“Ahmed Rasim, her iki kelimenin en kuvvetli manası ile büyük bir artist, büyük bir muharrirdir. Renkli tasvirleri, en küçük ve uçucu bir hareketi tesbit eden enstantane klişeleri, orijinal üslubu; ve tipik bir İstanbul çocuğunun kıvrak zekası, ince zevkleri ve pürüzsüz, şakrak dili ile, yaşadığı devri unutulmaktan kurtaran ölmez adamlardan biridir.” Göztepe'deki evinde vefat eden tarihçi yazar Reşat Ekrem Koçu, tamamlamaya ömrünün vefa etmediği İstanbul Ansiklopedisi’nin ilk cildinde, Ahmet Rasim maddesine bu cümleyle başlar. Ansiklopedi, bir Kadıköy aşığı olan; gazeteci, yazar, tarihçi, şair, bestekâr ve milletvekili Ahmet Rasim’e tam on altı küsur sayfa yer ayırır. Yusuf Ziya Ortaç, Ahmet Rasim’in vefatı üzerine yazdığı yazısında, “İstanbul’un elli senelik sesini toplamış yegâne plak kırıldı. İstanbul’un elli senelik renklerini, manzaralarını hatıralarını toplamış yegâne film yandı” demiştir. Ahmed Hamdi Tanpınar'ın deyişiyle: “Pek az adam onun gibi yaşadığı şehrin üstüne eğilmiş ve bir ses makinesi gibi her duyduğunu kaydetmiştir.”
“HER SOKAĞI ODAMDIR”
Ömrünün son yıllarını Kadıköy’de geçiren üstad Ahmet Rasim, Kadıköy’ün farklı köşelerinde hatıralar bırakmış ve farklı köşelerinden hatıralar nakletmiştir. Kadıköy için “bu köy bir ev ve her sokağı benim bir odamdır”dedikten sonra ebedi yolculuğuna son ikametgâhı Heybeliada’dan çıkmıştır.
Psikoloji profesörü ve Yedi Meşaleciler’in kurucularından, şair, yazar Sabri Esat Siyavuşgil bize çok hoş bir Ahmet Rasim tasviri bırakmıştır: “Kendisini 1923 yıllarında bana Kadıköy sokaklarında göstermişlerdi. İşte meşhur üstad Ahmet Rasim Bey budur demişlerdi. Geriye ittiği fesinin büsbütün ortaya çıkardığı geniş alnı, zinciri bir kulağının arkasında burnundan takma gözlükleri, göbeğinin üstünde kat kat buruşmuş yeleği ile hayali hala gözlerimin önündedir. Yürürken etrafındaki renkleri, sesleri, gürültüleri, çeşitli insanları, sokakta olup bitenleri, balo serpantinleri gibi şemsiyesinin ucuna takıp beraberinde sürüklediği hissini verirdi. Belki böyle tarif ettiğim gibi yürümezdi ama ben, Şehir Mektupları’nın toy okuyucusu, ona bu salına salına yürüyüşü kendimden yakıştırırdım.”
SAKIN GEÇ KALMA ERKEN GEL
Darüşşafaka’dan 1883 yılında birincilikle mezun olan Ahmet Rasim’in ilk Kadıköy yılları henüz çok genç bir öğrenciyken Kadıköy’de oturan halasına yaptığı ziyaretlerle başlar. Halasının oğluyla yaptığı gezintilerle Kadıköy sokaklarını tanımaya başlayan Ahmet Rasim, şiire merak salmaya başladığı bu gençlik yıllarında vezin ve aruz derslerini de eniştesinden alır. Diğer Darüşşafaka mezunları gibi hayata memuriyetle başlasa da içindeki yazma sevdasına karşı koymaz ve memuriyetten istifa edip basın dünyasında kariyerine ilk yazısının yayımlandığı Tercüman-ı Hakikat’te başlar. Heniz on dokuz yaşında annesine haber vermeden Sadberk Hanım’la evlenen Ahmet Rasim’in bu evlilikten altı çocuğu olur. Bir oğlu Balkan Savaşı’nda şehit düşen Ahmet Rasim’in kızlarından Rasime Hanım yıllar sonra öğretmen olacak ve yine Kadıköy’e emeği geçen şahsiyetler arasında anılacaktır. Rasime Hanım Moda İlkokulu’nda öğrencisi olan, “Bir Kadıköy’oğlu”nun da yazarı, Kadıköylü merhum şair ve yazar Hulki Aktunç’a 1959 yılında Kalkedonya kitabını armağan ederek belki de Aktunç’u okumaya ve Kadıköy’ü yazmaya yönlendiren kişi olmuştu. Üstat Rasim’in Kadıköy’de bir süre kiracı olarak oturduğu evlerden biri günümüzde Kadıköy Belediyesi tarafından restore edilip Rasimpaşa Sosyal Hizmet Merkezi’ne dönüştürülen köşktür. Köşk’ün son sakinlerinden Gönül Öztürk Kızılağaç ile gazetemizin yaptığı bir röportajda, Gönül Hanım babasının naklettiğine göre akşamcılığı seven Ahmet Rasim’in eşinin kendisine, “sakın geç kalma erken gel” demesi üzerine o meşhur besteyi bu köşkte bestelediğini söyler. Ahmet Rasim’in henüz otuz altı yaşındayken eşini kaybettiğini düşünürsek bu bestenin Kadıköy yıllarından önce olması gerekir. Diğer bazı kaynaklara göre Samatya’da oturduğu yıllarda Miltiyadi Gazinosu’nda Ahmet Rasim’in yazdığı güfte, Tatyos Efendi’yle birlikte bestelenir. Kemani Tatyos Efendi ve Ahmet Rasim’in dostluğu uzun yıllar sürer ve Kadıköy yıllarında da beraberdirler. Kayıt altına alınmış altmış iki eseri olan Tatyos Efendi hastalığı yüzünden son yıllarında çalışamadığından 1913 yılında yokluk içinde vefat edince Kadıköy Uzunçayır Ermeni mezarlığına yakın dostu Ahmet Rasim'in topladığı iane ile defnedilir. Ahmet Rasim’in akşamcılığı ve yeme içmedeki seçiciliği onu Kadıköy yılarında bir efsane yapmış ve ayrıca onun sayesinde Kadıköy’deki o dönemin farklı mekanlarını öğrenmemizi sağlamıştır. Recaizade Mahmut Ekrem’in oğlu gazeteci yazar Ercüment Ekrem Talu ilk birayı onun elinden içtiğini ve içki sofrası adabını ondan öğrendiğini söyler. Mezelere iltifat etmediğini, beyaz peynir ve taze meyveyle içtiğini söyler. Bir akşam Kadıköy’de Mardik’in meyhanesinde içtiklerinde, gelen mezelere neden hiç el sürmediğini sorduğunda yine nükteli bir cevap verip “Senin Edebiyat-ı Cedideciler kafiyenin göz için değil kulak için olduğunu söyler, mezeler aksinedir. Bunlar da damak için değil göz içindir.”
İlk musiki derslerini Zekai Dede’den alan üstat, Papazın Bağı’nda bir dost ortamında içip meşk ettiği bir ortamda çok sevdiği tamburi Fuat Bey’e “Göreceksin bir gün bu bahçedeki bülbüllerden biri gelip senin tamburun sapına konacak” demiş. Fuat Bey: “Dediği oldu, bülbül tamburuma değil fakat çok yakınımızdaki bir ağacın dalına konup bize iştirâk etti” diye o akşamı gözleri yaşlı anlatırmış.
