Balığın kokusu vardır, evet. Kimi zaman insana tadından da güzel gelebilecek kokusu. Ama en mühimi şehrin tarihine ve duygusuna gönülden bağlılık duyanlar için hikâyeleridir şüphesiz. O tarih olmasa şehir şehir olamaz zaten. Galata Köprüsü’nden denize gün boyunca olta sallayanları elbette bilirsiniz. Benzerlerine Kadıköy kıyılarında da rastlayabilirsiniz. Onlara şehrin kendilerine bir iş, meşgale bulmaya çalışan işsizleri gözüyle de bakabilirsiniz, emeklilik günlerine renk katmaya çalışan yorgunları, yenilgiye uğramış hayalperestleri, hatta gizli şairleri gözüyle de. Hoş gerçek balıkçılara göre balık tutmak için denize açılmak gerekir, kıyıdan olta sallamanın bir kıymeti harbiyesi yoktur. Ama ben bu insanları da hayallerimle beslediğim hikâyelerini de hep sevdim.
Geriye efsaneler kalıyor. Nerede ne zaman duyduğumu ya da okuduğumu hatırlayamıyorum. Bir vakitler meraklıları, tam da böyle sonbahar günlerinde, Boğaz’ın Karadeniz’e açılan son noktasında durur, gelecek ilk palamutları beklerlermiş. Sevgi böyle bir sevgi. Şehrin duygusuna bağlılık böyle bir bağlılık. Yüzyılların mirası bu aslında, kolay değil. Eski Bizans sikkelerinde palamut tasvirinin bulunmasıysa hiç görmezlikten gelinecek gibi değil.
Balık belki de bu sebeplerle bu şehrin kimliğini yapan en vazgeçilemez unsurları arasındadır. Hepsinin bir zamanı vardır üstelik. Farklı tatları da. Her keseye uygun düşeni de. Boğaz’ın tartışmasız kralı lüfer birçok insana pahalı gelebilir. Öyledir de zaten. Ama bir istavrit tavaya ya da ızgara sardalyaya, tatlarını almış kim itiraz edebilir? Yanına da biraz soğan… Ne dersiniz? Balık ekmek bu yüzden mi İstanbul’a en has kokular arasındadır?
Resim, eğer isterseniz, böyle bir resim olabilir. Şimdilik. Bu başlangıca yakışsın diye. Ne var ki mevzu sadece bu duygularla sınırlı değil. Palamut zamanında mıyız? Öyle diyelim. Ya gerisi? Onu da gelecek sohbetimizde konuşuruz belki. Bir küçük ipucu vereyim. Uskumrunun, ama sularımıza has uskumrunun çoktan buralardan uzaklaştığını, artık çok, ama çok ender görüldüğünün farkında mısınız? Izgarasının tadına doyum olmazdı oysa. Üstünde bazen zeytinyağlı limonlu bir sos da gezdirilirdi. Sosun içine ince ince kıyılmış maydanoz da konurdu. Evde, iyice yağlandığında, tuzlanmışı da yapılırdı. Lakerdanın yerini tutmazdı elbet. Ama yine de çok lezzetliydi. Çirozun tadını sona sakladım. Artık çoğu, nerdeyse tamamı, uskumruya çok benzeyen kolyostan yapılıyor. Zaman zaman da istavritten. Salatasının tadını bilen bilir. Ocağın üstünde közlendiğinde eve yayılan kokuyuysa dilediğimce anlatabilir miyim, bilemiyorum.
Demek ki dönüş bazıları için yokmuş artık.
İyi de tüm bu şüpheler ve kırgınlıklar yola devam etmemin ve duygularımı ısrarla dile getirmemin engeli değil ki. Size gelecek sohbetimizde de buralarda kalacağımı söylesem, nerelere gitmek istediğimi tahmin edebilir misiniz?
Kunduracı Semih’in tek kollu Varujan’la dostluğuna, şehrin ruhunu bilen herkes inanabilirdi. Çengel Osman ve Suskun Şemsettin ile o sahalarda kurduğu ilişki de futbola tutku derecesinde bağlılık duyanlarca çok manalı bulunabilirdi. Hele bir de o amatör ruh sonuna kadar taşınıyorsa... Tüm bu yaşananlar ve paylaşılabilenler dikkate alındığında insana ...
Varujan’ın babasının yıllarca, bıkmadan usanmadan, büyük bir aşkla bağlı olduğunu söylediği İstanbul’dan apar topar ayrılarak Marsilya’ya gitmesinin gerçek sebebi, doğrusunu söylemek gerekirse hiçbir zaman anlaşılmamıştı. Çengel Osman’a göre elimizde sadece rivayetler vardı. Kimileri bu yıllanmış aşkından bir başka aşk yüzünden vazgeçtiğini söylemi ...
Semih’in kayıplara karışan Şaziye’yi tüm aramalarına rağmen bulamayışıyla gelen yenilgiyi kabullenmesi çok uzun zamanını almıştı. Yıllar beklemekle geçmişti çünkü. Kaybettiği kadın bir gün mutlaka gelecekti... Yenilgiyi besleyen bu bekleme miydi? Soruyu pek az konuşabildiğim Suskun Şemsettin sormuştu. Anlamlı bir soruydu. Yaşananları daha da çok dü ...
Kunduracı Semih’in tarihi elbette o asla unutamadığı misket şampiyonluğundan ibaret değildi. Gerçekler bu tarihe girildiğinde yavaş yavaş ortaya çıkıyordu. Girmeye cesaret ettiğiniz nispette... Yelloz Şaziye’nin hayatında çok önemli bir yeri vardı mesela. Hem de birçok insan tarafından çok yadırganan, kabul edilmesi güç gibi görünen bir yeri... Ben ...
Kunduracı Semih’in mahalledeki misket şampiyonluğunu çocukluğunda hiç kimseye kaptırmadığını son yıllarda mütemadiyen söylemeye ihtiyaç duymasını neye bağlamam gerekiyordu? Artık iyiden iyiye çökmesine, dahası bu yaşlılık günlerinde bile Yelloz Şaziye’ye yönelik karmaşık duygularından kurtulamamasına mı? Kundura tamirine artık pek az insanın ihtiya ...
İzzet Bey ile Fehime Hanım’ın ilişkisini sadece yaşlılık döneminde başlayan bir ilişki olarak görmeye razı olamamamın sebebini neye yoracağımı bilemiyorum. Tek bildiğim delicesine bir fikrin veya ihtimalin beni ne kadardır kışkırtmaya devam ettiği... Delicesine bir fikir ya da ihtimal, evet... Üstelik güvenilir herhangi bir bilgiye dayanmaksızın... ...
Islık çalmaktaki ustalığı, repertuarında sekiz yüze yakın şarkı bulunduğunu, dahası bu yüzden bir zamanlar ciddi plak yapma teklifleri aldığını bilmem, İzzet Bey’i hayatımda çok özel bir yere getirmişti. Hayranlığın da ötesine geçmiş gibiydi hissettiklerim. Taşımaya mecbur bırakıldığımız onca basitliğin, sıradanlığın, kolaycılık kurnazlıklarının iç ...
Salonun pencerelerinin açık, tüllerinin örtülü olduğu o yaz gününde hangi uzaklarda bırakılmış sıcak geceleri hatırlamıştı İzzet Bey? Artık çok iyi bildiğim muzip gülümsemesinin ardından gelen sorular beni ancak bir yere kadar getirebilirdi. Tangoları biliyor muydum? Carlos Gardel’i, Tita Merello’yu? Ya Türk tangolarını? Secaattin Tanyerli’yi, Mahm ...
İzzet Bey’in zaman zaman, üstelik bazen hiç beklemediğim, hayatın hızlı akışına kendimi kaptırdığım anlarda, hızın saçmalığına her seferinde dikkatimi çekmeye çalışarak ve elbette gülümseyerek, mesela bir vapur iskelesinde, bir sinemada filmin başlamasından kısa bir süre önce veya metroda, birkaç istasyon arasında anlattıkları, bilhassa çok önemsed ...
Baş etmekteçok zorlandığı bir eksiğini örtmek için tutunduğu ‘güçlü erkek’lik yalanına zaman içinde iyiden iyiye inanmaya başlayan, göz kırpma tiki başına birkaç kez fena bela açmış palavracı boyacı Memluk ile ancak sosyalizmden umudunu kesmemekte ısrar ederek hayata bağlanabilen ve kendisini sadece yıllarca, lafını, parlak projelerini bir türlü di ...
Şakir, Nizami’nin İzzet Bey’i o incelmiş sesindeki titremeyle hafiften gülümseyerek sorması üzerine kahvede esen buz gibi havayı yine onca farklı insanla uğraşmaktan gelen tecrübesiyle bir nebze ısıtmayı başarmıştı. Verdiği cevap oyunu sürdürmekteki kararlılığını göstermeye yetiyordu. “Yok abi ya! Birkaç gündür gelmiyor. Baharda onun astımı arta ...
Nizami’nin aldığı ağır darbenin ardından mahalleden gitmeyi seçmesi ve kayıplara karışması, bu hikâyede aldığı rol de dikkate alındığında elbette kaçınılmazdı. Hakkında birçok rivayet çıktı haliyle. Gün geldi kahrına dayanamayan kalbinin çocukluğunu geçirdiği Karagümrük’te durduğu söylendi, gün geldi Ukrayna’da intihar ettiği ya da Afrika’da kaçakç ...
Beyoğlu’nu arka sokakları hakkında söyledikleri, İzzet Bey’i bu hikâyede, herkesin zarafet timsali gibi gördüğü bir konsolostan çok farklı yere getiriyordu. Duyduklarım kendisine duyduğum saygıyı azaltmamış, tam aksine arttırmıştı. Konuştuğum insan, etrafa gösterdiğinden çok daha zor, aynı zamanda da renkli bir hayattan geçmişti çünkü. Çok çetin sı ...
