Bu satırları alt katta 3 haftadır bitmeyen tadilatın tam üzerinde yazıyorum. Şu anda balkonu plastik doğrama ile kapatıyorlar. Moda’da 10 yıldır aynı binada oturunca ister istemez apartmandaki komşularımız da aramızdan ayrılıyor. Moda’da yaşayanlar genelde eskiden beri burada oturduğu için, şu binada kaldığım 10 yıl boyunca 3 tane çok sevdiğim komşumuzu yitirdik. Hepsi de harika insanlardı, hepsinin de mekanı cennet olsun.
Alt kattaki teyze de gidince bir gece, dairesi bir süre satılık olarak kaldı. Yaklaşık 3 ay sonra daire satıldı. Şimdi yeni sahibi Moda’da güzel bir yerde ev aldığı için evin içini de güzel bir hale getirmeye çalışıyor. Tabii normal hayatı olan insanlar için tadilat çok da endişelenecek bir durum değil. 6’da bitiyor, yani işe filan gidiyorsanız, sıkıntı yok. Ama üst katta yazarlık yapmaya çalışıyorsanız iş bambaşka boyutlara varıyor. Bazen matkap sesinden kafamın içi sütlaç gibi oluyor. Evde kendimi “Bi daha bana gürültü mürültü diye gelirlerse küfür ederim” filan diye bağırıyorum. Şu güne kadar hiçbir komşum da “Kaan Bey, kafamız şişti, müziği kısar mısınız?” diye gelmedi bana. Ses sevmiyorum zaten. Ama bundan sonra işlerin rengi değişecek. Bir benim mi başım kel? Belki biliyorsunuzdur 81 senesinden beri davul çalıyorum. Bateristim yani. Allah’a çok şükür güzel de davul setim var. Bundan sonra kuracağım seti salona, vurdukça vuracağım. Geceleri de, özellikle hafta sonları eve ne kadar it kopuk, serseri, badici, halterci, krosfitçi, metalci, rakçı arkadaşım var dolduracağım, sabaha kadar kafalarını şişireceğim… Biliyorum bunları yapmayacağım ama 3. haftasını dolduran taktak ve matkap sesleri yüzünden gözlerim yuvalarında başka bir açıyla dönüyor artık. Ses ve gürültü ve inşaat İstanbul’un bize en çirkin armağanı. Kadıköy de şimdi bu armağandan bolca yararlanıyor. Özellikle Bağdat Caddesi bölgesi, neredeyse 100 metrede 4-5 mega inşaat görülen, dev bir şantiyeye dönüşmüş durumda. Artık şehir içinde hafriyat ya da beton kamyonları kazalara bile karışıyor. Nefes diye ciğerlerimize beton tozu çekiyoruz çok şükür. Sabredeceğim, geçecek… Bakalım alt kattaki gürültüler daha kaç gün sürecek.
Belgeselde bir kuş görmüştüm. Kuş araba alarmlarını, motor seslerini ve otoban gürültüsünü taklit edebiliyordu. Neredeyşe şu aralar o Amerikalı kuş gibi oldum. Mesela çok güzel HILTİ taklidi yapabiliyorum. Beton matkabını da bir yere kadar gerçeği kadar iyi taklit edebiliyorum. Benim için kuş sesi artık matkap sesi haline geldi. Şansıma apartmanın bulunduğu muhitte tanıdık kuşlar var. Şimdi alt kattaki gürültüden artık camımın önüne kadar gelmiyorlar ama akşam gündelik tadilat gürültüsü bitince yine benimle birlikte oluyorlar. Elimi uzatıyorum, elimden yiyiyorlar ekmeği, peyniri. Matkaba sinirlenip, kuş arkadaşlarımla sakinleşiyorum. Şu anda galiba harç karıyorlar. Fırrssh fırrşşh diye sesler geliyor.
Aslında şehirde çoğu yerde saygının azaldığından bahsedecektim. Gençken Taksim’de barlarda çaldıktan sonra gece 4 gibi eve dönmek için Kadıköy dolmuşuna binerdik. O zamanlar eski Amerikan arabalarından devşirme dolmuşlar vardı. Rahat değillerdi, sıkışıktı ama kimse kimseye laf etmezdi. O saatte bile. Herkes birbirine saygı duyardı. Yanınıza hayat kadını da oturabilir, arkanızda feci sarhoş bir abi de olabilirdi ama kimse kimseye kötü bile bakmazdı. Sarhoş utangaç bir şekilde dilini toplayarak cüzdanını uzatır “Şundan bir kişi alabilir misiniz?” derdi. Şoför de müşterilerine saygılıydı. Büyük şehirler büyüdükçe ilk saygı yok oluyor sanki. Onu da bir sonraki yazıda anlatırım. Sevgiler.
