“Yine ben aşık oldum
Darmadağın yağmur oldum
Kadıköy Sahili’nde esti ruhum
Rüzgar oldum
Yüreğimi yaktım ben bu gece
Bir deniz feneri ile
Sahile vurdum ben bu gece
Dalga gibi delice”
Aydilge / Yine Ben Aşık Oldum
Aslında hiç istemiyordum o akşam yemeğe gitmeyi. Hava yağmurluydu, televizyonda dizim başlayacaktı, üstelik çok da heyecanlı yerinde kalmıştı, canım çekmiyordu giyinip, süslenip, dışarı çıkmayı. Ne olurdu ki koltuğun köşesine kıvrılsam, ekrana dalıp kendimden kurtulsam, hiç değilse iki saatliğine kendimi baş roldeki kızın yerine koysam, azıcık avunsam…
Ama ne mümkün, arkadaşlarım herhalde on kere aradı beni, “Nerede kaldın?” soruları, “Hiç çıkmıyorsun” sitemleri, “Gelmezsen ömür boyu konuşmam” tripleri… Nedense insanlar sevgi gösterme ile mecbur bırakma arasındaki sınırı dengeleyemiyorlar, ‘canım istemiyor’ kimse için yeterince güçlü bir sebep değil, illa bir bahane uydurmak gerekiyor, ‘başım ağrıyor’, ‘üzerimde bir halsizlik var’, ‘grip oluyorum galiba’ diye yalan atmadan kurtulamıyor insan.
Neyse, mesele iş olmasaydı kıvırırdım bir şekil ama mevzu yıllık departman yemeği olunca, bir de şefimden “Müdür seni sordu iki kere” diye mesaj gelince kurtulamadım o akşam, kıvrıldığım köşeden kalktım, televizyonu kapatıp söylene söylene hazırlandım. Ah ne zor geldi, mayışmaya programladığım bedenime format atıp yeniden ayağa kalkmak, giyinmek, süslenmek, o yağmurda taksi beklemek…
Sonunda geldim iş arkadaşlarımın ısrar, kıyamet çağırdığı mekana. Kadıköy Sahili’ne bakan, salaş bir yer. Sıkış tıkış oturmuşlar uzun bir masanın etrafına. Belli ki sıkılmış canları, zaten hep öyle olmaz mı yıllık departman toplantıları, demişler ki ‘yalnız sıkılmayalım, ayrı gayrı olmasın, bütün departman beraber sıkılalım, çünkü ekip olmak bunu gerektirir, anca beraber kanca beraber’, o yüzden çağırmışlar beni. Sanki haftada beş gün, sabahtan akşama kadar beraber değilmişiz gibi, sanki yarın sabah mecbur yine görüşmeyecekmişiz gibi ben gelince bir ‘hoşgeldinler, nasılsınlar’ filan… Nasıl olacağım kardeşim, iki saat önce iş çıkışı ayrıldığımız gibiyim! Laf olsun torba dolsun işte!
İliştim mecburen masanın ucuna, ‘bu toplantılara gitmekten daha kötü ne var?’ diye sorsanız, ‘bu toplantılara geç gitmek’ derim. Çünkü mecburen gittiğiniz toplantıda geç kaldığınız için, mecburen masanın ucunda yer bulabiliyorsunuz, mekandaki uğultudan kimin ne dediğini duyamıyorsunuz, sürekli konuşanların dudaklarına bakıp ne dediklerini anlamaya çalışıyorsunuz. İnsan haliyle aptallaşıyor bir süre sonra, beyni uyuşuyor, en sonunda da vazgeçiyor anlamaya çalışmaktan. Ben süreci bildiğim için o akşam baştan vazgeçtim, dudak da okumadım, ‘efendim, duyamadım’ da demedim, vazgeçtim, tertemiz vazgeçtim.
Başladım etrafı incelemeye. Duvarlarda denizci özentisi halatlar vardı, can simitleri, balık ağları, deniz feneri tabloları, masalar beyaz örtülü, sandalyeler mavi, garsonlar pasif agresif… Yan masada bir doğum günü grubu, sürekli selfi çekip duran, sonra da çektiklerine beraberce bakan kadınlar. Arkada kalabalık bir erkek grubu, biri bir şey anlatıyor, diğerleri dinliyor, dinlemeyen bir o var. O da benim gibi sıkılmış belli ki, gözü önce halatta, sonra balık ağında, en son bende. Ben ilk bakışta darmadağın, ikincide yağmur, sonra rüzgar…
Niye anlattım bunca şeyi? Çünkü o akşam, hiç aklımda yokken ben yine aşık oldum! Oysa söz vermiştim kendime, bundan sonra bir ben, bir de televizyon ve kedilerim diye, ama esti ruhum, rüzgar oldum. Sahile vurdum dalga gibi delice, kendi hikayemde baş rol oldum.