HAMDİ’NİN GAZİNOSU
Rasim’in bir sevdiği mekân da Kurbağalıdere kıyısındaki Hamdi’nin Gazinosu’dur. Neyzen Tevfik’in da ara sıra uğradığı mekanda Neyzen’le anlaşıp, huyuna suyuna gidebilen nadir insanlardan biridir Ahmet Rasim. Gazino sahibi eski kabadayılardan Galatalı Hamdi için, “Birbirine zıt olan rakı ile suyu Hamdi gibi kaynaştıran adam görmedim” der. Kadıköy’de Ahmet Rasim denince esas mekan Şifa’daki kır gazinosudur. Ahmet Rasim burada senelerce etrafına hayranlarını toplayıp orasını da bir açık hava okulu haline getirmiş. Siyasi, edebi sohbetler yapılır, söz bitince sazda karar kılınıp, ıssız bahçede mehtap ayinleri olurmuş. Ahmet Rasim kendi ağzından da Kadıköy’deki son yıllarını Şifa’da geçirdiğini söylemiştir: “Birkaç yıldan beri yazları her gün, köyün vaktiyle Katib’in Bağı denirken, şimdi hastane adından dolayı Şifa denilen Kalamış Koyu’na bakan yüksek sahiline gidip oturur, çoğunlukla tenha olduğu için okur, yazar, arada bir çakar, bakınır, eğlenir ve dinlenirdim..."
Dönemin Kadıköy’ü hakkında Ahmet Rasim’den öğreneceğimiz çok şey vardır. Arabalar ve yollar hakkındaki eleştiri ve şikayetleri şunlardır: İstanbul‘da şehir içi ulaşımda kullanılmaya başlandıktan sonra, sokakların darlığı sebebiyle arabaların gelip gidecekleri yerler belediye tarafından tespit edilmişti. Ahmed Rasim, İstanbul ve Beyoğlu gibi yerlerde tatbik edilen bu kuralın Kadıköy‘de tatbik edilmediğini; kırbacını çalanın, borusunu öttürenin istediği sokağa dalıp yolu tıkadığını, bunlar yüzünden insanların ezilme tehlikesi geçirdiğini ifade eder. Kadıköy Belediyesi de zaman zaman arabalara zarar verecek durumlar sergilemektedir. Örneğin belediye yollara toprak doldurduğu için bazen bağ arabaları devrilebiliyordu. Kadıköylülerin yoğun olarak İstanbul’dan geldiği saatlerde arabalarla dolu olan İskele Meydanı yüzünden, Kadıköy iskelesine vapur iskelesi denilemeyip arabacılar iskelesi denilmesinin daha doğru olacağını ifade eder. Fenerbahçe’de de araba piyasasında toz toprak içinde kalındığını belirtir. Burada çekçek, paraşol, bağ arabası, fayton, brik, kupa, lando, yarım lando, tek atlı, çift atlı gibi araba çeşitlerini sayan Ahmed Rasim, arabacıların kıyafeti hakkında da bilgi verir: Başında on tel püsküllü, kalıpsız, eski fes, üzerinde kırmızı bir mintan yelek gibi beyaz düğmeli, belinde kırmızı kuşak, sarı ile siyah arasında bir potur, çorapsız ayaklarında altı kerpiçli yarım kunduralar bulunurdu. Arabaların içi şiltelerle, çarşaflarla, yastıklarla döşeli olurdu. Yürürken gıcırdayan bu arabalar koştu mu içindekilerin yerinde durması kabil olmaz, herkes zıplardı.
Vapurlar yine Ahmet Rasim’in en çok değindiği konulardandır. Kadıköy vapurlarının çok yalpa yapmasını mizahi dille eleştirir. Ramazan ayında Kadıköy halkının çoğunun sahura kalkma zahmetine girmediğini, çünkü istifra edeceklerinden oruçlarının akşama kadar dayanmayacağını bildiklerini yazmıştır. Ahmet Rasim’in Tontonu Bahriler ismini taktığı, diğer vapurlara göre çocukların emeklemesi nispetinde yürüyen 4 ve 5 numaralı Kadıköy vapurları yinede de kalın gövdeleriyle lodosa karşı en dayanıklı vapurlardır. Ahmed Rasim, “Bu sebeple bu vapurlar Şirket-i Hayriye‘nin 14 ve 11 numaralı antikalarına tercih edilir denemez ama biz diyelim” der.
“BİR OKKA EKMEĞİN PEŞİNDEN ANKARA’YA KOŞTUM”
Ahmet Rasim’in Atatürk’le karşılaşmasını ve milletvekili oluşunu da yine bir gazeteci, yazar ve 5. Dönem Siirt milletvekili olan İsmail Müştak Mayakon’un anılarından öğreniyoruz. Kendisi 1927 yılında Ahmet Rasim’e Ankara’da rastlamıştır. Ahmet Cevdet, Sabah'çı Mihran ve onu bu yaşa kadar hiç muhtaç bırarakmayan gazete patronlarının piyasadan çekilmesi ve kendisinin de çalışamaz bir hale gelmesi üzerine, Ankara’ya nafaka aramaya gelen Ahmet Rasim; İsmail Müştak Bey’in “Aman, efendim siz buradasınız da, bize niçin haber vermiyorsunuz? Nasılsınız? Bir emriniz mi var Ankarada?” sorusuna “Bir okka ekmek alayım, dedim. Elimden düşüp, yuvarlanmaya başladı. Bu tekerleğin peşinden Ankara’ya kadar koştum. Şaşkın şaşkın onu arıyorum şimdi!” diye nükteli bir cevap vermiş. İsmail Müştak o akşam Çankaya’da Atatürk’e bu konuşmayı nakledince, Atatürk Müştak Bey’e kızmış: “Yarım asır Türk irfanına hizmet etmiş yoksul bir zat sana Ankara’da ekmek aradığını söylediği halde hangi otelde kaldığını sormadın, yardım etmeğe davranmadın değil mi?”
O akşam bütün oteller aranıp Ahmet Rasim bulunmuş. Çankaya’dan gönderilen otomobille davet edilen Ahmet Rasim’i, Atatürk ayağa kalkıp karşılamış ve masada yanına oturtarak ikramlara boğmuş. Atatürk’ün “Münhal İstanbul mebusluğunu lütfen kabul eder misiniz?” sözü üzerine ayağa kalkıp Ata’nın ellerini öpen Ahmet Rasim, şu nükteyi yapmış. “Ekmek, hakikaten aslanın ağzındaymış!”
Ahmet Rasim 1927’den 1932’deki vefatına kadar İstanbul milletvekilliğini sürdürmüştü. Bir vakitler; günümüzdeki gibi önündeki yazılı metinleri bile okumakta zorlanan kişilerin değil, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Ahmet Hamdi Tanpınar, Faruk Nafiz Çamlıbel, Yahya Kemal Beyatlı, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Reşat Nuri Güntekin, Memduh Şevket Esendal, Sami Fethi, Esat Mahmut Karakurt gibi isimlerin vekil olduğunu genç kuşaklara hatırlatmakta da fayda var.