Hiç unutmam, İzzet Bey, birçok işsizin güçsüzün, umutlarını çoktan kaybetmiş emeklinin ve tüm ticari başarısızlıklarına rağmen, gereken parayı bulmaları halinde, yapacakları büyük işleri anlatmaktan vazgeçemeyen alkolle ilişkisini iyi tutan hayalperestin ısrarla devam ettiği, o aşık geleneğine duyduğu sevgiyi ara sıra icra ettiği türküler ve farklı ...
Fehime Hanım’ın balıkçı tezgâhının önündeki duruşu ve o balıkları içinde bulunduğu durumu dikkate alarak alıp almamak arasında yaşadığı tereddüt anları hikâyenin en çok içime işleyen taraflarından biri olarak hafızama yazıldı artık. Beklediğim elbette gerçekleşti. O yine gelecek günlerini bir daha düşünmedi ve yaşadığı anların tadına varmaya çalışt ...
Anlattıkları, Fehime Hanım’ın bendeki hikâyesini derinleştirmeye fazlasıyla yetiyordu. Aralarında gerçeği hiç yansıtmayanlar veya çarpıtanlar da var mıydı? Yalanları, itiraf edemedikleri? Kim bilir... Bunu anlamaya çalışmadım. Çalışmam büyüyü bozacaktı sanki. İhtimale açık kapı bırakmayı tercih ettim sadece. Çünkü bu ihtimalin de ifade edebilecekle ...
Akşamın esintisi içime işliyordu. Duyduklarım çok eski bir hikâyeden geliyordu çünkü. Yorgun bir hikâyeden... Yorgunlukları hiç şüphe yok ki, tüm çabalara rağmen, yeterince dile getiremeyecek hikâyeden... O bir yıldızdı, evet. Üstüne adeta yapışan bu role inanmak zorundaydı. Yıldız... Sahne adıyla Yıldız... O ışıklı yazılardaki adıyla... Kötü çekil ...
Fehime Hanım’ın farklı zamanlarda paylaştığımız o uzun sohbetlerde anlattıklarının hepsi aklımda. Duyduklarım unutulacak gibi değildi zaten. Bu hikâye de kendisini bana böyle yazdıracak anlaşılan. Başka birçok hikâye gibi... Anlattıklarının ne kadarı doğruydu, ne kadarı yalan? Ne kadarı hakikaten yaşadıkları, ne kadarı hayal ettikleri, yaşanmış gib ...
Balıkçı tezgahları yine ışıl ışıldı... ‘Akşam... Yine akşam...’ dedi içinden Fehime Hanım. Akşam... Yine akşam... Gülümsemeye çalıştı. Sözler çok uzaklardan geliyordu. Artık iyiden iyiye silinmiş görüntüleriyle... Çok eski bir şarkı gibi... Bir tuhaf hissetti kendisini. Nerden de hatırlamıştı. Akşam... Yine akşam... Bir tek bu dize kalmıştı aklında ...
İhtimaller beni bir başka hayal dünyasına sürükleyebilirdi. Hayalleri severdim. Hakikatlerle kurdukları yakın bağı da hiçbir zaman unutmamıştım. Sabit Bey’in sohbetin akışında hatırlamak zorunda kaldığı aşkın çağrışımları beni bir yerde durdurmuştu ama. Yolda daha fazla kaybolmaktan korkmuştum çünkü. Nihan’ın o hikâyelerde kalan günlere ait bir fot ...
Çayın kokusu güzeldi, evet. Tadı da güzeldi. Sohbete başlamak için gereken havayı yakalayabildiğimize kendimi kolaylıkla inandırabilirdim. En iyi ilk adımın en kolay adım olabileceğine de... “Dün Tayyar Amca ile karşılaştım. Gitmiş mezattan bir gaz lambası almış. ‘Geçmişimden bir parça’ dedi. Kederliydi. Sonra seni konuştuk. Uzun uzun...” Ne ...
Tayyar Amca’nın hayatın geçiciliği üzerine biraz da kırgınlıkla söyledikleri bana o sohbetin artık kesilmesi gerektiğini hissettirmişti. O akşam için bu kadarı yeterliydi. Bana çok büyük bir ihtimalle kendisinin de büyük bir oyunun rollerinden birini yıllarca oynadığını söylemek istiyordu. Sandığımın ve görebildiğimin aksine, bu rolün, başka roller ...
Tayyar Amca’nın terzilik bilgisinden ve geçmişimden söz etmesi beni hem şaşırtmış hem de doğrusunu söylemem gerekirse kızdırmıştı. Kızgınlığım bu devamlı hayrette kalma halinden bir türlü kurtulamadığımı görmemden mi kaynaklanıyordu? Bu mümkündü. Kendimi beni nereye götüreceğini bilemediğim bir bocalamanın kucağında hissediyordum ayrıca. Ona, belki ...
Hayattaki her tercihin ortaya çıkan veya çıkmayan, görülmüş veya görülmek istenmemiş bir sebebi vardı şüphesiz. Sebepleri anlamak kimi zaman önemliydi, kimi zaman da değildi belki. Herkes, kabul etsin veya istemesin, yaşayabileceğini yaşıyordu ya... Tayyar Amca’nın beni çağırdığı gizli oda bana bir sebebin deşilmesindeki kaçınılmazlığı tüm sarsıcıl ...
Tayyar Amca’nın anlattıkları bana bir hikâyenin daha iyi anlaşılması için yaşananlara her kahramanın açısından ayrı ayrı bakılması gerektiğini bir daha gösteriyordu. Hayatta da böyle değil miydi zaten? Bu bakışı ihmal ettiğimiz için birçok ilişkimizi gerektiğince sürdüremiyor hatta heba etmiyor muyduk? Nihan’ı da, o yasak aşk yaşadığı ve adını hâlâ ...
Sabit Bey’in hikâyesinde, Tayyar Amca’nın anlattıkları sayesinde hiç beklemediğim bir yere daha gelmiştim. Bir sürüklenmeden bahsediyordu. Hem yakın dostunun hem de ablasının kapıldığı bir sürüklenmeden... Sebebini ve daha fazlasını öğrenmek istemez miydim? İsterdim tabii. Bu sefer, yakaladığımız havadan da güç alarak, daha cesur adımlar atmaya çal ...
Sabit Bey’i Tayyar Amca’ya böyle bir duyguyla hatırlatırken neye güveniyordum? Mevzuyu daha önce uzun uzun konuşmuştuk da şimdi devamını getiriyordum sanki. Hiç öyle değildi oysa. Bu adımı atmaya ilk kez cesaret ediyordum. Biz çok görüşmezdik zaten. Her karşılaşmamız bir başka yakınlığın tesis edilmesine imkân vermişti belki ama hayat bizi pek sık ...
Tayyar Amca’nın, o mezatta çok ucuza kapattığı için üzülerek aldığı gaz lambası, ikimizi de bir anda, çok değerli bildiğimiz anıların kucağına atmıştı. Paylaşabildiklerimiz paylaşılamayanların verdiği burukluğu ortadan kaldırmazdı elbet. Kaçınılmaz bir duyguydu bu. Belirli bir yol aldıktan sonra, herkes kaybedilenleriyle yaşamaktan kurtaramıyordu k ...
Tayyar Amca’nın o bankta yine tek başına, çok uzaklara dalmış gibi oturması, aslına bakarsanız, hiç şaşırtıcı değildi. Onun, nasıl desem, doğasının vazgeçilemez bir parçasıydı bu sanki. Tarihinin kabul edilmesi gereken bir tezahürü... Kim bilir o anlarda içinden, geçmişin neresinde kalmış kimlerle konuşuyordu... Yaşı hakkında farklı rivayetler dola ...
Uzun Ziya’nın bitkiler hakkındaki o derin ve engin bilgisine rağmen, Sabit Bey için aradıklarımın bulunamayacağını söylemesi beni, ne gizleyeyim, biraz da hayal kırıklığına uğratmıştı. Bu bir sitem değil. Samimiyetinden hâlâ zerre kadar şüphe etmiyorum. Cesaretimi asıl kıran, onun bile bu arayışta çaresiz kalışıydı. Bana hissettiklerini dile getiri ...
Sabit Bey’in bana hikâyesinin bazı gizli taraflarını anlatmak istemesinde kendiliğinden, tüm doğallığıyla, hiçbir şart koşmadan kurduğumuz duygu ortaklığının bir payı da var mıydı? Ortaklık bilhassa bazı hatıraları paylaşma, ya da düpedüz uydurma üzerine kurulmuştu desem, nasıl bir tepki vermeye ihtiyaç duyardınız? Ben aramızda kurulan bu gönül köp ...
Sabit Bey’in o küçük terzi dükkânına elbise diktirmenin çok dışında amaçlarla gelenlerin kulaktan kulağa aktardıklarıyla küçük bir efsanenin inşa edilmesine büyük bir katkıda bulunmaları sebepsiz değildi. Orada sadece hayatın renkleri konuşulmuyordu çünkü, birçok meselenin halledilmesi için yollar aranıyor, çoğu kez de bulunuyordu. Ziyaretçiler ara ...
Kendisine şöyle bir bakmakla yetinenler, suskunluğunun hayata küskünlüğünden kaynaklandığını düşünebilirlerdi. Görünenlerin ardında kalanlara kim, ne kadar ihtiyaç duyuyordu ki zaten artık? Hızın gereklerine, değerleri her an yıkılabilecek bir başarı sarhoşluğu adına tutunmak, günümüzün bir başka hastalığı değil miydi? Sorular benim sorularımdı. Çü ...
Otobüsle beraber o da gitmişti. Nereye? Ne için? Kimlere? Hangi duygularla? Evi neredeydi? Bunlar benim yeni cevapsız sorularımdı. Bu hikâyedeki sorularım... Sesi kulaklarımdan gitmiyordu. Halepli Saliha! Halepli Saliha! Sonraki o gülüş de gitmiyordu. Hepsi bir çığlıkta buluşuyordu çünkü. İçinde birçok duyguyu barındıran bir çığlıkta... Evinin nası ...
Geçmişin karanlıkları insanı her an beklenmedik sorularla karşı karşıya bırakabilirdi. Onlara, söylenenlerin yanı sıra, asıl söylenemeyenleri de ekleyebilirdiniz. Dışa vurulabilenlerin bu durumda ne önemi vardı? Yaşaması gerekenlerden fazla keder birikmiş gibiydi gözlerinde. Çok daha fazla öfke de. Meydan okuma da... Teklifini elbette kabul edemezd ...
