Çekirdek çevre
Eskişehir’de Prosuk kenarına konulan “Çekirdek çitleyen eşek” eseri birçok insandan farklı tepkiler aldı. Kimileri bu heykeli onaylamadı, kimileri ise çok beğendi, bazıları ise “Hayvanlara ayıp olmuş, hayvanlar çevreyi böyle kirletmiyor” gibi bir yaklaşımda bulundu.
Eskişehir de parkları, bahçeleri ve genç nüfusu bol bir şehir. Bir şehirde park, bahçe ya da normalde zaten olması gereken ama İstanbul’da nedense adeta bir düşman ya da sınırsız para kaynağı olarak görülen yeşil alanlar kullanılmaya başladıkça işler karışıyor.
Park, bahçe, bank, köşe, ağaç altı, gölge, deniz kenarı, dağ tepesi, şelale yanı, nereye giderseniz gidin bir çöp torbası, sağda solda atılmış ambalaj atıkları, çekirdek kabukları ya da boş su şişeleriyle karşılaşabiliyorsunuz.
Evet demek ki doğayı çok seviyoruz, yediklerimizden, içtiklerimizden o da içsin faydalansın diye ne getirdiysek oracığa bırakıveriyoruz. Bizden sonra buraya gelecek olan var mı? Bir kez daha buraya gelir miyiz? Bu sigara izmaritlerini de şöyle kayalara sıkıştırdık mı tamam!
Toplum olmanın, kültürün bazen sessiz bazense yüksek sesli kuralları var. Bu kuralları her toplum kendisi yaşatmayı ya da öldürmeyi seçiyor. Bu kurallar kentsel yaşamın insanlık kodları adeta. Ama diyeceksiniz ki “Bizim komşu çöpünü üst kattan camdan atıyor, bu komşuma nasıl ulaşacağım?”… Evet haklısınız, yapılacak işler büyük şehirde birden bire artıyor, bazen hiç beklemediğiniz yerde beklemediğiniz bir şaşkınlık yaratıyor.
Toplumsal ortak alanlarda birlikte daha kaliteli yaşamak için maalesef bazı kurallara ya da basit şeylere dikkat etmek lazım. Mesela Metrobüs’e binecekseniz, sizin inenlere yol vermemeniz, Spartalı bir savaşçı gibi direkt kendinizi Metrobüs’ün içine atmanız hiçbir zaman sizin Metrobüse binmenizi kolaylaştırmayacaktır. Öncelikle bu gerçekle barışıp, öyle hareket etmek lazım.
Peki ya siz bu gerçekle hiçbir şekilde yüzleşemiyorsanız ne olacak? O zaman işte çevreniz devreye girecek. Sizi birkaç kere uyaracaklar, siz de buna sinirleneceksiniz ama bir noktada da belki “Artık daha fazla laf yemeyeyim” diyerek, Metrobüs’e binmeden önce inenlere yol vermeyi öğreneceksiniz. Hala öğrenemiyorsanız da tebrikler. Artık büyük şehirdeki yaşama çözüm değil, sorun üreten bir birey oldunuz. Sayenizde insanlar şehirde daha zor yaşayacak. Sizi gören ve “Ya böyle de oluyormuş, sıra nizam beklemeden dalayım şöyle” diye düşünenler giderek artacak, kaos kazanacak.
Aynı şekilde bir banka ya da yeşil alana oturup çekirdek çitleyip, bir yandan da çöplerinizi yere atarak sizden sonra o bankı ya da yeşilliği kullanmak isteyen kişilerin hayatı daha kalitesizleşecek. Pislik içinde bir yerde kim oturmak ister? Siz de istemezsiniz ama sanırım bir süre oturduktan sonra da “Ya biraz da şöyle çöpe bulayalım çevremizi de bir şeye benzesin” diye düşünüyorsunuz. Ya da tamamen zıttı, her yerde çöplerinizi topluyor, sizden sonra gelecekler, o alanı kullanacaklar için temiz bir ortam bırakıyorsunuz. O zaman işiniz biraz daha zor. Çünkü o zaman da siz temiz davrandığınız için diğer insanları da uyarmak zorundasınız. Bu bilinç başka türlü doğmayacak bence.
Çünkü birlikte yaşamak, toplumsal kuralları oluşturmak, çevremizi daha temiz tutmak için önce sağlıklı bir iletişime, biraz da anlayışa ihtiyacımız var. Aşağılamayla, bağırış çağırışla hiçbir şey elde edemeyeceğimizi biliyorum. Çevrenizi uyarmak için gençlerden başlayın. Gençler öğrenmeye daha açık ve anlayışlı. Sizi de çok zorlamazlar. Gençseniz de arkadaşlarınızı yönlendirin. Çünkü gelecekte biz oturmayacağız. Orayı da banklar gibi bırakırsanız, beni değil sizi ilgilendirir. Tebrikler, geleceğinizi kazandınız.