İstanbul'un renklerini, seslerini en güzel şekilde kaydedip naklettiği üzerine herkesin hemfikir olduğu üstat, ne mutlu ki Kadıköy’de Abdülhamit döneminde geçen ilginç bir vakayı da bizlere “Gülüp Ağladıklarım” kitabında nakletmiş: “Kadıköyü’nde zevzeğin biri evinde kırmızı kağıttan bir balon yapmış, içine saman tütsüyü doldurup salıvermiş. Bunu gören diğerine göstermiş derken hafiyelerden birinin gözüne ilişmiş, herif paçaları sıvamış, Ali Şamil Paşa’ya koşmuş, merhum kılıcını takmış, adamlarını toplamış, derken hadise Üsküdar Mutassarrıflığı’na oradan Beşiktaş'a, oradan da Yıldıza aksetmiş. Vapurdan çıkar çıkmaz baktım ki Kadıköy allak bullak. Haneler alan talan. Fehim, Refik, Sakallı Mehmed Paşalar, Hamdi Beyler, Polis Müdürü, Heyeti Tahkikiye Reisi, komiserler, polisler, siviller kol kol geziyorlar. Bildiğim birine sordum:
- Ne var?
– Ben de pek iyi bilmiyorum ama bir şey uçmuş diyorlar...
Diğerine sordum:
- Yıldızdaki bombanın aynı varmıs, onu arıyorlar...
Bir üçüncü:
- İki Ermeni bir balona binmişler nereye gittikleri belli değil.
Dördüncüsü eliyle köşedeki berber dükkanını göstererek:
- Bunun kadar varmış, kırmızıymış...
Beşincisi:
- Denize düşmüş de yine sönmemiş...
Nihayet paşalara mensub biri:
- Ben de gördüm, nefret şeydi fakat nereye gitti bulunamıyor, belki yirmi ev basıldı. Tam bu esnada bir gümbürtü işitildi. Ben bile kaçtım. Heyecan o derece salgın bir hale gelmişti. Meğer dükkancının biri kalabalığın dolaşmasından endişelenmiş dükkanı vaktiyle kapayıp sıvışayım fikri ile demir kepengi alaşağı etmiş. Fakat zavallı adamcağız hafiyelerden birkaç araba dayak yediydi.”
Bizlere onlarca roman, hikaye, şiir, hatıra yazıları, tercüme eser, tarih, fıkra ve makale kitapları bırakan Ahmet Rasim’in ismi Kadıköy’de Hasanpaşa’da bir sokağa verilmişti. Gazeteci Necati Güngör 1983 yılındaki bir yazısında sokağın bakımsızlığı, Kurbağalıdere’nin pisliği nedeniyle buranın Ahmet Rasim’e hiç yakışmadığını söyleyen bir yazı yazmıştır. Ne mutlu ki günümüzde Kurbağalıdere artık pis değil ve Hamdi’nin Gazinosu’na çok yakın olan sokak artık daha bakımlı. Ünlü bestekârlarımızdan Osman Nihat Akın'nın da dedesi olan Ahmet Rasim, bazı özel programlarda sadece yazarlığıyla değil zaman zaman bizlere bıraktığı güzel güfte ve besteleriyle de anılmaktadır.
Bir dönem çayırı, gazino ve kahvehaneleriyle, tiyatrosu ve sinemasıyla, 1898 yılında eğitim hayatına başlayan Kuşdili Rüşdiyesiyle, Kadıköy sosyal hayatının merkezlerinden biri olan Kuşdili olarak adlandırılan bölge günümüzde unutulan ve neredeyse kullanılmayan ismiyle tarih sayfalarındaki yerini almıştır. Hasanpaşa’daki yeni yerinden önce Salı Paz ...
Mimar Alexandre Vallaury ve Raimondo d'Aronco'nun oryantalist üslupta inşa ettiği Haydarpaşa Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şahane binası 6 Kasım 1903 yılında törenle açılmıştı. 80 bin metrekarelik arsa üzerinde inşa edilen binanın dört kenarı koridorlarla çevrili dikdörtgen bir iç avlusu ile 54 bin metrekarelik bir inşaat alanı vardır. 26 Eylül ...
II. Abdülhamid’in Maliye Nazırı Ahmet Reşat Paşa ve damadı Düyun-u Umumiye komiseri Said Bey tarafından Reşat Paşa’nın genç yaşta ölen kızı Suad Hanım adına, demir yolunun hemen kenarına 1907 yılında yaptırılan cami, bu tarihten itibaren semtin ismini belirler. Böylece TCDD 1. Bölge Müdürlüğü kayıtlarına göre 1910 yılında yapılan ve 2004 yılında, y ...
1 Ekim 1934’te Üsküdar-Kadıköy Halk Tramvayları Şirketi’nin Bostancı hattı işletmeye açılmıştı. Kadıköy-Bostancı hattında, şirketin Avrupa’dan getirttiği yeni arabalar sefere konulmuştu. Bu hatta hizmet veren otobüsler seferden alınarak, arabalı vapurla İstanbul tarafına gönderilmişti. Kadıköy’den Bostancı’ya her yedi dakikada bir tramvay hareket e ...
Türkiye’nin ikinci, İstanbul’un en büyük yat limanına sahip Kalamış uzunca bir süredir ne yazık ki şiirlere, şarkılara, resimlere konu olan güzellikleriyle değil yeni yat limanı projesiyle birlikte değiştirilen imar planıyla gündemde yer alıyor. Kadıköy ve Kadıköylü’nün yararına olmayacak, Kadıköy’ün tarihi ve doğal güzelliklerini bir kat daha öldü ...
Tarihte Kadıköy için dönüm noktası olacak önemde iki yenilik eylül ayında gerçekleşmişti: 10 Eylül 1930'da 63000 nüfuslu Kadıköy, Kayışdağı suyuna kavuşmuştu. Süreyya (İlmen) Paşa'nın başlattığı çalışmalar sonuçlanmış, yapımları biten su depoları ve dört çeşmenin (Altıyol, Yeldeğirmeni, Hasanpaşa, İkbaliye) açılışı vali Muhittin Üstündağ tarafından ...
Moda Vapur İskelesi Mimar Vedat Tek tarafından tasarlanan Moda İskelesi, güney cephesinde bulunan kitabesindeki 1335 tarihinden ötürü 1916 ve 1919 yılları arasına tarihlenir. Dört cephesi birbirinden farklı süslemelere sahip dikdörtgen yapının üst katı ilk yapıldığında açık bir teras olup günümüzden farklıydı. 1937 yılında şiddetli bir lodos ...
Sadece Kadıköy’ün değil tüm İstanbul’un en görkemli ve özel yapılarından biri olan Haydarpaşa Gar binasının inşası çalışmalarına iki Alman mühendis tarafından 1899 yılında başlanmıştı. İtalyan ve Türk taş ustalarının çalıştığı binanın yapımı için, önce denize bin yedi yüz adet kazık çakılarak bir dolgu alanı oluşturulmuştu. Kadıköy tarihinde ve sos ...
CADDEBOSTAN PLAJI Tenha, tekinsiz, hırsız ve eşkiyanın gezdiği bir yer olarak Cadıbostanı ismiyle anılan bölge, sayfiye geleneğiyle birlikte paşaların köşklerinin görülmeye başlamasıyla Caddebostanı’na dönüşmüştü. Sonraki yıllarda plajı, bahçeleri ve gazinolaraıyla Kadıköy’ün önemli eğlence merkezlerinden biri olan Caddebostan, bu eğlence v ...