On iki on üç yaşlarındaki o kız kısa sohbetimizde kelimenin tam manasıyla içimi bullak etmişti. Bir oyun gibi başlayan bu sohbet hiç beklemediğim bir yere gelmeme yol açmıştı. Savaştan söz etmiştik. Sadece ülkesini değil, hayatının akışını da darmadağın eden bir savaştan. Annesini kaybetmişti, babasını kaybetmişti, nefret ettiği amcasını bile kaybe ...
O kızın bakışları beni o tuhaf hikâyeye neden çağırmıştı? Kadim İstanbul’un artık çok yorgun bulduğum, ruhunu da en çok bu yüzden sevdiğim sokaklarında yaptığım uzun bir yürüyüşün ardından evime dönüyordum. Ona beni Eminönü’ne götürecek otobüse binmek için gittiğim durakta rastlamıştım. Yüzünde, bakışında, duruşunda açıklamakta çok zorlandığım bir ...
Hayatta kalmanın ne çok yolu ve çaresi vardı. Ne çok yalanı. Aynı zamanda da ne çok doğrusu... Yanındaki iki küçük erkek çocuğu dikkatimi çekmişti. Pislikleri, fazla yıpranmış kıyafetleri, bu hallerine rağmen oynamaktan ve gülmekten vazgeçmemeleri... Yaşlarını tahmin edebilirdim ancak. Biri sekiz öteki de altı yaşındaydı belki. Yanılıyor olabilirdi ...
Titrek Sadi’nin hikâyesi de hayatımda birçok bilinmezliğiyle kaldı. Bunu en çok o istemişti galiba. Korkusundan mı? Ancak böyle etrafındaki birçok insanın ilgisini çekebileceğine inandığından mı? Hayata küskünlüğünden mi? Kim bilir... Kendisini, dediğim gibi, bilinmezliklerin ardına gizlemeyi seçmeseydi, bu sorulara cevap verebilirdim herhalde... ...
O unutamadığım karşılaşmanın hissettirdiklerini zamanın akışında çok farklı yerlere koydum. Kumarla kurulan ilişki öyle yerlere gidebiliyordu ki... Mişon Baba’nın bana anlatacakları varmış. Duyduklarımı, aradan geçen onca yılın ardından, başka türlü anlamam kolay değil artık. Yollarımız yine o sokakların birinde çakışmıştı. Çok üzgündüm. Sebebi ...
Amcam kumarı severdi. Evinde, heyecanını ve eğlencesini hep sürdürebileceğine inandığı o kahve muhabbetine meydan verebileceğini gördüğünden, arkadaşlarıyla okey atmayı bilhassa severdi. Muhabbetin, o kahvelerinkinden önemli bir farkla, kadınlı erkekli hayat bulması da ayrı bir keyifti şüphesiz. Ama, şimdi hiçbir şüpheye kapılmadan söyleyeyim, en ç ...
Mişon Baba’nın duygularını ifade etmemeyi bilmekte gösterdiği üstün yeteneğin hayat tecrübesi kadar kumar tutkusundan da kaynaklandığını öğrendiğim günler, benim de birçok değerimi içime gömerek, hayatımla adeta bir başka kumar oynadığım, daha da kötüsü oynamaktan kaçamadığım günlerdi. Gerçeği zamanla daha iyi anlayacaktım. Dayatılanlara teslim olm ...
Mişon Baba’nın seyyar ticaret yaptığını büyük bir ciddiyetle söylemesi beni hep etkilemişti. İfadenin ilgi çekiciliği sadece ciddiyetinde değildi, komik de görünmesinde, dahası etrafındakiler tarafından eğlendirici bulunmasındaydı. Ama bir başka yerden bakıldığında, bu duruşun, bana sorarsanız, acıklı bir tarafı da vardı. Yaşananlara bir vazgeçmeme ...
Mişon Baba’nın hayatıma girmeye başladığı günleri şimdi ancak hayal meyal hatırlayabiliyorum. Aradan uzun yıllar geçti. Birçok hayat ve duygu da... Kırk yıl kadar demek geliyor içimden ama zamandaki bu mesafeye yine de şüpheyle bakmak geliyor içimden. Çünkü çok daha fazlası da mümkün. Daha eskilere dair çok daha iyi hatırladıklarım var oysa. Öyleys ...
Bella’yı, içinde kalan o sesleri hiçbir şekilde dışa vuramadığını söylediği anlarda, bir eski trajedi kahramanı gibi görmüştüm. Bazı gizleri saklamaya mecbur bırakılanlar... Kralının sırrını etrafındakilerle paylaşamayan o berberin yaşadıkları... Arada çağlar vardı. Diller vardı... Sırrını ancak bir kuyuya haykırarak rahatlayabiliyordu. Benim bu hi ...
Bella’yı hayatımın en önemli kahramanlarından biri yapan çelişkilerin hikâyeyi nasıl derinleştirdiğini zamanla anlayacaktım. Çelişkilerin en büyüğünü uzun yıllar göremedim. Gördüğümde de bir insanın içine ne gibi acıları da gömebileceğini bir daha hatırlamak zorunda kaldım. Yaşananları anlatmakta da bu yüzden zorlanacağımı hissediyorum şimdi. Onun ...
Bazı sorular hiç beklemediğiniz hikâyelerin kapısını açar. Bella’ya sorduğum sorunun bu sorulardan olduğunu elbette bilemezdim. Ama o adım atılmıştı artık. Ne kadardır atmak istediğim bir adımdı bu. Sonuçlarına katlanmayı da göze almıştım. Güzelliğini neden ısrarla gizlemeye çalıştığını öğrenmek istemiş, çapkın çocuk ifadesiyle karşı karşıya kalmış ...
Bella’nın Recai’nin iş teklifini kabul etmekten başka bir çaresi yoktu aslında. Hayatının ilerlemiş denilebilecek bir yaşında çok küçük bir maddi bir birikimle tek başına, bir başka ve elbette istemediği bir mücadelenin içinde buluvermişti işte... Kendisine hayatta hep dürüst kalmasını telkin eden annesi ile babası korkunç bir trafik kazasında on y ...
Şimdi hayatının yanlış anlamalar ve rivayetlerle de anlam kazandığını söylemem neyi değiştirir? Daha da önemlisi yaşadıklarını bilmeyenlere ne der? Ardında bıraktıklarından bana kalanları hatırladıkça size onun usta bir oyuncu söylemek de geliyor aslında içimden. Kederli ve kırgın bir oyuncu. Muzip bir oyuncu. Çıktığı, hatta hiç kopmak istemediği s ...
Kâmil’in böyle aniden gitmesini ve izini bütünüyle kaybettirmesini nasıl karşılamalıydım? Bir süreliğine farklı duygular arasında gidip geldim. Ama zamanın akışında kendimi buruk bir sevince teslim etmekten başka bir çarem kalmadığını da gördüm. Bu akışta, gelmeyeceği de artık iyiden iyiye görülüp kabul edilince, hakkında her zamanki gibi çeşitli r ...
Pek az insanda bulunabilecek bedensel gücünün kendisini istese de istemese de hayata bir yerinden bağladığını hatırlatırken, çok konuşmak istemediği zaafını da mı ortaya çıkarıyordum? Söylemiş bulunmuştum ama bir kere. Gülümsemesi de bana cesaret vermişti. Amcamın iddiası bir daha aklıma gelmişti. Onun taşıdığı yükü hiç kimse taşıyamaz... Bu laflar ...
Kâmil, o metruk evde Salih ile paylaştıklarını anlatırken zorlu bir geçmiş yolculuğuna çıkmıştı. Her buluştuklarında birbirlerine sadece hikâyeler okumamışlardı çünkü. O hikâyeler önemliydi elbet. Okudukları ve dinledikleri onları açmıştı çünkü, gizlide kalmış duygularını daha çok yaşayabilmelerine imkân tanımıştı. Ev büyülüydü, evet. Paylaştıkları ...
Her sahici hikâyenin daha az anlatılabilen ve su yüzüne çıkarılabilen bir tarafı vardır. Başkaları için karanlıkta kalan bir tarafı... Kitaplardan söz ettiği anlarda böyle bir tarafın zamanın bir yerlerinde hayat bulduğunu hissetmiştim. Orada derin bir duygu vardı. Nereye, nasıl bağlanacağını bilmediğim bir duygu... Köyünün uzaklarındaki koruluğun ...
Kâmil’in anlatmaya başladığı hikâye bende birçok soru doğuruyordu. Bir yerlerin ve kimi insanların çok uzaklarda bırakıldığını anlamam zor değildi. Terk edilen ve hepten reddedilen bir hayat mı vardı? Hikâyenin devam etmesi, daha da önemlisi beni iyiden iyiye içine alması için birkaç söz yeterli olacaktı. Kolay mıydı bu şehirde yaşadıklarını kabull ...
Baş başa kaldığımız o akşam anlattıklarıyla bana hayatın birçok gizli yüzü de olabileceğini bir daha hatırlatmıştı Kâmil. Duyduklarım, amcamın hakkında bir zamanlar dediklerini çok anlamlı kılıyordu. Onun taşıdığı yükü hiç kimse taşıyamaz... Bu lafları ister istemez hatırlamıştım. Çok derin bir acıyı görmek zorunda kalarak üstelik. Bu acı sadece bi ...
Onu şimdi en çok Fehim Abi’nin küçük esnaf lokantasının hemen yakınında, yılların hatıralarını gizleyen o sokağın taşları yer yer kalkmış yer yer de kırılmış kaldırımına koyduğu meşin arkalığına yatmışken, daha da doğrusu derin bir uykuya dalmış görünürken hatırlıyorum. Bu uyku yanıltıcıydı aslında. Uyanması, ayağa kalkması, arkalığını sırtına geçi ...
