Herkesin Kadıköy’ü farklı. Herkesin semtte sevdiği yerler farklı. Kadıköy de zaten yıllar içinde herkese farklı bir tarafını göstere göstere bugünlere geldi.
Kimi sakinliğini seviyor, kimi gençliğini, kimi rahatlığını, kimi ise sadece sokaklarını.
Bir semti güzel bir semt yapan, yaşatan şeyler birbirinden ne kadar farklılaşırsa o semt o derece kozmopolit oluyor haliyle. Kadıköy’deki semt kültürü ise uzun yıllar içinde adım adım oluşmuş, kendi formunu, kendi frekansını ve ritmini bulmuş durumda. Yine de her geçen gün yeni bir değişim, yeni bir davranış bir yerlerinden eklemleniyor hayatlarımıza.
Bulunduğumuz muhit olan Moda’da bu değişimi son 10 yılda gözle görülür biçimde yaşadık örneğin. Genelde yaşlıların tercih ettiği bir noktadan İstanbul’un yeni Cihangir’i olmaya giden yolda çok şey form değiştirdi Moda’da.
Bu değişimi kimileri “Moda da bitti” diye değerlendirdi. Ben ise bunun semtin evriminin bir parçası olarak görmeyi tercih ediyorum.
Herkes “eskisi gibi” yaşamanın derdinde. Hep “eskisinin” özlemi çekiliyor. Oysa zaman ilerliyor, “eskisi” sadece anılarda kalıyor. Tabii ki korumacı bir şehircilik anlayışı önemli fakat hiçbir yaklaşım insan davranışlarını “eskisi gibi” seviyesine çekemez maalesef. Moda’da yaşanan da bu. Uzun süredir burada zaman geçirenlerden bazıları, şimdi muhitlerine çok fazla yerden insan geldiğini ve semtin gereksiz bir kalabalıkla boğuştuğunu düşünüyor. Oysa değişim böyle bir şey. Yapacak bir şey yok. Kimseyi “Evinizden çıkmayın, Moda sahiline gelmeyin” diye evinde tutacak imkanınız da yok maalesef. “E tamam, gelsinler o zaman ama her yeri çekirdek, sigara izmariti ve cam şişe içinde bırakmasınlar” da demek çok mantıklı değil. Öyleyse ne olacak?
Birlikte yaşayarak öğreneceğiz. Kadıköy artık neredeyse koskoca şehirdeki tek kalan rahat nokta gibi. Rahat derken, sahiliyle, sokaklarıyla, gençleriyle, gündüzüyle, gecesiyle adeta herkese örnek olacak seviyede.
Gençlerin şimdi gitmek, görmek ve övmek için can attığı yerlerin yanında neredeyse onlar kadar güçlü. Tarih içinde Kadıköy’den her zaman yeni bir şeyler çıkmıştı. Şimdi de öyle olacak. Bir arada sahilde oturmayı, bisiklete binmeyi, koşmayı, eğlenmeyi, gülmeyi öğrendikçe daha da güzel olacak gibi geliyor bana.
Çok mu iyimserim bilemiyorum ama toplumların gelecekleri gençleriyle belirleniyor. Şimdilerde çok popüler olan “Gençlerimizi yabancı ülkelere kaptırıyoruz” söyleminin doğru işaret ettiği bir şeyler de var tabii ki. Gençler daha rahat olmak, daha özgür olmak, daha genç gibi yaşamak, çimlere basmak, sevdikleri konserlere gitmek, koşmak, bisiklete binmek, istedikleri gibi giyinmek ve davranmak istiyorlar. Bir yer bunu ne kadar farklılık ve özgürlük içinde sağlayabilirse o kadar kozmopolit oluyor ve haliyle ilgi çekiyor.
Sanki Kadıköy de İstanbul’da yaşayanların kendilerini buldukları için kaçtıkları bir muhit olmaya giderek daha da adaylığını koyuyor. Hal böyle olunca da milyonluk şehirde belli noktalar yoğunlaşmaya, daha hızlı evrimleşmeye başlıyor.
Tabii bütün bunlar olurken, eski dükkanlar kapanıyor. Yıllardır uğradığınız terziniz kahveci ya da pankekçi oluyor. Kiralar yükseliyor, daha da fazla kahve dükkanı açılıyor. Sokaklar daha da kalabalıklaşıyor.
Tüm bu karmaşa içinde aslında sorumluluk hepimizde. Hepimiz daha iyi bir semti hak ediyoruz. Hepimiz daha iyi yaşamlar hak ediyoruz. Hepimizi daha güzel kaldırımlar, daha güzel yeşil alanlar, kendimizi daha rahat ve evimizde hissettiğimiz yerler hayalini kuruyor.
Evet her şey bir hayalle ya da güzel bir davranışla başlıyor. Bütün bu güzellikler elimizdeyken değerini bilelim. Kadıköy’de herkese yer var.