1936 yılında İstanbul Eğitim Müdürlüğü tarafından öğrenciler ve öğretmenler için yaz tatil kampı uygulaması başlatılmıştı. Temmuz ayında başlayan kamplar ağustos sonuna kadar devam ediyordu. İlk yıllarda bu kamplardan ikisi, Kızıltoprak ve Erenköy olmak üzere Kadıköy’deydi. 1936 yılında 1 Temmuz’da başlatılan kamp, sonraki yıllarda da temmuz ay ...
YOĞURTÇU PARKI “Garip” akımının kurucularından şair ve yazar Melih Cevdet Anday, Yoğurtçu Parkı’nı şöyle anlatır bize : Yoğurtçu Parkı, ben ilkokuldayken yapıldı. Orası dere kenarı, bataklık bir yerdi. Sonra ağaçlar dikildi. Şimdi birer dev gibi olmuş ağaçlar. O ağaçlar ki, boyları benden büyük ama, yaşları benden küçüktür. Kardeşim sayılır onl ...
Erenköy Sanatoryumu, İstanbul Verem Mücadelesi Cemiyeti ve Kızılay tarafından Feshane Nazırı Muhittin Paşa’nın köşkü ve çevresindeki arazi satın alınarak kurulmuş, 3 Haziran 1932'de yapılan törenle açılmıştı. Sanatoryum, 1976 yılında, tüm arazisi ve yapılarıyla birlikte Sosyal Sigortalar Kurumu’na devredilmiş ve SSK Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıklar ...
Sermet Muhtar Alus 1939 yılında Akşam Gazetesi’nde şöyle yazar : “Otuz beş yıl evvel Kadıköyü’nün kumluğu daha doldurulmamış ve ortada yok. Deniz şimdiki Belediye Dairesi’nin çok gerisinde, kısa duvarlı evlerin önünde şıpır şıpır... O vakit ki iskele, İskele Camisi’nin hizasında, üstünde salaş bir gazinosu bulunan uzun ahşap bir alametti...” Kadıkö ...
1892 yılında tamamlandığında Eskişehir ve Ankara'ya kadar uzanarak Anadolu Demiryolları adını alacak olan Haydarpaşa-İzmit Demiryolu hattı 3 Mayıs 1873'te törenle açılmıştı. Kadıköy’de yerleşik nüfusun artması üzerine 20 Mayıs 1936'da Söğütlüçeşme tren istasyonu açılmış ve trenler Haydarpaşa - Kızıltoprak arasında Söğütlüçeşme İstasyonu'nda ...
İstanbul Verem Mücadelesi Derneği tarafından kurulan Erenköy Sanatoryumu 3 Haziran 1932’de resmi açılışını yapmıştı. Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin yardımlarıyla Feshane Nazırı Muhittin Paşanın Erenköy’deki köşkü ve çevresindeki çamlık araziler satın alınarak sanatoryum yerleşkesi oluşturulmuştu. Arazide bulunan iki ahşap köşk hastalara yataklı olarak ...
Kadıköy Halkevi, Kadıköylülerin bağışladığı 6 bin lirayla Bahariye Gül sokakta kiralanan bir konakta 1935’te kurulmuştu. Halkevi'nin ilk reisliğini 1937 yılına kadar, ebedi istirahatgahı Sahrayıcedit Mezarlığı olan ressam, yazar, sanat tarihçi Celal Esad Arseven yapmıştı. İstanbul’un en faal halkevlerinden biri olan Kadıköy Halkevi’ne bu konak yete ...
Padişah III.Mustafa 1761 yılında, günümüzde İskele Cami adıyla anılan Kadıköy sahilindeki camiyi yaptırmıştır. Padişahın sadrazamlarından Moldovancı Ali Paşa’nın mührünü taşıyan Mühürdar Ahmet Efendi de yine Kadıköy’de camiye uzak olmayan bir bölgeyi seçmiş ve burayı bağlarla donatıp kendine de bir köşk yaptırmıştır. Burası önceleri Mühürdar’ı ...
Kadıköy’e ilk vapur seferi Fevaid-i Osmaniye idaresi tarafından 1846’da yapılmış, düzenli seferler 1857'de başlamıştı. Vapurlar ve vapur iskeleleri zamanla Kadıköylüler için, dostlarla tanıdıklarla vakit geçirilip sohbet imkanı bulunan bir ev salonuna, yazar çizer takımından insanları görebilme imkanı sağlayan bir mekana, sabahları ve gün sonu ...
Tanrıça Hera’ya adanmış bir tapınağın bulunduğu burundaki kayalıklarda Bizans döneminde bir fener olup buraya Fanaraki ismini verdiği düşünülmektedir. 1562 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın fermanıyla yaptırılan deniz feneri, Fener Bahçesi olarak anılan semte de adını vermiştir. 1857 yılında Fenerler İdaresi tarafından yaptırılan 20 metre yüksekliğ ...
Kadıköy’e yaptığı önemli hizmetleriyle anılan, ismi adeta Kadıköy’le bütünleşen Süreyya Paşa 1955 yılının 6 Şubat günü hayata veda etmişti. Osmanlı’nın son seraskeri Rıza Paşa’nın üç oğlundan biri olan ve Cumhuriyet sonrası İlmen soyadını alan Süreyya Paşa’nın cenazesi 8 Şubat sabahı Moda’daki evinden alınmış, omuzlar üzerinde ve merasimle Süreyya ...
Kadıköy’de denizden doldurularak elde edilen büyük meydana inşa edilen ilk yapılardan biri günümüzde Eski İskele ya da Beşiktaş İskelesi adıyla anılan iskele binasıdır. Kadıköy’den İstanbul’a ulaşımın sadece deniz yoluyla sağlandığı o yıllarda modern bir iskele binası adeta Kadıköy’ün çehresini değiştirmişti. İki katlı yapının kitabesinden 1926 yıl ...
1940 yılının Ocak ayı tüm yurtta olduğu gibi Kadıköy’de de büyük bir seferberlik ve dayanışma içinde geçiyordu. Tarihimizin en büyük depremlerinden olan 27 Aralık 1939 Erzincan depremi sonrası başlatılan yardım seferberliğine, Kadıköy tüm imkanlarıyla dahil olmuştu. İstanbul’a trenlerle gelen depremzedelerin ilk durağı Haydarpaşa Garı oluyor ve ...
Eskilerin Rumî takvime göre Kara Kış olarak adlandırdığı otuz günlük döneme 14 Aralık’ta girmiştik. Bugün itibarıyla kırk gün sürecek Erbain’e de girmiş bulunuyoruz. Çok daha şiddetli soğukların yaşandığı ve aşırı kar yağışı yüzünden Kadıköylülerin gıda ve yakacak tedariğinde sıkıntılar yaşadığı günlerde, bugün aklımıza dahi gelmeyecek bir diğer so ...
Kadıköy, edebiyatımızda önemli yere sahip ilçelerimizin başında geliyor. Kadıköy ve mahalleleri, gerek Kadıköylü veya Kadıköy’de yaşamayı tercih eden yazar ve şairleriyle gerekse Kadıköy’de geçen ya da içinde Kadıköy’e de yer verilen roman ve hikayeleriyle Osmanlı’nın son dönemlerinden itibaren çok önemli bir mekan olmuştur. Tüm isimleri anmaya, Ka ...