O kanunun kutusundan ikici kez çıktığı günü de unutmadım. Nasıl unutabilirdim. Bu anlar benim onunla, hayatımda her zaman derin izler bırakmış bu bilge adamla hayat adına paylaşabildiğim, değeri zamanla daha iyi anlaşılan anlarımız arasındaydı. Bir akşamdı. Beni yine bir ses oraya çağırmıştı. Onu işyerinde daha önce hiç görmediğim bir ruh halinde g ...
O gün başkaydı. Ayhan Abi’ye, verdiği sır sayesinde bir adım daha atmış gibiydim. O sabunları, kremleri ve parfümleri kendisinin yaptığını söylemişti. Ben de tüm samimiyetimle söylediğine hiç şaşırmadığımı... Gülmüştük. Bu oyunu sürdürmem gerekiyordu. Bir soruyla… Lafı hiç döndürüp dolaştırmadan… “Yalnız imalathane çok gizli bir yerde değil mi?” ...
Ayhan Abi işyerinde, çok değer verdiği bir yerde tuttuğu kanunu pek ender çalardı. Uzun sohbetlerimizde bana hayatın hiç bilmediğim yüzlerini de göstermişti. Bu yüzlerin içinde ben de var mıydım? Soruyu kendime sormuştum tabii. O da böyle istemişti, eminim. Karanlık dediğimiz neydi? Kötülük neydi? Bu sorulardan yola çıkarak ne çok başka soru doğurm ...
Kahvelerimizi biraz da suskunluklarımıza değer vererek höpürdettiğimiz o anlarda, yavaş yavaş koyulaşan sohbetimizin beni hiç beklemediğim bir yere götüreceğini elbette düşünemezdim. David Amca’yı savunmaya ihtiyaç duymuştum. Ayhan Abi’ye gerçeğin bir başka yüzü olabileceğini göstermeye de… Bu gidişin anlaşılması gerektiğini söylemeye de… Bir başka ...
Ayhan Abi’nin daha önce defalarca gittiğim odasında o sabah öğreneceklerim, bana bir hikâyenin küçük bir dokunuşla nasıl değişebileceğini bir daha, hem de tüm çıplaklığıyla gösterecekti. Hayatın beklenmedik karşılaşmalarla anlam kazanacağını da görecektim sohbetimizde, bazı kırgınlıkların insanda ne gibi kaçışların zeminini hazırlayacağını da… O ...
David Amca’nın elli sekiz yıllık eşinin yedi günlük yasını tuttuktan sonra anlattığı, hikâyenin en çok içime dokunan tarafını ortaya koyuyordu. Ona, kendisini yine sesimi çıkarmadan dinledikten sonra, büyük bir asalet gösterdiğini söylemiştim. Daha fazlasını söyleyemezdim. Aradan yıllar geçmişti. Hikâye de bana bir onay almak için anlatılmıştı. Bir ...
O geçmişte neler bırakılmıştı? Daha doğrusu neler aslında bırakılamamış, bir yerlerde gizlenmişti? David Amca’ya, o kısa ama derin sessizliğe gömüldüğü anlarda, bu soruları da sormak istemiştim. Yine susmayı tercih etmiştim ama. Sessizliğin hakkını vermem gerekiyordu. Hikâye başlamıştı nasılsa. Gereken adımların atılması için sadece birkaç ana ihti ...
O küçük dükkâna koskoca bir dünyanın sığdığını boşuna söylemedim. Koskoca bir dünya… Tüm çağrışımlarıyla… Uzun bir tarih de diyebilirdim. Matemin hâlâ hissedildiği sabah yaptığımız sohbet bu duygumu daha da güçlendiriyor. Şimdi yeniden hatırlıyorum. O anlarda anlattıklarından kalanların bıraktığı buruk tadı içimde bir daha hissederek… Hikâye yavaş ...
David Amca’nın Sultanhamam’daki o küçücük kumaşçı dükkânında anlattıkları hafızamdan hiç silinmedi. Aradan uzun yıllar geçti oysa. Kimi insanlar, ne yaşarsanız yaşayın, bir yerlerde kalıyor işte. Onu hayatımda bu kadar unutulmaz kılan sadece kumaşlar üzerine söyledikleri miydi? O sohbetlerin büyük önemi vardı elbet. Ne var ki ben bu bilge adamın ...
Küçük bir odaya koskoca bir dünya sığdırabilir misiniz? Cevap dünyadan ne anladığınıza göre değişir tabii. Odadan ne anladığınıza göre de... Ama David Amca’nın Sultanhamam’daki kumaş dükkânını her hatırlayışımda benim aklıma hep bu soru gelir. Dükkân için oda demem boşuna değil. O orada, nerdeyse ikinci evini, hatta doğrusunu söylemek gerekirse, ke ...
Bir Eminönü-Kadıköy vapur yolculuğuna neler sığdırılabilir? Burada başlayan bir sohbet nerelere gider? Soruları sonra soracaktım. O tuhaf adamdan, vapurun iskeleye yanaşmasıyla birlikte ayrıldıktan sonra… O anlarda böyle bir imkân bulamazdım. Bir hayat yolculuğuna hiç beklemediğim bir anda çıkarılmıştım çünkü. Muhabbet koyulaştıkça İtalya’ya sık sı ...
Elindeki İtalyanca kitabı gerçekten okuyup okumadığına karar veremiyorum. İçimden ‘Belki de bu sadece bir gösteriş’ demek geliyor üstelik. Bu duyguyu nerden çıkarıyorum? Gözlerini kitaptan sık sık ayırmasından, çevresine birilerini ararcasına bakmasından mı? Bu bir ihtimal. Ama sadece bir ihtimal… Eminönü-Kadıköy vapurunda ellilerinde gösteren bir ...
Fehim Abi’nin o küçük esnaf lokantasını şimdi bir daha geçmişten bugüne getirmeye çalışırken, en çok o eşsiz pilakinin lezzetini hatırlıyorum. Bu tadı hiçbir zaman unutamadım. Alışılagelmiş bir pilaki değildi o aslında. Soğuk değil sıcak yenirdi örneğin. Küçük, beyaz çukur tabaklarda, kuru fasulye gibi gelirdi masaya ama alışılmış bir kuru fasulye ...
Terlikçi Tacettin’in hafızamın çok derinlerinde yer almış hatırası beni şimdi eski bir sokağa çıkarıyor. Bu sokakta bıraktıklarımı bazen unutmaya bazen de hatırlamaya çalıştım. İçimdeki bu çatışmanın elbette birçok sebebi var. Onca yıl sonra buralara neden dönmek istedim? Sokak bana şimdi, birçok insanı buralardan hepten, sonsuza dek gittiği için m ...
Selim’i ve bende bıraktığı hikâyeyi hiç unutmadım. Şimdi çok uzaktaymış gibi görünen sahnelerin, yaşandıkları yıllarda, derin bir sıkıntıyla da hayat bulmaları sadece benden kaynaklanmıyordu. Beraberken bile kapılmaktan kaçamadığımız yalnızlıklarımıza rağmen birbirimize çok değerli anlar da armağan etmiştik ama bundan şüphem yok. Neydi onun çıkmazı ...
Onu Bahçekapı’dan yukarı çıkan, kendisine de çok tanıdık geldiğini bildiğim o yokuşta, yolunu kaybetmiş gibi gördüğüm pazartesi sabahını belki de hiçbir zaman unutmayacağım. Aradan onca yıl ve hayat geçtiği halde hâlâ unutamamış olmam bu inancı güçlendirmeye yetiyor. Bana o sabahı hatırlatan terlikçi Tacettin elbet. Onca zaman sonra yine aynı yerde ...
Her yeni yıl yeni umutlarla başlar. Bir yıldan bir başka yıla geçişin hatırına kutlamalar, şenlikler yapılır. Herkes kutlamasını da şenliğini de kendine göre yapar tabii. Kökleri çok eskilere dayanan bir gelenektir bu. Herkes zamanın neresinde durduğunu biraz daha iyi görmek ister de, ondan mı? Belki. Herkes bir çeşit yenilenme duygusu yaşamak i ...
Selçuk’la buluşup sohbet etme fikri beni elbette heyecanlandırmıştı. Neler dinleyeceğimi bilemezdim. Davetteki üslup yeterince kışkırtıcıydı. Sana bir hikâye anlatacağım. Tam senin kalemin!... Onunla sohbetimize çok uygun düştüğünü, anlattıklarından sonra anladığım bir yerde, Karaköy İskelesi’nin yanındaki sahilde buluşmuştuk. Yeri o seçmişti. Bira ...
Onu yine bir Pazar sabahı, Moda’da, çocuk parkının hemen girişindeki bankta otururken yeniden görmek beni sevindirebilirdi. Uzun süredir, nerdeyse iki yıldır görüşmüyorduk sonuçta. Hikâyesini ve duygu dünyasını bildiğimden, tabiri caizse, hayatından endişe etmeye bile başlamıştım. Kendisini tanıyabileceğini düşündüğüm hiç kimse nereye gittiğini bil ...
Hastanedeki son gecemdi. Ertesi gün taburcu olacaktım. Geride bıraktığım üç gece süresince, kontrollerimi yapmaya geldiğinde, Esra ile ne çok dokunaklı anı paylaşmıştık. Yaşadıklarımı hiçbir zaman unutamayacaktım, biliyordum. İçimde buruk bir sevinç vardı. Duygumun sebebi sadece bu küçük başarı mıydı? Değildi elbette. En nihayet evime dönebilecekti ...
Esra’nın o hastanede, ölümle hayat arasındaki o çizgide yürüdüğüm duygusuna kapıldığım gecelerde, konuşma ve işitme engelli babası ile ilişkisi hakkında söyledikleri beni çok etkilemişti. Nasıl bir hikâyeye girdiğimi yine de gereğince anlayamadığımı, sonradan öğrendiklerimin ardından, daha iyi anlıyorum şimdi. İşaret diliyle bir sohbet yapmak da ön ...
Esra’nın anlatmaya çalıştığı neydi? Gün boyunca kendime birkaç kez bu soruyu sormuştum. Havanın güzel olduğunu işaret diliyle söylediğinde ve ne demek istediğini açıkladığında, yattığım yerden sesimi çıkarmadan başımı sallayarak, kendisiyle aynı fikirde olduğumu ifade etmeye çalışmıştım. Soruma yol açan yüz ifadesinin hissettirdikleriydi, başını sa ...