Hep kendimize baktık, peki yeni yılda Avrupa’da neler olacak? …ülkemizdeki çevre ve şehircilik politikalarından özellikle de artan ileri demokrasisinden hasetlerinden çatlayan Avrupalılar, o hırsla 2018 yılında Türkiye’yi taklit etmeye başlarlar. Okuyacağınız satırlar 2018 yılında Avrupa’nın ibretlik hikayesidir. İspanya’nın “Çılgın Proje ...
Moda’dan çıktım yola. Önce Moda sahilinde dolaştım, sonra Kurbağalıdere taraflarından Kalamış’a geçtim. Oradan Fenerbahçe Parkı, Orduevi yokuşu filan derken sahil yoluna geldim. Caddebostan’dan, Bostancı’ya kadar sokakta gördüğüm gençlere neler istediklerini sordum. Gençler rahat olmak istiyor. Gençler sorumluluk sahibi olmak istemiyor. Gençler ...
Herkesin Kadıköy’ü farklı. Herkesin semtte sevdiği yerler farklı. Kadıköy de zaten yıllar içinde herkese farklı bir tarafını göstere göstere bugünlere geldi. Kimi sakinliğini seviyor, kimi gençliğini, kimi rahatlığını, kimi ise sadece sokaklarını. Bir semti güzel bir semt yapan, yaşatan şeyler birbirinden ne kadar farklılaşırsa o semt o derec ...
Kedi filmini belki izlemişsinizdir. İstanbul’daki binlerce kedinin hayatından ufak bir kesitte şehirli halimizle, hayata yakınlığımızın bir sentezi olan sokak hayvanlarını anlatır. Türkiye’de yaşayan hiç kimse sokakta kedi ya da köpek gördüğü zaman şaşırmaz. Gece bazen eve giderken bir arabanın üzerinde, bir apartmanın girişinde uyuyan tüylü ark ...
Kadıköy’de yaşam diğer semtlere göre biraz daha sakin ve yaşanabilir gibi nedense. Son yıllar içinde, özellikle büyük İstanbul depreminden sonra, Kadıköy her yıl kendini daha da topladı. Son yıllarda Taksim’in ve İstiklal Caddesi’nin betona ve kimsesizliğe gömülmesinden sonra, gece hayatı ve genç nüfusun da Taksim’den göçmesiyle birlikte, herkes iç ...
Aynı adreste 10 yıldan fazla süredir oturmaktayım. Kadıköy’deki evimize ilk geldiğimizde yıllar 2006 ya da 2007 idi. Deprem sonrası fiyatlar ve kiralar rahatlamıştı, şimdiki gibi füzeleşen anlamsız kiralar yoktu. Neyse derdim kirası filan değil zaten. Kadıköy’de oturmanın güzel yanı hala bir şekilde hayatta kalabilmiş olan mahalle hissiydi. Kadıköy ...
Bu satırları alt katta 3 haftadır bitmeyen tadilatın tam üzerinde yazıyorum. Şu anda balkonu plastik doğrama ile kapatıyorlar. Moda’da 10 yıldır aynı binada oturunca ister istemez apartmandaki komşularımız da aramızdan ayrılıyor. Moda’da yaşayanlar genelde eskiden beri burada oturduğu için, şu binada kaldığım 10 yıl boyunca 3 tane çok sevdiğim komş ...
İşsizlikten midir yoksa iş sahibi olmak istememekten midir bilmiyorum, yıllardır aylak aylak dolaşıyorum sokaklarda. Reklam ajanslarında çalıştığım senelerde paramı biriktirmiş, kendime güzel iki tane bisiklet almıştım. Güzel dediysem şimdi caddelerde gördüklerimizin yanında ikisi de külüstür sayılır ama olsun. Biri bana, birisi hanıma. Ailecek mob ...
Bir yeri, o yer, bir semt, bir bölge haline getiren şeyler neler olabilir? Sevdiğimiz yerlerin neyini seviyoruz? Anılar nasıl oluşuyor, gibi şeyler düşünüyorum. Benim aidiyetle ilgili anladığım şey şu. Aslında basit kuralları var. Bir yeri özel yapan şey ya da şeyler esasında çok basit. Bunu yapabilmek zor kısmı. Çünkü hayatta aklınıza gelem ...
Bir önceki yazıda davul çalma sevdası uğruna lisenin müdür yardımcısının odasına o yaşta hırsız gibi girip, davulların bulunduğu tiyatro odasının anahtarını almış, sonra okuldan da gizlice kaçıp bir anahtarcıda anahtarı kopyalatmış, sonrasında ise tekrar kimselere görünmeden müdürün odasına girip orijinalini yerine bıraktığımı söylemiştim, çünkü ko ...
40 yaşındayım, az birkaç ay sonra da umarım 41. O zamana kadar matematik de değişmezse inancım 41 olacağım yönünde… 16 yaşına kadar Heybeliada’da yaşadığım için, “şehir” kavramı kafamda hep karışıklıkla aynı olmuştu. Adada araba yok, gürültü yok, okulun yanından koş denize gir, sıkıntı yok. Kışın kar tuttu mu her yer kar pisti olur adaların yoku ...