1. Grup Korunması Gerekli Kültür Varlığı” olarak tescili bulunan ve hizmet vermeye başladığı 1908 yılından bu yana birçok badireler atlatıp onarımlar geçiren Haydarpaşa Garı, sadece Kadıköy’ün değil, tüm İstanbul’un en önemli mimari yapılarından biri. Son olarak 2010 yılının Kasım ayında çatısından başlayan yangınla büyük zarar gören gar binasında, ...
Beşir Ayvazoğlu, Altın Kapı isimli kitabında şöyle der: Aslında ‘Altın Kapı’ sözü Yahya Kemal’e aittir. Büyük şair, bir gün Kadıköy’de bir dost evinde Tanburi Cemil Bey’i dinlemiş; o günki izlenimlerini Cemil Bey’in oğlu Mesut Cemil’e anlattıktan sonra söylediği şu cümle, eski musikimizin kültürümüz açısından ne kadar önemli olduğunu çok iyi anlatı ...
Kadıköy’ün tarihie eski fotoğraflar üzerinden yaptığımız yolculuğa karikatürlerle devam… Basın tarihimizde karikatürler hep önemli bir yer tutmuş ve çoğu zaman hiciv yoluyla bize dönemin güncel konuları ve sorunları hakkında bilgiler vermişti. Kadıköy tramvaylarının sayıca yetersiz olması, 1936 yılında yenisi yapılıp değiştirilene kadar Kö ...
880 yılında Üsküdar’da doğan Doktor Mahmut Ata Bayata, 28 Eylül 1967’de Kadıköy’de vefat eder ve cenazesi 29 Eylül Cuma günü öne eski köşkünün önüne getirilerek bir tören yapılır sonra Osmanağa Camiin’den kaldırılır. Askeri Tıp Mektebi’nden birincilik derecesiyle mezun olan Kadıköy’ün ünlü kadın doğum uzmanı, uzun süre Bahariye’de değişik a ...
"Artık Eylül girdi. Güneşin ışığı turunculaşmaya, yaprakların çöpleri, usâreleri azalarak kuruyup inceleşmeye, hatta tek tük düşmeye başladı. Bahçede narların, incirlerin kabukları çatlıyor. Meltemler de sustu artık, o aksi meltemler. Bütün yaz Moda koyunu, Fener açıklarını karıştırıp deşen azgın rüzgar... Şimdi tam denize girilecek zamandır. Sular ...
Sultan Abdülaziz’in Beylerbeyi Sarayı’nın bahçesini süslemek için sipariş ettiği yirmi dört hayvan heykelinden biri olan “Dövüşen (Tokuşan) Boğa” Fransız heykeltıraş Pierre Louis Rouillard’ın atölyesinde yapılmıştır. Heykelin kaidesinde Rouillard’ın atölyesinde çalışan heykeltıraş Isidore Jules Bonheur’ün imzası ve 1864 tarihi bulunur. “Dövüşen ...
Kadıköy’de doğmuş Kadıköy’de büyümüş biri olarak ailemin, akrabalarımın, yakınlarımın bana anlattığı 30’lu, 40’lı, 50’li, 60’lı yılların Kadıköy’ünü yazdım, iyi okumalar… “Akşamları bahçedeki masamızda yenilen yemekten hemen sonra, yaz mevsimine özel cam kenarında bir zigonun üstüne yerleştirilmiş radyomuz açılırdı. Akşam sekiz ajansında gen ...
1930 yılında İş Bankası ve Ziraat Bankası’nın uygulamaya başladığı Tasarruf Teşvik İkramiyesi sistemiyle insanlara tasarruflarını bankada değerlendirme alışkanlığı kazandırılmaya başlanmıştı. 1944 yılında kurulan Yapı Kredi Bankası ikramiye sistemine bir yenilik getirmiş, müşterilerin hesaplarındaki her 100 liraya, faizin yanı sıra yıl sonunda bir ...
21 Temmuz gazetemizin bu sayısının yayımlandığı gün. Geçmiş yıllarda, yine bu sene olduğu gibi sıcaklarla boğuşulan 21 Temmuzlarda Kadıköy’de neler yaşanıyor, neler haber oluyormuş, Kadıköylüler neleri konuşuyor ve nelerden şikayet ediyormuş bir bakalım istedim. Kadıköyü’nü Moda’ya bağlayan dönemeçli yollarda, günün bu saatinde kimseler yoktu. B ...
Yandan çarklılar sonrası Kadıköy’e çalışan ilk pervaneli vapurlardan birinin ismi de Kadıköy’dü. Kadıköy Vapuru, Moda ve Burgaz isimleri verilen diğer iki vapurla birlikte Marsilya’da yaptırılmış ve 1912 yılında hizmete girmişti. 1 Mart 1966’da iki Sovyet bandıralı geminin Dolmabahçe önlerinde çarpışması sonucu denize akan petrolün alev almasıyla h ...
Haziran ayının, dolayısıyla yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte şehirde yaşanan hareketlilikten payını en fazla alan yerleşim yerlerinden biri, uzun yıllar boyunca Kadıköy olmuştu. Önceleri mesire alanları, yazlık bahçeler, deniz hamamları ve sayfiye köşkleri Kadıköy’deki yaz hareketliliğinin baş aktörleri olurken, sonraki dönemde plajlar, plaj gazi ...
Pascal Sébah 1823 yılında Istanbul’da doğmuştur. Kardeşi Cosmi Sébah ile 18 Mayıs 1857 tarihinde Beyoğlu’nda “P.Sébah Photographe” isimli ilk fotoğraf stüdyosunu açar. Bunu ilerleyen yıllarda yine Beyoğlu’nda farklı şube ve adresler takip eder. Pascal Sébah 1883’te beyin kanaması geçirip felç olması sonrası 1885’te yakın aile dostları Joaillier ile ...
Fikirtepe sadece Kadıköy’ün değil, tüm İstanbul’un en eski yerleşim yerlerinden biri olarak her şeyden önce tarihi öneme sahip bir mahalledir. Profesör Arif Erzen 1964 yılındaki bir makalesinde şöyle der: “Birinci Dünya Harbi sırasında ve daha sonraları yapılan araştırmalarda Kadıköy ve Pendik prehistorik iskan yerleri tesbit edilmiştir. Özellikle ...
Dimitris Nikolaidis'in çıkardığı Servet gazetesinin ilavesi olarak 27 Mart 1891’den itibaren Ahmed İhsan (Tokgöz) tarafından yayımlanmaya başlanan, daha sonraki tarihlerde başta Edebiyat-ı Cedide topluluğu olmak üzere Fecr-i Atî ve Milli Edebiyat grupları ile Yedi Meşaleciler’in yayın organı olarak 25 Mayıs 1944’e kadar yayın faaliyetini sürd ...
SUADİYE Ünlü Alman film yıldızı Evelin Hold bir dizi konser vermek için İstanbul’a gelir. Kadıköy Hale Sineması’ndaki programına Necip Celal Andel de katılır ve Evelin Hold Türkçe sözlerle Mazi tangosunu okur: “Mazi kalbimde bir yaradır / Bahtım saçlarımdan karadır / Beni zaman zaman ağlatan / İşte bu hazin hatıradır” Ertesi akşam S ...
Fenerbahçe Burnu’nun aksine poyraz rüzgarlarına karşı korunaklı olması sebebiyle henüz Roma devrinde Kalamış Koyu’na bir liman inşa edilmiştir. Evliya Çelebi Seyahatname’sinde Kalamış’ın beyaz kumsalından söz eder. Bu kumsalı oluşturan Kalamış Koyu’nun sığ suları nedeniyle hem eski liman hem Osmanlı döneminde inşa edilen vapur iskelesi sahilden epe ...