Haftanın birçok sabahı çok erkenden, bazen de geceleri, birçok insan sıcak yatağındayken işbaşı yapması ve başka yataklardaki başka hayatların mahremiyetlerine girmek zorunda kalması Esra’yı meslekteki ilk günlerindeki gibi sarsmıyor artık. Üzmüyor, şaşırtmıyor da… O bir hemşire… İki yıldır, kendisini çok sevmiş bir hastasının yardımıyla, evine yak ...
*Yazarımız Mario Levi’nin 11 Ağustos’ta yayınlanan 48 numaralı hikayesinin ardından 25 Ağustos’ta 50 numaralı hikayesi yayımlanmıştır. Editoryal bir eksiklikten dolayı atladığımız 49 numaralı hikayeyi ilginize sunuyor, yazarımız ve siz okurlarımızdan özür diliyoruz… Geçtiğimiz sohbette Didem’i, arkadaşlarıyla o çay bahçesinde, çevresindekileri r ...
Zorunlu emekliliğini yıllardır yaşıyor olmasına rağmen, hayatı süresince alıştığı ve doğru bildiği disiplinden kopmayarak, sadece güvenilir bir eleman kimliğiyle çalıştığı kafeyi her sabah özenle açması, temizlemesi ve en erkenci müşterilere bile hazır hale getirmesi gözümden kaçmıyor. Gün onun için ortalık henüz ağarmamışken başlıyor zaten. Bu öze ...
Belki de en doğrusu bir hayal dünyasında yaşamak... Gerçekler onca katı ve acımasızken... Yaralayıcıyken... Onca yıl o kadar o kadar zor taşınmışken... Şimdi Didem’e bakarken ihtimali bir daha hatırlıyorum. Mutlu görünüyor. Yanında iki arkadaşı var. İlişkisini yıllardır sürdürdüğü kızlar onlar. Ne de olsa aynı lisede okuyorlar. Aynı lisede, o çok a ...
Geçtiğimiz sohbette yalnızdı Makbule Hanım. Bazı hatıralarına tutunmayı en sarsılmaz doğrusu olarak görecek kadar yalnız… Küçükyalı’da neredesye bir yıldır yaşadığı, kendine fazla büyük gelen kalabalık apartmanı çok ıssız bulacak kadar… Kapı komşularının gösterdiği yakınlığa rağmen… Hayat nerede akıyordu? Yaşadığı şehir kimindi, hangi insanlara ve ...
Küçükyalı’daki küçük dairesinde ne kadar küçük adımlarla yaşaması gerektiğini artık daha iyi anlıyor Makbule Hanım. Sokağa çıkmanın her manada kendisini giderek daha çok korkuttuğunu da… Birkaç ay önce tek başına yaşadığı evinde düşmesinden ve bacağını birkaç gün, çok eski evlerinden kurtararak getirebildiği kanapelerden birine uzanarak uzanarak ge ...
Onu o otoparkta bir gece bekçisi olarak tanımam elbette tesadüfi değildi. Günün birinde buralardan apar topar gitmesi ve izini hepten kaybettirerek kayıplara karışması da değildi. İhtimale her geçen gün daha çok inanıyorum. Bazı yalanların bize bazı doğruları yaşatabileceğine de… Belki de Halil Abi bana bir hikâye bırakmak istemişti. Kolay kolay ...
Geçtiğimiz sohbette Reha’yı Kadıköy İskelesi’ne yavaş yavaş yürürken bırakmıştık. Adını bilmediği, büyük ihtimalle de yeniden görmeyeceği delikanlı şarkılarını söylemeye devam ediyordu. Onu ve seyircilerini orada bırakabilirdi. Bazı ayrılıklar kolaydı. Sırtınızı dönüp gidiyordunuz işte. Bıraktıklarınız başkalarıyla, siz kendiniz için devam ediyordu ...
Reha’nın Kadıköy İskelesi’nin yanında, sahil kenarında çalınan müziğe kendini kaptırmış gençlere hüzünle bakmasını elbette anlayışla karşılamak gerekiyor. Bir küçük konser bu… Mütevazı bir konser… Ne kadar süreceğini bilmiyor. Sonuna kadar kalmayacak zaten. Ne zaman başladığını da bilmiyor. Önemli değil. Müziğin taşıdığı ruh kendisine yetebilir ...
O gece, geç vakitlere kadar açık duran dükkânını kapatmadan önce, masanın üstündeki küçük boya şişelerine bir daha baktı Hayri. Çok kısa bir süreliğine eliyle hepsini fırlatıp atmak geldi içinden. Vazgeçti. Bunu yapmak onu rahatlatmayacaktı çünkü, biliyordu. Daha önce denemiş, görmüştü. Hem onlar da, tıpkı iğneleri ve öteki malzemeleri gibi, am ...
Moda Çay Bahçesi’nde haftanın en azından üç günü, her seferinde en az üç çay içerek, yaşıtlarıyla hararetli memleket meselelerini tartışmayı vazgeçilmez alışkanlıklarından bir haline getirmiş Kelebek Aleko’nun, içindeki, çok derinlerine gömdüğü o insanı yıllarca göstermemeye çalışması doğru muydu, yanlış mı, karar veremiyorum. Kimileri onu bu terci ...
Size bıkkınlık verecek kadar çok konuşmasa ve her gördüğünde sıkı sıkı, dahası ıslak ıslak öpmese varlığından keyif alacağınız insanlardandır aslında Uzun Ziya. Kendisini yıllardır kaptırdığını bildiğiniz tutkusu böyle düşünmenize yeter. Bu samimiyetini saflığından aldığını anlamanız da zor değildir. Bu özellikleri, içinizin sıkkın olduğu zamanlard ...
Altılı Salih’in anlattıklarından sonra kelimenin tam anlamıyla allak bullak olmuştum. Duyduklarımın doğru olmamasını nasıl da isterdim. Ama ne yazık ki doğru görünüyordu. Suphi için çok üzülmüştüm, evet. Yaşadıklarını gizlemeyi tercih ettiği için de üzülmüştüm. Tüm bu yaşananlardan uzak tutulduğuma da üzülmüştüm ama galiba. Bencilce bir duyguydu bu ...
Suphi’yi bizim mahallede hiç beklemediğim bir zamanda, hayata eskisinden çok daha bağlı bir insan dönmüşken görmek elbette umut vericiydi. Bu umut bana daha çok konuşabileceğimizi de söylüyordu. Ne var ki insan her hayal ettiğini yaşayamıyor. Üstelik gün geliyor hayat sizi belki de hiç hazırlıklı olmadığınız gerçeklerle de karşı karşıya bırakabiliy ...
Suphi’nin hikâyesi bana bazen kötü bir şaka gibi gelir. Yıllar önce tanıştık. Şöyle bir on üç, on dört yıl kadar önce. O günlerde bir şirkette servis şoförlüğü yapıyordu. Konuşkandı, cana yakındı. Serpil iki yaşında ya vardı ya yoktu. Nihan genç, kendi haline bir kadındı. Bir hayat akıp gidiyordu. Belki de ben sadece bu kadarını görmüştüm. Sonra ...
Çayını, ince belli bardağı avucunun içine alıp höpürdeterek içiyor Halil. Sonra da bana muzipçe bakıyor. Kendisine daha öce birkaç kez böyle çay içilmez diyerek kızdım çünkü. Tatlı sert bir kızmaydı. Bu bir oyuna döndü sonra. Kızmamdan hoşlanıyor ve inadına yapıyor gibiydi. Bu sefer kızmadım, sadece gülümsemekle yetindim. Hatta ona, çayı böyle içer ...
Şöyle bir bakan, dış görünüşüne dayanarak, Reha’ya birçok filmde rol almış eski bir aktörü yakıştırabilir. Altmışını aşmış bulunmasına rağmen giydiği dar kesim kot pantolonlar, spor deri ceketler ve ayakkabılar, renkleri hep canlı gömlekler veya kazaklar, fularlar, atkılar… Uzun, beyaz saçlar… Güneş gözlükleri… Bu görüntüyle bir tezat meydana getir ...
Tahir artık işsiz… Öyle de kalacağa benziyor. Hiç değilse bir süreliğine… Belirsiz bir süreliğine… Çünkü daha uzun yıllar çalışırım, yerim sağlam dediği şirket hiç beklemediği bir zamanda işine son verdiğinden beri ne yapacağını bilemiyor. İşte bu sebeple “artık işsiz” ifadesi onun için birçok insanınkinden daha fazla önem taşıyor. Çünkü şimdi bu i ...
Orada, o sokak köşesinde udunu çalarken, önüne koyduğu kaskete birkaç kuruş atılmasını bekleyen, yıllar yılı sabırla, tevekkülle çalıştığı, tabiri caizse dirsek çürüttüğü köhne devlet dairesinden emekli Şerafettin Bey’in hissettikleri beni elbette çok etkiliyor. Udunu hissederek çalması, arada sırada birkaç eski şarkı okuması da etkiliyor. En çok d ...
Çok uzun bir yılı ardımızda bırakmak üzereyiz… Uzun sıfatı bu yılı anlatmaya ve tanımlamaya yeter mi? Sanmıyorum. Zor sıfatı da yetmez. Olumsuzluğu çağrıştırabilecek başka sıfatlar da… Bu kadar kötülük neden kapımızı çaldı? Bu kadar çok sevdiğimiz insanın ölümü… Tarihin kim bilir neresindeyiz… Yaşadıklarımızı şimdi tek tek hatırlamak ve hatırlat ...
Fikret yeni kararlar almaktan kaçamayacağını artık çok daha iyi anlıyor. Bu kararların hayatına iyiden iyiye yön vereceğini de biliyor elbet. Bulunduğu yeri düşündükçe de küçük bir gülümseme yayılıyor dudaklarına. Gülümsemesinin kaynağını kime, nasıl anlatabilir? Zor soru. Kendisine bile nasıl anlatacağını bilmiyor ki… Bir iş bulabildiği, dahası bu ...