Hep kendimize baktık, peki yeni yılda Avrupa’da neler olacak? …ülkemizdeki çevre ve şehircilik politikalarından özellikle de artan ileri demokrasisinden hasetlerinden çatlayan Avrupalılar, o hırsla 2018 yılında Türkiye’yi taklit etmeye başlarlar. Okuyacağınız satırlar 2018 yılında Avrupa’nın ibretlik hikayesidir. İspanya’nın “Çılgın Proje ...
Moda’dan çıktım yola. Önce Moda sahilinde dolaştım, sonra Kurbağalıdere taraflarından Kalamış’a geçtim. Oradan Fenerbahçe Parkı, Orduevi yokuşu filan derken sahil yoluna geldim. Caddebostan’dan, Bostancı’ya kadar sokakta gördüğüm gençlere neler istediklerini sordum. Gençler rahat olmak istiyor. Gençler sorumluluk sahibi olmak istemiyor. Gençler ...
Çekirdek çevre Eskişehir’de Prosuk kenarına konulan “Çekirdek çitleyen eşek” eseri birçok insandan farklı tepkiler aldı. Kimileri bu heykeli onaylamadı, kimileri ise çok beğendi, bazıları ise “Hayvanlara ayıp olmuş, hayvanlar çevreyi böyle kirletmiyor” gibi bir yaklaşımda bulundu. Eskişehir de parkları, bahçeleri ve genç nüfusu bol bir şehir. ...
Kedi filmini belki izlemişsinizdir. İstanbul’daki binlerce kedinin hayatından ufak bir kesitte şehirli halimizle, hayata yakınlığımızın bir sentezi olan sokak hayvanlarını anlatır. Türkiye’de yaşayan hiç kimse sokakta kedi ya da köpek gördüğü zaman şaşırmaz. Gece bazen eve giderken bir arabanın üzerinde, bir apartmanın girişinde uyuyan tüylü ark ...
Kadıköy’de yaşam diğer semtlere göre biraz daha sakin ve yaşanabilir gibi nedense. Son yıllar içinde, özellikle büyük İstanbul depreminden sonra, Kadıköy her yıl kendini daha da topladı. Son yıllarda Taksim’in ve İstiklal Caddesi’nin betona ve kimsesizliğe gömülmesinden sonra, gece hayatı ve genç nüfusun da Taksim’den göçmesiyle birlikte, herkes iç ...
Aynı adreste 10 yıldan fazla süredir oturmaktayım. Kadıköy’deki evimize ilk geldiğimizde yıllar 2006 ya da 2007 idi. Deprem sonrası fiyatlar ve kiralar rahatlamıştı, şimdiki gibi füzeleşen anlamsız kiralar yoktu. Neyse derdim kirası filan değil zaten. Kadıköy’de oturmanın güzel yanı hala bir şekilde hayatta kalabilmiş olan mahalle hissiydi. Kadıköy ...
Bu satırları alt katta 3 haftadır bitmeyen tadilatın tam üzerinde yazıyorum. Şu anda balkonu plastik doğrama ile kapatıyorlar. Moda’da 10 yıldır aynı binada oturunca ister istemez apartmandaki komşularımız da aramızdan ayrılıyor. Moda’da yaşayanlar genelde eskiden beri burada oturduğu için, şu binada kaldığım 10 yıl boyunca 3 tane çok sevdiğim komş ...
İşsizlikten midir yoksa iş sahibi olmak istememekten midir bilmiyorum, yıllardır aylak aylak dolaşıyorum sokaklarda. Reklam ajanslarında çalıştığım senelerde paramı biriktirmiş, kendime güzel iki tane bisiklet almıştım. Güzel dediysem şimdi caddelerde gördüklerimizin yanında ikisi de külüstür sayılır ama olsun. Biri bana, birisi hanıma. Ailecek mob ...
Bir yeri, o yer, bir semt, bir bölge haline getiren şeyler neler olabilir? Sevdiğimiz yerlerin neyini seviyoruz? Anılar nasıl oluşuyor, gibi şeyler düşünüyorum. Benim aidiyetle ilgili anladığım şey şu. Aslında basit kuralları var. Bir yeri özel yapan şey ya da şeyler esasında çok basit. Bunu yapabilmek zor kısmı. Çünkü hayatta aklınıza gelem ...
Bir önceki yazıda davul çalma sevdası uğruna lisenin müdür yardımcısının odasına o yaşta hırsız gibi girip, davulların bulunduğu tiyatro odasının anahtarını almış, sonra okuldan da gizlice kaçıp bir anahtarcıda anahtarı kopyalatmış, sonrasında ise tekrar kimselere görünmeden müdürün odasına girip orijinalini yerine bıraktığımı söylemiştim, çünkü ko ...
40 yaşındayım, az birkaç ay sonra da umarım 41. O zamana kadar matematik de değişmezse inancım 41 olacağım yönünde… 16 yaşına kadar Heybeliada’da yaşadığım için, “şehir” kavramı kafamda hep karışıklıkla aynı olmuştu. Adada araba yok, gürültü yok, okulun yanından koş denize gir, sıkıntı yok. Kışın kar tuttu mu her yer kar pisti olur adaların yoku ...