Gazetemizin bu haftaki sayısının yayımlandığı tarih olan 31 Mart, aynı zamanda Ahmet İzzet (Furgaç) Paşa’nın 1937 yılında vefat ettiği tarihtir. 1864 yılında Manastır vilayeti Görice sancağına bağlı Nasliç kasabasında doğan müşir (mareşal) Ahmet İzzet Paşa, Kadıköy Moda’da Şair Nefi sokaktaki evinde hayata veda etmişti. 1884 yılında Harp Okulu’ ...
Reşat Ekrem Koçu’nun İstanbul Ansiklopedisi’nde, Fenerbahçe Mahallesi’nin isminin tarih kaynaklarımızda Fener Bağçesi ya da Fenerli Bağçe diye geçtiği ve bu ismin kadimden beri mevcut bir deniz fenerinden geldiği söylenir. Bizans döneminde içinde ateş yakılarak İstanbul’la haberleşmek için kayalıklar üzerine inşa edilen kule, Kanuni Sultan Süle ...
Kadıköy sakinleri hem eski zamanlarda hem günümüzde, yanlış yapılan ya da yapılmayan işleri eleştirme, ilçelerindeki olumsuzlukları yetkili kurumlara şikayet etme konusunda en başta gelen ülke vatandaşlardan olmuştur. Haldun Taner’in 1983 yılındaki bir makalesinde “Kadıköy’ün kuşaklar boyu edebiyatçılar, sanatçılarla yüklü bir birikimi var... B ...
Tıpkı bu kış olduğu gibi 83 yıl önce bu günlerde, Türkiye yine kenetlenmiş, acıları biraz olsun dindirebilmek, yaraları sarabilmek için büyük bir felaketin ardından başladığı yardım seferberliğine devam ediyordu. Büyük Erzincan Depremi’nden yaralı kurtulan yüzlerce ve evsiz kalan binlerce vatandaşın İstanbul’a trenlerle geldikleri yer Haydarpaşa Ga ...
A.Ragıp Akyavaş; aynı zamanda kendi köyü olduğunu söylediği Kadıköy’le ilgili yazılarından birinde, “Vapur iskelesinden çıkınca büyük caddeyi takip ederseniz Altıyolağzı’na varırsınız” der ve “Eski Kadıköylüler buraya Hisarönü derlerdi” diye ilave ederek Altıyol’un eski isimlerinden birini öğrenmemizi sağlar. Başka bir yazısında, farklı bir dönemin ...
En son halini 2006 yılı Nisan ayında alan ve 50 bin 530 oturma kapasitesine sahip Fenerbahçe Stadı, ülkenin en eski spor merkezlerinden biridir. Farklı dönemlerde futbol, kriket, çim hokeyi, atletizm, güreş gibi spor karşılaşmalarının ve milli bayram kutlamalarının merkezi olan stat, Kadıköy tarihinde önemli yer tutar. II. Abdülhamit yıllığı 30 alt ...
Gazeteci ve araştırmacı yazar merhum Ragıp Akyavaş “Köyüme Tahassür (Özlem)” başlığıyla Kadıköy’den bahsettiği yazısında Kadıköy Üsküdar gibi değildi der. “Ahiretten ziyade dünyaya yakındır. Biricik evliyamız Mahmud Baba bile Kuşdili’nin kenarında yatar. Ölülerimiz dahi zevk ü safâdan nasîb alırlar.” Kadıköy’ün Üsküdar gibi olmadığı diğer bir konu ...
IV. yüzyıl sonunda imparatorlar Theodosius ve Arcadius’ın valilik ve danışmanlık görevlerini yapan dönemin güçlü devlet adamı Rafinus’un kendisine bir villa inşa ettirdiği, ayrıca bir liman, manastır ve kilisenin de yapıldığı Caddebostan sahili yüzyıllar sonra tenha, tekinsiz ve hırsız, eşkiyanın gezdiği bir yer olarak Cadıbostanı olarak adlandırıl ...
Behçet Necatigil’in “Evler” şiiri şöyle başlar : İnsanlar yüzyıllar yılı evler yaptılar. / İrili ufaklı, birbirinden farklı, / Ahşap evler, kâgir evler yaptılar. / Doğup ölenleri oldu, gelip gidenleri oldu, / Evlerin içi devir devir değişti / Evlerin dışı pencere, duvar. İnsanlar Kadıköy’de farklı dönemlerde irili ufaklı birbirinden farklı, bahç ...
İsmi Moda’da bir sokağa verilen Osmanlı Devleti son seraskeri Rıza Paşa’nın üç oğlundan biri olan Süreyya Paşa’nın, mimar Kavafyan’a yaptırdığı Süreyya Opera ve Tiyatro binası, 6 Mart 1927’de törenle açılmıştı. Cephesi ve giriş holü Paris Champs Elysées tiyatrosuyla benzerlikler taşıyan ve Kadıköy’ün en güzel yapılarından biri olan doksan beş yıllı ...
Kadıköy’ün bir yerleşim yeri olarak gelişip genişlemesi, Tanzimat Dönemi’nde Saray’a yakın üst düzey yetkililerin ve paşaların buraya ilgi göstermeye başlaması, arsalar alıp köşkler ve konaklar yaptırmasıyla olmuştur. Üç mahallesi, birçok cadde ve sokağı Osmanlı dönemi paşalarının isimlerini taşıyan Kadıköy’e düzenli vapur seferleri 1857 yılında ba ...
Kadıköy Şehremaneti Binası, deniz doldurularak oluşturulan meydana inşa edilen ilk yapılardan biridir. 1912-14 yılları arasında yapılan neo klasik tarzdaki binanın mimarı Yervant Terziyan’dır. 22 Mayıs 1919'da Kadıköy'ün bu meydanında şiddetli yağmur altında toplanan 20 bin kişi, İzmir’in işgalini protesto eden bir miting yapmış, Halide Edip Adıvar ...
1975 yılında Göztepe'deki evinde vefat eden tarihçi yazar Reşat Ekrem Koçu’nun, ilk fasikülü 1944 yılında çıkan ve tamamlanamayan eseri İstanbul Ansiklopedisi’nin 10. cildinde Fenerbahçe maddesi, Fenerbağçe, Fenerbağçesi olarak geçer ve ilk paragrafta şu bilgi verilir: Adını batı ucunda kadimden beri mevcut olan bir deniz fenerine nisbet almışt ...
Kurbağalıdere Kayışdağı’ndan doğup Kalamış koyuna dökülen Kadıköy’ün en uzun ve en eski deresi Kurbağalıdere. Bir dönem gazino, sinema ve çay bahçeleriyle Kadıköy sosyal hayatının vazgeçilmezi olan Yoğurtçu ve Kuşdili gibi çayırlarının kıyılarında dizildiği, Sultan V. Murad’ın köşkünün ve Şehzade Selahattin Efendi’nin hümayun çiftliğinin yanı ba ...
Refik Halit Karay, İstanbul’da sonbaharları yazdığı bir makalesine gazetemizin bu sayısının yayımlandığı tarihle başlar: “Bugün 23 Eylül. Sonbahar başlıyor. İstanbul ancak sonbaharda kendine gelir, kendi rengini, kendi sesini bulur; renkler ve sesler bakımından da duru ve ahenkli olur. Hele meltemlerin yeni kesildiği, lodosların henüz esmediği bir ...
