masallar değişti… Grimm Kardeşlerin 17. yüzyılda yazdığı masallar, günümüz çocuklarının psikolojisine uymadığı gerekçesiyle değiştirilip, masalın içindeki avcının Pamuk Prenses yerine ormanda bir tavşanı kesip kanını Pamuk Prenses’in yeleğine sürerek kötü kraliçeye götürmesi gibi bölümler, yeleğe domates suyu sür ...
Eczaneleri, var oldukları günden bu yana sadece ilaç alınan yer olarak sananlar yanılırlar. Çünkü arabaların ilk kullanıldığı dönemlerde benzin sadece eczanelerden alınıyordu. Eski ile günümüz arasındaki farklar bazen o kadar az seviyelerdedir ki; Troy filminde M.Ö. 1184 yılında Akhilleus’un konuştuğu cümlelerin, davranış ve mimiklerinin M.S. ik ...
Rap müziğin en büyük handikaplarından biri bence gündelik yaşamda normal bir şarkı gibi mırıldanamamak, söyleyememektir. Gerçi diyeceksiniz rap müziği söyleyemiyorsun da; sanki Türk sanat müziği şarkılarını ya da metal rock şarkılarını söyleyebiliyor musun? Evet; hiç ‘Ah tuti mucizeyi guyem’i veya ‘Du hast’ mırıldanırken yakalayamadım kendimi. Rap ...
Sigara içen birinden en soğuduğum durum, yan masamda içerek beni dumanıyla zehirliyor olması değil… Peki hangi durum? Sokaklara, kapı önlerine sokak hayvanlarının içmesi için konulan su kaplarına sigara izmaritlerini atmış olduklarını görme durumumdur sevgili okurlar… Böyle bir konudaki kamu spotunun televizyonlara yansımasını düşünün. ‘Lütfen s ...
Yaz demek; tatil demek, yolculuk demek. Eğer kendi aracınızla yolculuk ediyorsanız, kahverengi tabela gördüğünüzde acil bir yere yetişmeye çalışmıyorsanız üşenmeyip bu kahverengi tabelaların işaret ettiği yerlere gitmenizi tavsiye ederim. Bu kahverengi tabelalar; antik şehirler, tarihi ören yerleri, ilginç mağaralar gibi yerlerdir. Buralarda gezine ...
Michael Jackson’ın meşhur moon walk’ını ilk olarak Michael Jackson’dan görmek yerine 1981 yılında televizyonda oynayan Dördüncü Murat dizisinde görmüştüm. Padişah Dördüncü Murat’ın huzurundan ayrılanların hepsi, vezirler filan geri geri moon walk yürüyüşüyle ayrılıyordu. Bazı şeylerin ilk kez görülmesi, ilk tanışma bazen asli amacına uygun anlam ...
Ve sonunda ‘Hazır tuzlanmış kız isteme kahvesi’ görmek de nasip oldu şu fani ve komik dünyada! Evet şaka değil, gerçekten üretilmiş böyle bir kahve, dükkanlarda satılıyor. Kim alır, kim pişirir, kim içer, kim sineye çeker, kim püskürtür bilemem ama benim sanırım asla alışamayacağım şeyler var şu hayatta… Mesela birkaç örnek vereyim; Mavi renkli ...
Size bu ay; çevremden gerçekten yaşayan / yaşamış bazı ilginç kişileri anlatacağım.. Sadece isimlerini değiştirerek.. Hepsi yüzde yüz gerçektir. Akranım olan Metin’in boynunda çekirdek denen altın zincir kolyesi vardı, ana yadigarı.. Metin her parasız kalışında kuyumcuya uğrar, altın kolyesinden söktüğü bir çekirdek halkasını satardı.. Böyle böy ...
Köşemi takip eden okurlarım hatırlayacaktır; Avrupa için vize olayını tüm TC vatandaşlarını devlet memuru ilan edip, yeşil pasaport vererek halledebileceğimizi yazmıştım. Ve şimdi sıra geldi herkesin ekonomik sorununu çözerek tüm vatandaşlarımızın düzenli yüksek gelir elde etmesi fikrime. Önce tüm vatandaşlarımıza tek tek youtube kanalı açılacak ...
Darıca Hayvanat Bahçesi’ne çok kere gittim. Hayvanların yaşam alanlarının çok dar, küçük olduğu konusuna girmeyeceğim, onu bilmeyen yok zaten. Ben daha deneysel bir konudan bahsedeceğim. Her gidişimde lamaları dikkatle dakikalarca izledim; ne kendi aralarında birbirlerine, ne de kendilerini izleyen ziyaretçilere bir kez olsun tükürmediler. Böyle ...