O akşam Çarşı’daki börekçide neler yaşandığını en iyi ben gördüm. Orada hiç kimsenin beni fark edemeyeceği bir yerdeydim. Hikâye başka türlü yazılamayacaktı zaten. Nazlı, artık ilkokula gitmeye başlayan kızıyla o börekçiden içeri girdiğinde, hayatının kendi düzenine oturduğunu nedense bir daha düşünmüştü. Belki de bu fikre inanmak istiyordu. Kol ...
Bir insan hakkında markette yaptığı alışverişten yola ıkarak bir fikir edinebilir misiniz? Sepetindekiler size nasıl yaşadığını syleyebilir mi? Deneyelim. Bir paket hazır kfte, bir paket tavuk budu, iki paket makarna, bir torba portakal, bir torba patates, bir torba soğan, bir kutu sala, bir şişe zeytinyağı Bir fikir edinmiş olabilirsiniz. Ama yine ...
Soğuk, puslu bir akşamdı. Onu sabırla, sessizce, hatta kendimi fark ettirmemeye alışarak seyrediyordum. Kadıky-Beşiktaş vapurundaydık. Yanına oturduğu gen kadını iyiden iyiye etkisi altına almışa benziyordu. Ne kadardır konuşuyorlardı, bilmiyordum. Tek grebildiğim ve anlayabildiğim kadının ona sadece şaşkınlıkla değil, aynı zamanda da hayranlıkla b ...
Ludmila ile o Kadıky-Beşiktaş vapurunda paylaştıklarımı unutamadım. Bazı hikayeler sizi gndelik hayatınızın akışında hi beklemediğinizi sandığınız anlarda yakalıyordu. Yaşadığınız duygu byleydi en azından. Belki de bu hikayeler yle sandığınız gibi zamansız değildi ama. Belki de yaşadıklarınız zaten yaşamanız gerekenlerdi. Ludmila o kısa şehir ii se ...
Her karşılaşmanın bir zamanı var mıdır gerekten? Byle olduğuna inanmak bana hep anlamlı geldi. Ludmilanın beni ağırdığı hikayeyse bu inancı, hatta hakikati fazlasıyla pekiştirmeye yetmişti. Moda ay Bahesinde Nadia ile yaptığımız o uzun sohbetin gizli, kendisini gstermemek iin elinden geleni yapan bir seyircisi varmış. Ludmilanın beni hikayesiyle ok ...
Gneşli ama serin bir Pazar sabahıydı Moda ay Bahesindeydik Bu szler, kim iin, nasıl bir anlam taşır? Birilerinde bazı ağrışımlar uyandırır mı? Kadıkyl olunca uyandırır. İsteyen istediği yere gitsin. Bazı szlerin beklenmedik etkiler uyandırdığı boşuna sylenmedi ki Ama ben şimdi istemedikleri yerlere gidenlerin hikyesini bir daha dşnmek istiyorum. ze ...
Nadianın her Pazar gn, kiliseden edindiği kader arkadaşlarıyla, ayinin ardından, Yoğurtu Parkında uzun uzun sohbet etmeye ihtiya duyması bana elbette ok anlamlı geliyor. Bu sohbetleri Rusa yapmasıysa hi şphe yok ki bir başka anlam taşıyor. nk burada bir tarih var. Belki bittiği iin sevin veren belki de tam aksine, zlemle anılan bir tarih Karar verm ...
Keyif kahvesini ierken grdğm Saminin hikyesinin bende nasıl başladığını size geen sohbetimizde anlatmıştım. Kayıtsız kalamayacağım bir hikyeydi. Bir hayat mcadelesini dile getiriyordu nk. Ama galiba asıl kayıtsız kalamayacağım, zamanın akışında ğrendiklerim oldu. O gn, Şişliden Kadıkye dnerken, taksiciliğe başlama, hatta byk şehre gelme hikyesini a ...
arşı yine hareketli saatlerinden birini yaşıyor. Bir ğle sonrası Saminin ok sevdiği saatler bunlar. Yorucu mesaisi birazdan başlayacak. İyice dinlenmesi gerekiyordu ama ne kadar dinlenebilip dinlenemediğinden emin değil. Yine de kzde pişmiş az şekerli kahvesini keyifle yudumluyor. alışma saatleri başkalarınınkinden farklı. Hayatın byle akması gerek ...
Şefik Beyin o tramvay sırasında, Kelebek Aleko ile hararetli bir eski sigara muhabbetine daldığı akşam, hemen arkasında bulunan Sreyyayı grmemesi nasıl da zcyd. O anları yeniden grr gibiyim. Etrafındakilere ısrarla bakan bir insan hayal edin. Bu ısrarda kendini bir şekilde duyurma ihtiyacı var. Onu tanıyorum. Kendisi iin eski bir sahnenin tekrarı ...
Sinemaya gnl vermiş birok insan gibi Taxi Driver/Taksi Şofr filmi benim de unutulmazlarım arasındadır. Dile kolay. zerinden tam kırk yıl gemiş. Birka ay nce filme emek veren ekibin nde gelenleri New Yorkta bir araya gelmiş. Ynetmen Martin Scorcesse, oyuncular Robert de Niro, Judie Foster, Cybil Sheppard, Harvey Keitel Filmin en unutulmaz sahnesini ...
Şefik Bey o akşam kendisini kısa bir sreliğine de olsa mutlu eden kk Kadıky gezisinden dnmşt. O anlara, hikyesinin geri kalanını hatırlamak iin bir daha dnebilirim. Neler grebileceğimi de iyi kt biliyorum artık. Eve girerken hzne yeniden kapılacağını, o kısa mutluluk anlarına sığınmak isteyeceğini, aslında sessizliği de artık sevmeye başladığını Ya ...
Şefik Bey bu akşam da inceleme gezisine ıkmış bulunuyor. Yzndeki muzip glmseme niyetinin en gl işareti. Osman Ağa Camiinin nndeki arşı durağında, tramvay kuyruğunda soluklanmak istemesiyse hi şaşırtıcı değil. O bu tramvayı ok seviyor. nk gemiş ona en ok bu tramvaydan gz kırpıyor. Tm yaşadıklarına rağmen unutmak istemediği bir gemiş bu. Sarılmak ist ...
Zehranın kızına, yarınki doğum gn iin aldığı elbiselerin poşetlerini ellerinde kk bir gururla taşırken, yanındaki byk aynaya şyle bir bakması gzmden kamıyor. stndekiler tıpkı artık yirmili yaşlarını srmeye başlayan kızına aldıkları gibi pahalı elbet. Onca alışmanın karşılığında bu kadarını yapmak istemesine hi kimse karşı ıkamaz. Bir de taşımakta a ...
Sanatılar Sokağındaki evinden Bahariye Caddesine yanında besili bir boxer kpekle ıkan, oradan da sahile hafiften sylenerek indikten sonra, evine akşamın bir hayli ilerlemiş vaktinde tarif edemediği ve paylaşamadığı bir kederle dnen Nimet ka kişinin ilgisini ekiyor? Soruya kendisini mutlu edebilecek bir cevap vermem ne yazık ki mmkn değil. nk ben, b ...
Son aylarda birok motosikletlinin byk grlt ıkararak, Kadıkyn sokaklarından ve caddelerinden daha fazla gemesi sizin de ilginizi ekiyor mu? Bu durumdan rahatsızlık duyuyor musunuz? Yoksa rahatsızlık duyan, bu meseleyi takıntı haline getiren sadece ben miyim? Soru epeydir aklımı kurcalayıp duruyordu. Getiğimiz hafta sosyal medyada bu şikayetimi dile ...
Getiğimiz sohbette Bedros Ustayı arşıda tek başına, o uzun yryşlerinden birini yaparken bırakmıştık. Hayatıyla alakalı bazı resimleri elimizden geldiğince zihnimizden geirmeye alışarak Ne var ki o resmi tamamıyla hatırlamamız mmkn değildi. Hikye, en azından benim bildiğim hikye uzundu nk. Bir sohbetin sınırlarına kolay kolay sığamayacak kadar uzun ...
Bedros Ustanın iyi bir marangoz olduğunu artık ok az insan biliyor. Bu gereği hatırlarken ince bir sızı geiyor iinden. Ama sonra kendisini kedere daha fazla kaptırmaktan vazgeiyor. Faydası yok nk, biliyor. Hayatın biraz da unutmalar zerine kurulabildiğini de biliyor. Unutuluyor ve zerinden geiliyor. İnsan ilişkileri, hayat, biraz da byle daha taha ...
Gn gelecek, bu yaşadıklarımızın mutlaka romanı yazılacak. Belki yirmi, belki otuz yıl sonra ama yazılacak. Neden bu kadar uzun bir zaman sonra mı? Byk toplumsal olaylar, alkantılar, yaralar ancak aradan ok uzun yıllar sonra anlatılabilir, sahici edebiyatın konusu olabilir nk. O zaman bu dnyada olur muyuz, olmaz mıyız? İlahi takdir Ne kadar yaşayaca ...
Ben Kadıkylym. Anlata anlata bitiremeyeceğimi bildiğim şehrimin başka herhangi bir semtinden, mahallesinden geriye, evime dndğmde, şkrler olsun, memlekete vardık, diyecek kadar Ben Kadıkylym. Bu semtin son yarım asrını sokakları, denizi, am ve meyve ağaları, iğde ve ıhlamur kokuları, iekleri, baheli evleri, aık hava sinemaları, parkları ile tarihin ...
İnsan hayatta istemediklerini de yapmayı tercih edebilir mi? Bazı değerlerini ayakta kalma bahanesiyle uyutmayı Susmayı fkesini iine gmmeyi Onu o akşam İmge Kitabevine girerken grdğm anlarda bu soruyu bir daha getirdim aklıma. Cevap ok kolay verilebilirdi. Herkes bazı şartların insanı hi istemediği, taşınması ok zor mecburiyetlere sevk ettiğini syl ...
arşıdaki o kebapıda yemeğini tek başına sessizce yerken, esmer tenine ok yakışan başındaki kırmızı bandanaya, aynı renkteki rujuna, gr, gmrah salarına, siyah ojesine ve biraz aşırıya kaarak srdğ rimeline rağmen bir kişinin bile ilgisini istediği gibi ekemiyor. ekmek istemesinin birok sebebi var oysa. Gelgelelim artık hi kimse hi kimseyle yeteri kad ...