Kadıköy tramvayla 1 Eylül 1934’te tanışmıştı. Üsküdar’dan gelen tramvay, İbrahimağa çayırını takip edip, şimendifer köprüsünün altından geçiyor, Yeldeğirmeni’ne sapıp, Karakolhane Caddesi ve şimdi Kadıköy-Maltepe minibüslerinin güzergahında olan Yavuztürk sokağından Söğütlüçeşme Caddesi’ne iniyor, Altıyol’dan sonra Kadıköy İskelesi’ne ulaşı ...
Padişah III.Mustafa 1761 yılında, günümüzde daha çok İskele Cami adıyla anılan Kadıköy sahilindeki camiyi yaptırmıştır. Padişahın sadrazamlarından Moldovancı Ali Paşa’nın mührünü taşıyan Mühürdar Ahmet Efendi de yine Kadıköy’de camiye uzak olmayan bir bölgeyi seçmiş ve burayı bağlarla donatıp kendine de bir köşk yaptırmıştır. Burası önceleri Mühürd ...
Kadıköy Hal Binası 1986 yılında İstanbul Üniversitesi’ne bağlı Devlet Konservatuarı olarak kullanılmaya başlanan ve 1989 yılından itibaren Şehir Tiyatroları’nın Haldun Taner’in adını verdiği bir sahnesine ev sahipliği yapan bina, 1927 yılında İtalyan mimar Ferrari’ye yaptırılan Türkiye’nin ilk modern hal binasıydı. Binanın, İBB tarafından ...
Kadıköy’de yazlık bahçe ve gazinoların, yazlık sinema ve tiyatroların açılması yaz mevsiminin gelişini müjdelerdi. Sayfiyelere taşınma telaşı ve hareketliliğinin bitmesini takiben yazın tam anlamıyla geldiğini gösterense plajların ve plaj gazinolarının sezonu açmaları olurdu. Bostancı ve Fenerbahçe’ye İstanbul’un ilk ve tek yazlık tramvayları çalış ...
Altıyol Kadıköy’ün Altıyol ağzı günümüzde daha çok Boğa heykeliyle anılır ve bilinir. Oysa yakın zamanda İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Varlıkları Daire Başkanlığı tarafından restorasyonu yapılan bronz heykelin bu meydana gelişi 1987 yılıdır. Nesiller boyu Boğa’nın adıyla anılmayıp sadece Altıyol ağzı olarak adland ...
Bir Kadıköy sakini olan Nazım Hikmet’in Erenköy yılları 1932’de başlar. Piraye’yle evlenme kararı almalarından sonra Piraye ve Nazım’ın aileleri birleşip Erenköy’de Mehmet Ali Paşa köşkünün karşısındaki Mithat Paşa köşkünü tutarlar. Büyük bahçesi, çamlıkları, yemişliği, bağı, sebzeliği, kümesi, ahırı, ayrı bir otlağı bulunan ama yıllar yılı bakımsı ...
SUADİYE PLAJI Haziran ayıyla birlikte İstanbul’da sayfiye ve plaj mevsimi de açılmış olurdu. Kadıköy hem sayfiye hareketliliği hem plajlarıyla yaz mevsiminin en canlı yerlerinden biriydi. Özellikle tatil günlerinde gündüz plajlara, akşam plaj gazinolarındaki eğlencelere gelenler için ek vapur seferleri konur, plaj işletmeleri otobüs seferleri d ...
Bostancı, yüz yıllar boyunca İstanbul şehrine giriş çıkışların kontrol edildiği, hem Roma hem Osmanlı dönemlerinde imparatorluk metropolünün sınırı kabul edilen bir yerleşim yeri olmuştu. Kayışdağı’ndan gelip, Çamaşırcıbaşı Kuloğlu Mustafa Bey’in mülkü olan araziden akıp denize döküldüğü için Çamaşırcı Deresi de denilen Bostancı Deresi İstanbul’un ...
SUADİYE VAPUR İSKELESİ 1910 yılında kurulan Seyri Sefain İşletmesi’nin Köprü İskelesi’nden kalkıp Haydarpaşa, Kadıköy, Moda, Kalamış ve Fenerbahçe’ye giden vapur seferleri vardı. Daha sonraki yıllar Caddebostan, Suadiye, Bostancı ve Maltepe’ye de vapur seferleri başlamıştı. 1929 yılında açılan Suadiye Plajı ve Gazinosu, Kadıköy yakası dış ...
1869 yılından itibaren Üsküdar Sancağı’na bağlı olan Kadıköy, XIX. yüzyılın sonlarında, İstanbul’dan vapur seferlerinin başlaması, farklı mahalle ve sayfiyelerine de demir yoluyla ulaşımın oluşmasıyla, gözde yerleşim yerlerinden biri olmaya başlamıştı. Özellikle Cumhuriyet sonrası altyapı hizmetlerinin gelmesiyle yerleşik nüfus da artmaya başlamışt ...
KADIKÖY HALKEVİ Kadıköy Halkevi, Kadıköylülerin bağışladığı 6 bin lirayla Bahariye Gül sokakta kiralanan konakta 22 Şubat 1935 tarihinde kurulmuş ve törenle açılışı yapılmıştı. Açılış günü Halkevi Orkestrası tarafından bir konser verilmiş ve altmış kişilik koro heyeti de konsere eşlik etmişti. Halkevinin ilk başkanı Celal Esat Arseven bu görevi ...
AYRILIK ÇEŞMESİ Günümüzde Ayrılık Çeşmesi dendiğinde genellikle akıllara ilk gelen, raylı sistemlerimizden Marmaray ve Metro’nun Kadıköy’deki önemli bir aktarma durağı oluyor. Ayrılık Çeşmesi, hem bu durağa yakın mesafede oturan Kadıköylülerin, hem bir araçtan diğerine aktarma yapmak isteyenlerin, hem de aynı yerde bulunan büyük alış veriş merke ...
Haydarpaşa sahilinin doldurulup gar binasının yapılması gibi, günümüzde Kadıköy Meydanı olarak adlandırılan bir dönemin kumluğu da XX. yüzyıl başında doldurulmaya başlanmıştı. Kadıköy Şehremaneti (belediye) binası ve hemen arkasındaki maliye binası, vapur iskelesi ve hal binası denizden doldurulan alana yapılan yapılardı. Meydana bir park düzenleme ...
Fenerbahçe Mahallesi ve Kalamış semti geçtiğimiz ay, iptal edilen yat limanı ihalesiyle ülke gündemine gelmişti. Hem ihale öncesi hem sonuçlanmış ihalenin iptal kararı sonrası duyarlı Kadıköylüler ve Belediye Başkanlığı sürecin takipçisi olmuşlardı. Kadıköy hem kurumları hem sivil insiyatifiyle, Kalamış Yat Limanıyla ilgili soru ve taleplerine hale ...
Köprü'ye bitişik Kadıköy İskelesi çok eskimiş olduğundan 1936 yılında Akay İdaresi’nce dört demirli bir şamandıraya bağlı, terası gazinolu, salonu kaloriferli, tuvaletli, memurlar ve emanet odası olan 290 bin liraya mal olan yeni iskele yaptırılır. Belediye Yollar ve Köprüler Şube Müdürlüğü mühendislerinin inşa ettiği iskele binası 1960 yılında yen ...