Küçükken hep ‘neden, küçük ülkeleri işgal etmiyoruz?’ diye düşünürdüm. Sanki tüm Türkiye Cumhuriyeti böyle bir fikrin, fırsatın farkında değil de, sadece benim aklıma gelmiş gibi düşünürdüm. Bu dahiyane fikrimi söylediğim birkaç büyük de ‘olur olur, zamanı gelince o da olur, hayırlısıyla’ türü geçiştirme cevapları vermişti bana. Kim bilir, belki ...
Geçtiğimiz günlerin en tartışmalı konusu; ‘Black Friday’ indiriminin ismiydi yine. Aslında tartışmadan çok Kara Cuma’ya alternatif bir isim arayışı seferberliği demek daha doğru olur. Tartışması geçen sene yoğun şekilde yapılmıştı. Black Friday pankartlı mağazalar, Cuma gününe özellikle duyarlı hassas abilerce basılmış, gerekli tembihler neandertal ...
Arkadaşlar köşeme hoş geldiniz! Okumaya başlamadan önce kısa bir zamanınızı ayırarak abone olup, like’larsanız bu köşenin devamı gelir. İki arkadaş karşılaşıyor ve başlıyorlar izledikleri dizilerden sohbet etmeye… -Naaber?.. Naapıyorsun?.. -Hiç… Dizi izliyorum sadece… (Bir ara belgesel izliyorum havası vardı o bitmiş demek ki) -Yapma ...
Alışveriş keyifli bir iştir. Basit bir şey olsa bile; sahip olma duygusu, edinme duygusu insanı mutlu eder… Ama alışverişte keyif kaçıran, sinir bozan şeyler de yok değildir, tüketici hakları her ne kadar iyileştirilmiş olsa da. Genelde de bu sinir bozan şeyler kurallara uygundur aslında. Sadece basit aldatmalara, sizin bir anlık gafletinizden y ...
Sonbaharın ilginç yanlarından biri de ‘Pastırma Yazı’ denen mevsimsel ara sıcaklardır. Neden pastırmadır ismi, çünkü pastırmaların kurutulması bu dönemde yapıldığı içindir. Bu ara sıcaklık döneminde Kayserili güneşte pastırmasını kuruturken, Şaşkınbakkallı birisinin de aman tam fırsatı, hem fiyatlar uygun hem de daha sakindir diyerek güneye tüyüp k ...
Dünyadaki diğer ülkelerin erkekleri de pek izliyorlar mıdır bilemiyorum ama kendimi bildim bileli bizim ülkenin erkekleri inşaat, kazı, yol yapımı gördüğü zaman büyülenerek, hipnotize olmuş bir şekilde seyre dalar. Tonla youtuber, twitter - instagram fenomeni, video yükleyenler var memlekette, neden hiç kimse inşaat, yol kazısı vb videoları yayı ...
Seçim geride kaldı artık. Seçim sonuçlarında hepimiz ‘Geçerli’ oylarla ilgileniriz. Oysa ‘Geçersiz’ oyların hiç mi önemi yoktur sanki? Başka ülkelerin seçimlerindeki geçersiz olan oy sayısı ve oranıyla karşılaştırarak, kıyaslayarak ülkemizdeki sakar! oranını anlayabiliriz, kıyaslayabiliriz. Hatta şehrimizin, semtimizin geçersiz oylarına bakarak muh ...
Dünyanın değişmekte olduğunu anlatan sanırım 1 milyon 864 bininci yazıyı okumak üzeresiniz şu an… Efendim; “Komşusu açken, tok yatan bizden değildir” diye bin 500 senelik bir söz vardır ve bilmeyeniniz yoktur bu sözü zannımca. Günümüzde bu söz maalesef artık geçerliliğini yitirmiştir. Çünkü tıka basa yiyip tok yatmak ciddi sağlık sorunlarını ...
Kardeş kavgasında bile belli bir standardın olması gerektiğini anlamamıza sebep olan Cicişlerin kavgası, Korelerin barışması (E biz boşuna mı gittik ta oralara zamanında? Bari Ayla’ya teselli Oscarı verileydi), dev gemilerin yalıya gençlerin ise deizme kayması, giyim mağazası Zara’nın ülkeden çekip gitmesi, neyse ki şarkıcı Zara’nın bizde kalması, ...