Edremitli annesiyle babası Fundanın Kadıkydeki barların birinde garsonluk yaptığını bilmiyor. Ailenin iki oğlandan epey sonra dnyaya gelen tek kızı o. Haliyle zerine titriyorlar. Bir de en ok onun geleceğine umut bağlamışlar. nk ocuklar arasında bir tek o yksel tahsil yapma kararlılığını gstermiş. Sınavlarda bir zel niversitede burslu okuma hakkını ...
Fotoğraf oyunumuza kısa bir ara vermiştik. Anlar, hayatın her safhasında olduğu gibi, akıp gitti bu arada. Kaan katı. Grlebilen grld, grlemeyen grlemedi. Keder yok. buna da alıştık. Mesele artık gidenlerde değil, neler grlebileceğinde, grlmek istenende. Tam da hayatın bu yz zerine dşnmeye başlamıştım ki, hi beklemediğim bir zamanda onu grdm. Modada ...
Hayatlarının inkılaplarını gerekleştiremeyenler nereye gider? Geen haftaki sohbetimiz byle bir soruyla bitebilirdi. Yirminci Yzyıl edebiyatı bu konuyla ok ilgilendi. Bir ıkmaz sokak grlmşt ve bu sokağın gsterdikleri ağın başlangıcındaki umutlara hi benzemiyordu da, ondan mı? Kendilerini daha ok bir siyasi kavgaya adamayı tercih edenler bu meseleye ...
İdare-i maslahatılar esaslı inkılp yapamazlar Mustafa Kemalin bu en sevdiğim szn gnn mana ve ehemmiyetine ok uygun dşebileceği dşncesiyle, getiğimiz 19 Mayısta sosyal medyada paylaştım. Doğrusunu sylemem gerekirse, beklediğimden de ok ilgi ve destek grdm. Neydi bu ilginin asıl sebebi? Cevabı yine kendi szgecimden geirerek verebilirim. Sosyal medya ...
Onu sizinle arşıdaki ciğercide buluşturmak istememin birka sebebi var. Sadece birini syleyeceğim. Mesleğinin bıraktıklarından bir trl vazgeememesi Yeterince aıklayıcı olmadı, değil mi? Bir adım daha atmayı deneyelim yleyse. Hilmi Bey eski bir edebiyat ğretmeni. Bir keresinde sylediklerine dayanacak olursam, mesleğini yirmi beş boyunca bir yolunu bu ...
Hayat bazen insanları zorlu sınavlara ekiyor. Yapabileceklerimizi yapıyoruz o zaman da. Sınavlardan geiyoruz veya geemiyoruz ama yine ğrenebileceklerimizi ğreniyoruz. Başka sınavlar iin Vicdanımızı kaybetmemek iin Fotoğraf oyunumuzun neresinde kalmıştık? Baylanda grdğmz, bize gemişin derinliklerinden gelen o kadın nerede şimdi? Kime, neyi, nasıl a ...
Bir babanın lm ne demek? O gn gelir ve artık nefes almayan o bedenle karşı karşıya kalırsınız. Gitmek ve dnmemek duygusunun kapınızı aldığı andır. Veda vaktinin kapınızı aldığı an Bir rperti yayılır iinize. Başkalarının grmek istemeyeceği o yze uzun uzun bakarsınız. Boğazınızda bir yumru Bir ses size artık grşemeyeceğinizi syler. Artık sohbet edeme ...
Sabahın bir vakti Kışın henz gitmeyen serinliği insanın iliklerine işliyor. Kendini gsteren gneşe rağmen Aslında gn birok insan iin oktan başladı. Ne de olsa saat 11.00e geliyor. Hl Baylandayız. Bu mevsimde burada kestane mus da yenebilir, yanında karamelli sosu ve dondurmasıyla birlikte, elmalı sıcak pay da Madam Agavni ile Alber Beyi de kendi hik ...
Getiğimiz sohbeti tam da Madam Agavninin Baylandan dışarı ıktığı anlarda noktalamıştık. Herkes atabileceği adımları atıyordu. Kendisi ya da başkaları iin. Yaşadığı zaman ya da mazinin bıraktıkları iin Biz pastanede kalacaktık. evremizdeki ayrıntılar başka hikyelere gebeydi. İeri girerken hemen sağınızda bulunan paskalya reklerini grmş mydnz? İstanb ...
Getiğimiz sohbette Baylana yeni girmiştik. Size anlatmaya bir trl fırsat bulamadığım Madam Ağavniyi de orada grmştm. Epey yaşlanmıştı. Kilo almıştı. stnde eski bir manto vardı Eski giysilerinden vazgeemiyor Madam Ağavni. Yenilerini alamadığından mı? Pek yle değil. Onun gemişin bıraktıklarına duyduğu, kendini kurtaramadığı bir bağlılığı var. Gmş kak ...
Fotoğraf oyunumuza bir hafta ara verdik. Yaşananlar bizi ısrarla başka bir yere ağırıyordu. Oyunu, taşıdığı tm gereklere ve duygulara rağmen srdrmemizi, hi istemesek de engelleyecek kadar. O yaşananların paylaşılacak bir fotoğrafı olamazdı. Varsa da bir yerlere gmlmeliydi. Gereklerden kamak iin değil, tam aksine, yazımda da ifade etmeye alıştığım g ...
Bugn Pazar 20 Mart 2016 Yarın baharın ilk ilk gn olacak. Dışarıda gneş var. Nazımın o unutulmaz şiirini yeniden hatırlatırcasına Bu satırlar byle bir gnde yazılıyor ve sizlere ulaştığında belki de başka bir gndemle meşgul olacağımızdan fazlasıyla eskimiş bulunacak. O kadar zor ve hareketli gnler yaşıyoruz. Bugn Pazar 20 Mart 2016 nmzdeki gnler n ...
Fotoğraf oyunumuzun iindeyiz hl. Tam ortasında. Bizi hangi hikyeler bekliyor? Cevap yaşanması gerekenler yaşanmadıka gelmeyecek. Bu da hayat gibi, değil mi? Yaşanması gerekenler yaşanmalı, grlmesi gerekenler grlmeli. Daha iyi anlamak iin. zerinden getiğimiz yolları daha iyi hissedelim diye Nerde kalmıştık? Hacıbekirdeki iki yaşlı kadını hatırladını ...
Yolculuğumuz birka grntnn dondurulmak istenmesiyle başlamıştı. Sessiz bir fotoğraf ekme oyunuydu bu. Deklanşrn sesini hayalimizde duyabilirdik. Bu bir Kadıky yolculuğuydu. Kadıkyl iin Kadıkye dair bir yolculuk. Bazı fotoğrafları hafızamıza yazmaya başlamıştık bile. Her fotoğrafın bir hikye ihtimali taşıdığına inanarak... Gereği daha iyi ve daha der ...
Getiğimiz hafta kk bir oyun oynayabileceğimizi sylemiştim. Birka fotoğraf karesini hayatımızın bir yerlerine koyabilir miydik? ekebileceğimiz fotoğraflar yaşadıklarımıza bir renk katabilir miydi? Belki de sadece grmeye alışmak yeterliydi. Bir hıza kapılmış gidiyorduk. Yetişmeyi başardıklarımız vardı elbet. Ya bu hızda kaırdıklarımız? Iskaladıkları ...
Getiğimiz sohbette anlatmıştım. Moda ay Bahesinde buluştuğum arkadaşım bana etrafıma başka gzlerle de bakmam gerektiğini sylyordu. Davet birok manaya gelebilirdi. O anlarda gemişin bir yerlerine takılmam bir tesadf myd? Ben tesadflere her geen gn daha az inanıyorum artık. Adları ne olursa olsun bir şeyler yaşamamızın bir sebebi vardır, diyorum. Hem ...
Geenlerde uzun sredir grmediğim bir arkadaşımla karşılaştım. Moda ay Bahesinde soğuk ama dupduru bir gnd. Gneşin ısıttığı yerler kış mevsimini yaşadığımızı unutturabilirdi. Lafı, kısa bir hal hatır sorma faslının ardından, masamıza, aylarımızın hemen yanına koyduğu, daha başlangıta ilgimi eken fotoğraf makinesine getirmeden edemedim. Makine elinde ...
Yazarlara kendi dilleri yeter Dil o romanlar hatırlandığında hem zamandır hem de mekn. nk dil, edebiyatın dnyasında hayat bulduğunda, sadece dil değildir. Dillerini ok derinleştiren romancıların bazılarının şehirleriyle anılmaları tesadf değildir bu yzden. Aynı durum hi şphe yok ki şairler iin de sz konusudur. Baudelairei Paris, Kavavisi İskenderiy ...
Yazmanın ruhuna ve manasına dair, ocukluk yıllarımdan kalan bir sahne hafızamdan hi silinmemiştir. Caddebostan veya Erenky kıyıları O gnlerde bazı ocukların oynadığı masum bir oyun vardı. Yıllarca da oynamaya devam etti bildiğim kadarıyla. Sonrası Sonrasını bilmiyorum. Artık ocuk değildim. En azından olmadığıma inanmıştım. İinizden gelenleri yazdığ ...
Her ayrılık kendi lmlerini doğurur. Bu lmlerden sonra başka hayatlara devam etmek ne kadar mmkndr? Celile Hanım Yahya Kemal ilişkisinin anlattıkları bu soruya farklı cevaplar verir gibidir. Ayrılığı getiğimiz sohbette konuşmaya alışmıştık. 1919 yılı yaşandığına gre, kara bulutların hem bu iki insanın hem de memleketin zerinden tm acımasızlığıyla g ...
Getiğimiz sohbette kendime bir cmlenin aşkı bitirip bitirmeyeceğini sormuştum. Yahya Kemal ile dillere destan gzelliği sayesinde de İstanbula nam salmış Celile Hanımın beraberliği gn geldiğinde kederli bir ayrılıkla nihayet bulacaktı. Bu fırtınalı aşkın yaşandığı yıllar byk toplumsal sarsıntıların yaşandığı yıllardı da aynı zamanda. Osmanlı İmparat ...