Kış mevsimi zahmetlidir. Geleceği gün yaklaştıkça bir eksiğimiz var mı diye düşündürtüp, telaşlanmamıza neden olan ağırlaması zor bir misafir gibidir. Eski zamanlarda yaz mevsimine hazırlıksız yakalanmak diye bir şey yoktu. Herkes boş zamanınca ve bütçesi elverdiğince bu mevsimin nimetlerinden yararlanırdı. Yazlık gazinolar, bahçeler, sinemalar ve ...
Kadıköy’ün Primadonnası Suzan Lütfullah Sururi İçinde bulunduğumuz hafta sanat dünyamızın ilklerinden biri olan, ülkemizin en güzel kültür sanat binalarından biri olan Süreyya Sineması fuayesinde büstü bulunan, cumhuriyet dönemi öncü kadınlarından Suzan Lütfullah’ın anıldığı haftaydı. İlk Müslüman profesyonel primadonnamız Suzan Hanım, 11 Oc ...
Bahariye, yüz yıl boyunca hem Kadıköy’ün eğlence hayatının merkezlerinden biri hem de birçok hekimin ve sanatçının orada mesken tutmasıyla, bedene ve ruha şifa veren bir semt olmuştu. Altıyol ağzına açılan altı yoldan biri olan Bahariye Caddesi, tramvayların Kadıköy’e gelmesiyle birlikte Moda’ya ulaşımın ana güzergâhı haline gelmişti. Tramvay önces ...
İstanbul tarihinde sosyal hayat ve eğlence denildiğinde, kamusal alan olarak bir döneme damgasını vurmuş çayırlar ve mesireler şüphesiz en başta gelir. Belli mevsim ve tatil günlerinde günümüz diliylekent hayatından kaçışmekanları olan çayırlar çok daha önceleri basit ama bir o kadar da hayati bir ihtiyacı karşılayan alanlardı. Devlet hazinesine ai ...
Evliya Çelebi seyahatnamesinde şöyle der:“Sultan, Bağdat’ı yedi bin mühendisiyle öyle sağlam ve müstahkem etti ki Bağdat, Bağdat olalı bu imaret ve abadanlığı ilk defa görmüştür.”Bağdat bir dönemler Osmanlı Devleti’nin en önemli vilayetlerinden biri olup, Dicle nehri kenarında, ticaret yolları üzerinde, stratejik konumu çok önemli bir bölgede kurul ...
Mithat Cemal Kuntay şöyle der: İstanbul iki şeyin oyuncağıdır. Marmaranın ve Karadenizin. Bu ikisinden hangisinin keyfi hakimse o gün ilk veya sonbahardır, kış veya yazdır. Her ne kadar iklimi ve hava durumu İstanbul’dan farklı düşünülmese de, Kadıköy’ün Karadeniz’den gelen Kuzey rüzgarlarına daha kapalı olması ve Batı yönü de deniz olup batışına k ...
Kadıköylüler 1934 yılının bahar ve yaz aylarında, sonu güzel bitecek bir çile çekiyorlardı. Üç nahiyeli, on yedi mahalleli ilçenin genel manzarası sökülmüş kaldırımlar, kazılan caddeler, iskele meydanına yığılmış raylar ve traverslerdi. Projesi 1930 yılından itibaren konuşulan Kadıköy tramvay yolları artık hayata geçmek üzereydi. 2 Temmuz 1928 tari ...
Herkesin “görülmemiş sıcaklar” diye söylendiği bir yaz mevsimi geçiriyordu Kadıköy. Esnafın süpürgesi dışında bir temizlik görmeyen kaldırım taşlarının arasından çıkan otlar sararmış ve kurumuştu. Belediye görevlilerinin haftada bir veya iki, esnafın her gün iki, üç kez ıslattığı çarşı sokaklarında toz bir süreliğine yatışıyor sonrasında yeniden ha ...
Vapurlarla Kadıköy’e ulaşımın başlaması ve demiryoluyla Kadıköy nahiyelerine, sayfiyelerine ulaşımın kolaylaşması Kadıköy’de hem nüfus hareketlerini hem sosyal hayatı etkilemişti. Vapurlar, Kadıköy’e İstanbul’dan kolay erişimi sağlayan bir köprü olmuştu. Bu köprü Abdülhamit döneminde Saray erkanından ve paşalardan yoğun bir göçü başlatmış, Cumhuriy ...
Üç cemrenin sırasıyla düşmesi, ağaçların tomurcuklanması ve sonrasında Kasım günlerinin bitip Hızır günlerinin başlaması yaz mevsiminin gelişini anlatırdı bir zamanlar. Sırasıyla yazlık bahçeler, gazinolar ve sinemalar açılır, tatil günleri çayır ve mesireler dolup taşmaya başlar, son olarak da Cumhuriyet öncesi dönemden söz ediyorsak deniz hamamla ...
On yıllar öncesinin Ramazan ve bayram gelenekleri hep anlatılmış ve yazılmıştır. Genelde özlemle anılan o günler, bir şehrin ya da semtin farklı dönemlerinde, kültürel ve sosyal hayata dair bilgiler de verir bize. Ramazan ve bayram boyunca düzenlenen etkinlikler ve bunlara katılım, alış verişler ve hazırlanan özel yemekler farklı dönemlerdeki kültü ...
Bir yarımada üzerine kurulu ilk Kadıköy’ün sınırlarını kuzeyde, Haydarpaşa’dan denize dökülen Ayrılıkçeşmesi (Himeros) deresi ve doğuda, Kayışdağı’ndan gelen, yaklaşık yedi kilometrelik uzunluğuyla Kadıköy civarının en uzun deresi olan Kurbağalıdere (Kalkedon) belirlerdi. Kurbağalıdere’nin ilk ismi Kalkedon’dur ve kurulan ilk şehre de ismini ver ...
Tüm deniz kentleri gibi İstanbul ve Kadıköy’de de tarih boyunca ulaşım ve taşımacılıkta kayıkların önemli bir yer tuttuğunu biliyoruz. Ulaşımı sağlamak ve zaruri ihtiyaçlara erişmekte bir aracı olmak dışında, Moda, Kalamış, Fenerbahçe, Caddebostan, Suadiye sahillerinde ve Kurbağalıdere’de sosyal hayatın değişmez bir parçası olan kayıklar ayrıca kür ...
Paşaların (Rasim Paşa, Zühtü Paşa) isimlerini alan mahallelerin, Ağaların isimlerini (Cafer Ağa, Osman Ağa) alan mahallelerle komşu olduğu Kadıköy’de ayrıca bir semte (İbrahim Ağa), bir caddeye (Halit Ağa) ve bir sokağa (Nadir Ağa) isimleri verilmiş ağalar vardır. Osmanlı Sarayı’nda üst düzey önemli görevlerde hizmet vermiş olan bu ağalarla, isimle ...
Kadıköy'ün bağları Antik dönem Kadıköy’ünde yani Kalkhedon’da en önemli tanrı Zeus, en önemli tanrıçaysa, insanoğluna ekip biçmeyi öğreten, tarım ve bereketin tanrıçası Demeter’di. Önem atfedilen tanrılardan bir diğeri, Zeus’n oğlu, şarap tanrısı Dionysos’tur. Kalkhedon adına bastırılan farklı sikkelerde hem Demeter’in sembolü buğday başağı hem ...