Kadıköy Şarkılarına Yazılmış Kadıköy Öyküleri Hava Güzel Kadıköy’de “Hadi gel, her şeyi boş ver Kadıköy’e gidelim Sinemada bir film izleriz Hadi gel, her şeyi boş ver Kadıköy’e gidelim Galeriden eve resim seçeriz Paramız yetmez diye sakın üzülme En kötü vitrinden seyrederiz Gece bir konsere gider Ruhumuzu besleriz Sokaklarda sel ...
“Bostancı dolmuş kuyruğunda Sen başta, ben en sonda Öylece beklemişizdir Sabah 7.30 vapuruna Sen koşa koşa yetişirken Ben yürüdüğümden kaçırmışımdır Aynı anda başka insanlara "Seni seviyorum", demişizdir Mutlak güven duygusuyla Başımızı başka omuzlara dayamışızdır Olamaz mı? Olabilir Onca yıl sen burada Onca yıl ben burada Yollar ...
“Hikâyeyi tekrar edeyim sana Gayret gayret hatırlasana İlk görüştük senle biz Moda'da Moda, Moda, Moda yolunda” Ajda Pekkan Sene 1972, Moda’dayım, Deniz Kulübü’nde değil tabii, nerede bende o para, o zaman da çulsuzdum, burundaki çay bahçelerinden birinde oturuyorum. Önümde bir bardak çay, garsonun gözü sürekli bende, bardağ ...
“Ah, Istanbul'u sevmezse gönül aşkı ne anlar, aşkı ne anlar Düşsün suya yer yer erisin eski zemanlar, eski zemanlar Sarsın bizi akşamda şarap rengi dumanlar, şarap rengi dumanlar Bir tatlı huzur almaya geldik Kalamış'tan, Kalamış'tan” Münir Nurettin Selçuk İstanbul’u sevmeyeni sevmiyorum, İstanbul nasıl sevilmez anlamıyorum. Ne hayallerle ...
Adın her gün Adın her gün aklımda Çöpçüm tembelmiş Almamış aklımdakileri benim Sorulur mu? Sorulur mu sokağına? Bastığın yerler neresi? Delirdim derdinden senin Kadıköy’den vapurla Bursa’ya Ordan da Ege kıyılarına Giderken deniz namına Bir tek sen vardın aklımda Kadıköy’den / Salman Tin Bir insana yakışan en g ...
Kadıköy İskelesi “Kim derdi ki Kadıköy İskelesi Bu kadar içimi yakar Kim derdi ki vapurda insanlar Hüzünlerimi anlar Sen gittiğinden beri Yürüyorum yürüdüğümüz yerleri Düşününce yaşadığımız günleri Gözüm doluyor ama ağlayamıyorum Düşününce geçip giden günleri Gözyaşlarıma bunu anlatamıyorum Seni sevdiğimi Çok sevdiğimi Deliler gi ...
Buradan Uzaklara “Ne testler çözdük biz Ne yanlışlar bulduk Ne özetler okuduk da Ne çoktan seçildik Bu yalnızlar liginde Her sene üst üste Şampiyon olmuşuz da Kupalara doymuşuz da Üstelik tanışmışız da Bir Kadıköy akşamında Gidebilir miyiz dersin Buradan uzaklara” Cenk Taner/ Buradan Uzaklara “Çalışan kazanır, elması kızarır” derdi ...
Kadıköy'den İstanbul'a İlk avare akşamlar Alnımda ergenlikler İlk aşkı müjdelermiş Annem babam beni çok severmiş Bir sinemanın önündeyim Siyah beyaz bir film varmış Annem babam beni çok severmiş Ankara'dan abim gelmiş Evde bir bayram havası Annem babam beni çok severmiş Ankara’dan abim geldi/ Grup Gündoğarken Ankara’dan ağabeyimin ...
“Ben en çok senin gülüşünü sevdim En güzel zamanlarımı sana verdim Şimdi Fatoş’un Meyhanesi’ne Sen mi gidersin yoksa ben mi? Fotoğraflarını hala silmedim Sokağa çıkıp birkaç adım bile yürümedim Bundan sonra Moda Sahili’ne Sen mi gidersin yoksa ben mi?” Kadıköy’den Ayrılırken/Açık Seçik Aşk Bandosu Emindi ayrıldıklarına, ...
“Zaman nasıl da geçmiş Küçük kızım büyümüş Geçmişe biraz kırılmış da O her şeyi unutmuş Havasına suyuna aldırmadan Yaşadığım şehre taşınmış Ev iş aynen devammış ama Şimdi biraz daha rahatmış Bakkala diye çıkıp sana gelesim var Hemen bugün olmasa da seni Acilen göresim var Biraz kalabalıkmış otobüs Cam kenarına oturmuş Aklına gelm ...
Geçmem bir daha Kadıköy’den “Bir akşam masası, iki kişiyiz, sen ve ben Gidiyorsun hiçbir şey söylemeden, birden Kadıköy'de bir yağmurlu bahçeden Yıllar külleniyor, izi kalıyor aşkın Yüreğim kurtulsa da yangından, alevden Yana yana kül olayım, unutup yine sevdalanayım Geçmem bir daha Kadıköy'den Sen uzaklarda ülkem, ben gurbette bir göçm ...