Getiğimiz hafta Nazım Hikmetin genlik ve yeniyetmelik yıllarından bahsetmiştik. Hatırlamaya alıştığımız hayatın, deyiş yerindeyse, bir romanı da ağrıştığını sylemeye ihtiya duyarak Aslında hikyenin bizde kalan tarafına devam etme niyetindeysek bu yıllardan uzaklaşmamamız gerekiyor. En azından sonrasını, gelecekteki acılı yılları daha iyi anlayabil ...
Savaşları gze almış ya da almaktan kaamamış insanların hayatı bize zamanın akışında oğu kez bir roman gibi grnr. Onlar biraz da byle bir roman iin yaşamışlardır sanki. Deyiş yerindeyse kader izgileri byle yazılmıştır. Nazım Hikmetin hayatı sadece bir roman gibi değildi, aynı zamanda iyi kurgulanmış bir romandı da. İyi kurgulanmış derken mutlulukla ...
Bu yeni yıla biroğumuz yaralı gireceğiz. Biraz da eksik Birbirimizden iyi dileklerimizi esirgemeyeceğiz elbet. Sevdiklerimize sarılacağız. Glmseyeceğiz. Sevdiklerimize tutunabildiğimiz iin kendimizi talihli hissedeceğiz. Kimimiz aile diyecek, kimimiz aşk, kimimiz iş. Kimimiz sanat, kimimiz edebiyat, kimimiz futbol, kimimiz giysiler, alışveriş, kimi ...
Tanıklar Bahariye Caddesindeki Belv Apartmanına tamamladığı mrnn daha ok hznlerden getiğini aktarıyor. Olan bu mi deniz/Melli anlamayan nesle aşina değiliz Byle derin bir srgn, kim, neden yazar? Belirsizlikler Uzak diyarlara duyulan hasret Kolay değildir. Aranan burada da o ocukluk lkesi midir? Hatırlayalım. O İstanbula ergenlik ağlarında sadece uz ...
Tarihler yanıltıcı olabilir. Ama siz yine de getiğimiz yzyılın başlarında henz Birinci Cihan Harbi bile yaşanmamışken Dyun-u Umumiyede alışan, belki de daha sonraki yıllarda Sanayi-i Nefisede, bugnk Gzel Sanatlar Akademisinde estetik dersleri veren bir adamın akşam altıdaki Kadıky vapuruna telaşla yetişmeye alıştığını dşnn, hayal edin. evresine her ...
1910 yılında Beşiktaşta bir evde başlayan hayatının şiir ilesiyle de rleceğini belki de ailesinden hi kimse tahmin edemezdi. Yazmak iin fırtınalar gerek. İlki sekiz yaşındayken kapısını alacaktı. Annesini kaybettiği gnlerde Hayatının en yakıcı ayrılıklarından bir olacaktı bu. Bylesini tahmin etmek mmkn myd? Şiirler cevabını verecekti. Zamanla. Başk ...
Şehirler elbette insanlarıyla değer kazanır. Ve edebiyat tarihe ncelikle duyguları yazar Bir yerler de bylece, tıpkı insanlar gibi, sizde ayrılıklara rağmen yaşamaya devam eder, iinizde nefes alıp verir. Sevdiklerimiz, unutamadıklarımız gibi Getiğimiz sohbette Modadaki bir evde yaşadıklarımı dile getirmeye alışmıştım. O evde Selim İleri vardı. 1970 ...
On beş gn kadar nce Selim İleri ve Ahmet mitle beraber, CKMde Kadıky konuştuk. Keyifli bir sohbetti. Benim iin yleydi en azından. Biraz hatıralar yd edildi, Kadıkyde yaşamanın, hatta Kadıkyl olmanın anlamı dile getirildi, biraz da bugne dair fikirler, endişeler paylaşıldı. Hi şphe yok ki mevzu başka yerlere de gidebilirdi. Ama vakit sınırlıydı. Ne ...
Haldun Tanerin nnde buluşalım mı? Birok Kadıkylnn hayatından gemiştir belki de bu cmle. ağdaş Trk Edebiyatının en nemli oyun ve hikye yazarlarından birinin adını verdiği bina, şimdi biraz khnemiş de olsa, tm ihtişamıyla iki iskele arasındaki kıyı şeridine kendine has bir renk verir. Deniz kısmındaki tarafından bazen bir arya gelebilir kulağınıza ba ...
Arkana bakma Saime. Tren peronlarında arkaya bakarız ve grdklerimiz hep bir vaat olarak kalır Filmin kahramanı Fenis, ancak kırk yıl aradan sonra dnebildiği İstanbulda ocukluk aşkına byle seslenir. Veda szleri Bir Tutam Baharat Hayat da bir baharat dokunuşu gibi midir? Sylenenler bizi gemişin hangi gereğine ağırır? Hangi insanımıza, insanlarımıza? ...
Sadece Kadıkyllerin değil, birok İstanbullunun, hatta yolu bir şekilde bu şehre dşmş birok yolcunun hafızasında izler bıraktığına İnandığım Haydarpaşa Garı bana birok yzyle tarihsel bir dnemeci anlatır sanki. Biten bir ağ mıdır dile gelen, yeni başlayan bir ağ mı? Yirminci Yzyılın başları Bir imparatorluk tarih sahnesinden ekilmek zeredir. İhtimali ...
Artık etin Altan da hafızama gmmek zorunda kaldıklarım arasına girdi. Hayat bazen insanları karşılaşmalarla da sınıyor. Kimi resimlerse size hep adını koyamadığınız bir şeyleri anlatıyor. Edebiyatın bir miras olduğunu yeniden dşndrtmek iin Gazeteciliğe kıyısından kşesinden, byk bir hevesle bulaştığım gnlerde kendisiyle rportaj yapmaya giderken duy ...
Lfer ailesini nasıl bilirsiniz? Soru sizde bazı ağrışımlar uyandırabilir. Ama da bu zaten. Mevzuya, nasıl desem, biraz glmseyerek girebilmek. Hafiften buruk bir tatla tabii. nk derinlere inildike glmsemenin ne kadar srdrlebileceğinden ve korunabileceğinden şphelerim var. Bir yerden başlayalım yleyse. Bilenler bu ailenin bireylerinin, kkten byğe, fa ...
Onlar o meydana yreklerini getirmek istemişlerdi. Belki oğu yirmilerinin baharındaydı. Belki de eski bir umudu tm yaşadıklarına ve dedikleri bedellere rağmen inatla taşıyorlar, yenilemekte ısrar ediyorlardı. Belki bu yzden saftılar birilerinin gznde. Belki de sadece ocuktular. Yaşları nemli değildi aslında. Siyasi duruşları, inanları, kkenleri bil ...
Bugn İstanbul sularını iyi bilen hangi balıkıya Boğazın ve Marmaranın en vahşi balığı hangisidir diye sorsanız, size hi şphe yok ki fazla dşnmeden lferi işaret edecektir. Biraz daha fazla konuşmak isteyen de, takıldıktan sonra oltadan ıkarılmasının da en azından tutulması kadar maharet beklediğini, ok gl dişleriyle bir anlık dalgınlıkla, boş buluna ...
Kadıky arşısı bugnlerde mis gibi taze balık da kokuyor. Bu koku, daha birok anlatılmaya değer kokunun yanı sıra, kendisini yıllarca duyurdu. En azından benim hafızama, eski birok hikye adına, silinmez izlerle kazınmıştır. Şimdi palamut vakti. En iyi zamanında mı? Bir fikir ayrılığının kapısını aabilecek sorulardan biri bu da. Kimileri biraz daha s ...
Bir yaz daha bitiyor Artık İstanbulda sonbahar. Kadıky ve evresinde yola dşmş kurumuş yaprakların stnde yrmek pek mmkn değil ama mevsim, neresinden bakarsanız bakın, yine bir dnş mevsimi. Dnş Resmin yle ok hatırlattığı var ki Farklı şehirlerde, memleketlerinde yazlarını geirenler, yaşamayı tercih ettikleri ya da kim bilir hangi mecburiyetler sebeb ...
O apartmandaki birok komşumuzu iyi hatırlıyorum. Sık sık ziyaretler de yapılırdı, dedikodular da, hatta bazen kavgalar da. Birok nemli duygu da paylaşıldı, hayatın gndelik akışına dair fikirler de. Yıllar byle akıp gitti ve birok insan birilerinde belki hi unutulmayacak izler, anılar bıraktı. Şimdi biroğu yok artık. Kimileri başka bir semte ya da ...
nce ev tutulacak sonra temizliği yapılacaktır. Muhtemelen Mayıs ayının sonları. Ardından hazırlıklar. Denkler toplanacak, zorluklarla alınmış, zedelenmesin diye battaniyelere sarılmış buzdolabı ile amaşır makinesine yine gereken zen gsterilecek, bu yazlık g yoluna ıkılacaktır. İnce ayrıntı. Şişli, Feriky taraflarında yz on volt olan şehir ceryanı v ...
Tarihin derinlerinden birka ses Namık Kemalin Osmanlı Hanedanının belki de en hznl hayatlarından birini yaşamış Beşinci Muratı o su kıyısındaki iftliğinde defalarca ağırladığını fısıldıyor. Abdlaziz Dnemi. Murat henz tahta gememiş ama saltanat gnlerinin hayalini kuruyor. O iftlikte bir araya gelenler memleket hrriyetle ynetilmeli diyorlar. Zamanı g ...
Kadıkyle ilgili en eski anım bir tramvaydan geiyor. 1960lı yıllar... Tramvay Avrupa Yakasındaki yollardan kaldırılmış ama Anadolu Yakasında bir sre daha isteyenleri farklı semtlere taşımaya devam edecek. Karakyden vapurla karşı yakaya geiyoruz. nk iki yakayı hl o eski suyolu birleştiriyor. Hayal meyal hatırladığım grntler... Astım hastalığının te ...