Kazma küreğin yakıldığı bir ayda güneşli bir günden daha güzel bir sebep olamaz diyerek Moda çay bahçesinin yolunu tutuyorum, Adalar için henüz erken tabi. Efendim, adalar için dört tarafı suyla çevrili kara parçaları denir de, aslında hiç de öyle değildir. Tüm adaları dörtgen zanneden bir görüştür bu. Ama öyle adalar vardır ki, üç tarafı den ...
Çok eski değil, birkaç sene önceydi; bir okul servis aracının şoförü araç kullanırken aynı zamanda telefonla konuşuyordu. Gerisinde kaldım ve servis aracının arkasındaki, ‘Hatalıysa ara 0562…’ gammazlama numarasını aramak üzere telefonumu çıkarttım tuşlarına bastım. Telefonu karşı tarafın açmasını beklerken pat diye trafik polisi beni çevirip sürüş ...
Öyle meslekler vardı ki, birer ikişer hayatımızdan, göz önünden çekip gittiler. Sokak yoğurtçusu, sütçüsü gibi, kalaycı gibi, ayı oynatan macun satıcısı gibi, esansçı kokucu gibi, lehimci gibi, hallaç gibi… Dönemin dinamiği, teknolojisi, samimiyeti içinde güzeldi bunlar tabi ama bugün ‘Ay geri gelseler keşke’ demek pek de akıllıca bir istek olma ...
Alaturka biri gibi ‘Nerde o eski Yılbaşılar, mirim?’ demek istemem ama izninizle ‘Nerde eski Yılbaşı Milli Piyangoları?’ diyeceğim. Neden mi?.. Çünkü kim ne derse desin Milli Piyango, bir süreliğine de olsa zenginlik hayalidir, yeni bir yıla yırtarak girme umududur. Bu işin en zevkli yanı da Yılbaşı’nın ertesi günü, bileti veya biletleri alıp gazet ...
“Amanin, yaz geliyor hemen kilo vermeliyim telaşı” kaynaklı spora başlamaya gerçi daha birkaç ay var ama buna rağmen spor gündeminizdeyse, Kadıköy’de meğer ne çok spor salonu, meğer ne çok spora dayalı kurslar olduğunu fark edersiniz. Gördüğüm şekliyle spor salonu kısmına değil de, spor kursu kısmına ağırlıklı olarak; çocuklar ve ergenliğe yeni adı ...
Kimilerine göre bir semtteki görünümü bozan veya o semtteki eğitim seviyesi hakkında kötü fikir veren şeylerin ilk 10’una girecek listesinde o semtteki tabelalar da vardır. Ama bana göre sadece eğlencelidir ve yaşama keyfi verir bu yanlış yazılmış tabelalar. Çünkü ben ne Türkçe öğretmeniyim, ne de bu konuda takıntılıyım. Kadıköy sınırları dâhilinde ...
Resul amcanın üç oğlu var, üçü de arkadaşımdır mahalleden. İlk oğlu dünyaya geldiğinde sağ görüşe sahip olan Resul amca bu oğlunun adını Kürşat koymuş, ikinci oğlu doğduğunda dindar görüşe kayan Resul amca bu oğlunun adını ise Ebubekir koymuş. Ve 4 sene sonra sol görüşe geçen Resul amca üçüncü oğlunun adını Devrim koymuş… Bu gerçek bir minimal dönü ...
Televizyon kanallarına RTÜK ceza olarak halen belgesel yayınlama cezası veriyor mu bilemiyorum ama bir ara kanallara sürekli belgesel yayınlama cezası yağıyordu. Belgesel neden cezaysa? Kaptan Kusto’lar, National Geographicler, Discoveryler ceza amaçlı mı araştırmalar yapıp, belgeseller hazırladılar yani? Haa, belgeselden ceza hiç olmaz değil, o ...
“Düşünüyorum, o halde varım” demiş; Descartes… Ama ben düşününce var olmakla kalmayıp, madem varım o halde bir şeyler yiyip içmem lazım, öyle kuru kuruya var olmak olmaz demişimdir hep… (Göbeğimi sonuna kadar hak ettim yani) Şaka bir yana Kadıköy çarşıda veya barlar sokağında, mekan önünde bekleyerek oradan gelip geçenlere birkaç saniye içinde, ...
*** Bir yerde kuruyemiş çok satılıyorsa, muhabbet çoktur o yerde; kesin bilgi. Muhabbeti de, kuruyemişçileri boldur Kadıköy’ün… 6 personel çalışanlısı, 2.müşterinin dükkana sığmayacağı oranda küçüklüsü, meşhurlusu, mütevazisi, dibek kahve döven pelüş ayılısı, kısaca her türlüsü mevcut. Kuruyemişçi dükkanlarında sadece leblebi, çekirdek, badem görme ...