Hep kendimize baktık, peki yeni yılda Avrupa’da neler olacak? …ülkemizdeki çevre ve şehircilik politikalarından özellikle de artan ileri demokrasisinden hasetlerinden çatlayan Avrupalılar, o hırsla 2018 yılında Türkiye’yi taklit etmeye başlarlar. Okuyacağınız satırlar 2018 yılında Avrupa’nın ibretlik hikayesidir. İspanya’nın “Çılgın Proje ...
Moda’dan çıktım yola. Önce Moda sahilinde dolaştım, sonra Kurbağalıdere taraflarından Kalamış’a geçtim. Oradan Fenerbahçe Parkı, Orduevi yokuşu filan derken sahil yoluna geldim. Caddebostan’dan, Bostancı’ya kadar sokakta gördüğüm gençlere neler istediklerini sordum. Gençler rahat olmak istiyor. Gençler sorumluluk sahibi olmak istemiyor. Gençler ...
Çekirdek çevre Eskişehir’de Prosuk kenarına konulan “Çekirdek çitleyen eşek” eseri birçok insandan farklı tepkiler aldı. Kimileri bu heykeli onaylamadı, kimileri ise çok beğendi, bazıları ise “Hayvanlara ayıp olmuş, hayvanlar çevreyi böyle kirletmiyor” gibi bir yaklaşımda bulundu. Eskişehir de parkları, bahçeleri ve genç nüfusu bol bir şehir. ...
Herkesin Kadıköy’ü farklı. Herkesin semtte sevdiği yerler farklı. Kadıköy de zaten yıllar içinde herkese farklı bir tarafını göstere göstere bugünlere geldi. Kimi sakinliğini seviyor, kimi gençliğini, kimi rahatlığını, kimi ise sadece sokaklarını. Bir semti güzel bir semt yapan, yaşatan şeyler birbirinden ne kadar farklılaşırsa o semt o derec ...
Kedi filmini belki izlemişsinizdir. İstanbul’daki binlerce kedinin hayatından ufak bir kesitte şehirli halimizle, hayata yakınlığımızın bir sentezi olan sokak hayvanlarını anlatır. Türkiye’de yaşayan hiç kimse sokakta kedi ya da köpek gördüğü zaman şaşırmaz. Gece bazen eve giderken bir arabanın üzerinde, bir apartmanın girişinde uyuyan tüylü ark ...
Kadıköy’de yaşam diğer semtlere göre biraz daha sakin ve yaşanabilir gibi nedense. Son yıllar içinde, özellikle büyük İstanbul depreminden sonra, Kadıköy her yıl kendini daha da topladı. Son yıllarda Taksim’in ve İstiklal Caddesi’nin betona ve kimsesizliğe gömülmesinden sonra, gece hayatı ve genç nüfusun da Taksim’den göçmesiyle birlikte, herkes iç ...
Aynı adreste 10 yıldan fazla süredir oturmaktayım. Kadıköy’deki evimize ilk geldiğimizde yıllar 2006 ya da 2007 idi. Deprem sonrası fiyatlar ve kiralar rahatlamıştı, şimdiki gibi füzeleşen anlamsız kiralar yoktu. Neyse derdim kirası filan değil zaten. Kadıköy’de oturmanın güzel yanı hala bir şekilde hayatta kalabilmiş olan mahalle hissiydi. Kadıköy ...
İşsizlikten midir yoksa iş sahibi olmak istememekten midir bilmiyorum, yıllardır aylak aylak dolaşıyorum sokaklarda. Reklam ajanslarında çalıştığım senelerde paramı biriktirmiş, kendime güzel iki tane bisiklet almıştım. Güzel dediysem şimdi caddelerde gördüklerimizin yanında ikisi de külüstür sayılır ama olsun. Biri bana, birisi hanıma. Ailecek mob ...
Bir yeri, o yer, bir semt, bir bölge haline getiren şeyler neler olabilir? Sevdiğimiz yerlerin neyini seviyoruz? Anılar nasıl oluşuyor, gibi şeyler düşünüyorum. Benim aidiyetle ilgili anladığım şey şu. Aslında basit kuralları var. Bir yeri özel yapan şey ya da şeyler esasında çok basit. Bunu yapabilmek zor kısmı. Çünkü hayatta aklınıza gelem ...
Bir önceki yazıda davul çalma sevdası uğruna lisenin müdür yardımcısının odasına o yaşta hırsız gibi girip, davulların bulunduğu tiyatro odasının anahtarını almış, sonra okuldan da gizlice kaçıp bir anahtarcıda anahtarı kopyalatmış, sonrasında ise tekrar kimselere görünmeden müdürün odasına girip orijinalini yerine bıraktığımı söylemiştim, çünkü ko ...
40 yaşındayım, az birkaç ay sonra da umarım 41. O zamana kadar matematik de değişmezse inancım 41 olacağım yönünde… 16 yaşına kadar Heybeliada’da yaşadığım için, “şehir” kavramı kafamda hep karışıklıkla aynı olmuştu. Adada araba yok, gürültü yok, okulun yanından koş denize gir, sıkıntı yok. Kışın kar tuttu mu her yer kar pisti olur adaların yoku ...