Geçtiğimiz haftalarda ‘Tenet’, ‘Mulan’ ve ‘Antebellum’ filmlerinin sinema salonlarında gerçekleştirilen basın gösterimlerine katıldım. Covid-19 salgını sırasında, insanların sosyal hayatın birçok alanında ne kadar sorumsuz davrandığını gören biri olarak, katıldığım üç gösteride, kendimi toplu taşıma ya da çarşı pazar alışverişine oranla daha güvende hissettiğimi söyleyebilirim. En azından insanlarla aramdaki mesafeyi rahatça kontrol edebildiğim bir yerdeydim… Ayrıca maskemi hiç çıkarmadan film seyretmekten rahatsız olmadım. İçerdeki havanın soğutulması yerine, dışardan gelen temiz havanın salonlara verilmesi de yerinde bir önlemdi.
Pandemiye karşı var olma savaşı veren sinema salonu işletmecilerinin seyircilerin güvenliği için ellerinden gelenin en iyisini yaptıklarını biliyorum. Basın gösterilerine katılmayı sürdüreceğim ama sonuçta hiç kimseye ‘Sinema salonları çok güvenli’ diyebilecek bir halk sağlığı uzmanı değilim. Risk sokağa çıktığımız anda başlıyor ve sosyal hayatın her alanında sürüyor. Sinemalar, o alanlardan sadece biri.
Gişelerden gelen sonuçlar, pandemi öncesiyle karşılaştırılamayacak kadar düşük… Dünya genelinde 200 milyon dolar hasılatı yakalayarak yapımcılarının yüzünü biraz olsun güldüren ‘Tenet’, Boxoffice Türkiye’deki verilere göre Türkiye’de iki haftada ancak 118 bin 219 seyirci toplayabildi. Disney’in iddialı filmi ‘Mulan’ ilk haftasında 11 binin altında kalırken, tüm dünyayla aynı anda gösterime giren Amerikan gerilim filmi ‘Antebellum’ 3 bini geçemedi. Hasta sayısının sürekli arttığı şu günlerde, önümüzdeki dönemde bu verilerin olumlu yönde değişeceğini ön görmek zor. İşte bu yüzden, eleştirmenlerin sadece sinema salonlarında gösterime giren filmler üzerine yazması pek olası görünmüyor.
Charlie Kaufman’ın yeni filmi ‘Her Şeyi Bitirmeyi Düşünüyorum’un Türkiye dahil dünya genelinde uyandırdığı heyecan ve tartışma ortamı, aşı bulunana kadar, çevrimiçi mecraların önemini koruyacağının bir göstergesi… Iain Reid’in aynı adlı romanından uyarlanan film, Netflix’in ödül sezonunda adından söz ettirebilecek yapımlarından biri… Ama dar bir sinefil kitlesine seslendiği, hatta deneysel nitelik taşıdığı söylenebilir.
Pandemi döneminde çevrimiçi hizmet veren servislerin yeni filmlerinden haberdar olmamak zor. Özellikle sosyal medyada bu filmlerin yolları gözleniyor, fragmanları bile heyecan dalgasına neden olabiliyor.
Öte yandan, pandemiden önce çevrimiçi servislerde gösterime giren ama geniş kitlelerin radarına giremeyen nitelikli filmler de var. Sözgelimi Netflix’in ilk orijinal filmi olarak anılan ‘Beasts of no Nation’… Ailesi katledildikten sonra bir Afrika ülkesindeki iç savaşa katılan çocuk asker Agu’nun öyküsünü anlatan film, ele aldığı konuyu işleyen en iyi kurmacalardan biri olarak 2015’in öne çıkan yapımlarından biriydi.
‘Parazit’ ile tanıdığımız Güney Koreli sinemacı Joon-Ho Bong’un yazıp yönettiği 2017 yapımı ‘Okja’ da benzerine zor rastlanır bir bilimkurgu... ‘İnsanlar ucuz ve kaliteli et yesin’ diye laboratuvarda geliştirilen yeni domuzlardan birini yetiştiren yaşlı çiftçi ile torununun öyküsünü anlatan ‘Okja’ eğlenceli ve hafif olduğu kadar politik ve derin bir film…
Dustin Hoffman, Adam Sandler, Ben Stiller başta olmak üzere ünlü oyuncuları bir araya getiren, Cannes Film Festivali’nde yarışan Noah Baumbach imzalı alternatif aile dramı ‘The Meyerowitz Stories (New and Selected)’ de komediyle dram arasına gidip gelen en iyi Netflix orijinal yapımlarından biri.
Çocuk sahibi olmaya çalışan entelektüel bir çiftin öyküsünü anlatan ‘Private Life’ (2018) da gönül rahatlığıyla önerebileceğim filmlerden... Yönetmen Tamara Jenkins, çaresiz kaldıkları bir konuda ne yapacaklarını şaşıran çiftin deneyimlerinden sadece inceliklerle dolu, duyarlı bir komedi çıkarmıyor; orta yaş sorunları üzerine çekilmiş belki de en samimi filmlerden birine imza atıyor.
Sinema salonlarının kapalı olduğu şu günlerde, dijital platformlar ve çevrimiçi servisler dışında sinemaseverlerin önünde çok fazla seçenek yok. BeinConnect, Prime Video, Film Box ve Netflix, geniş film arşivleriyle dikkat çekiyorlar. Kuşkusuz, içeriklerinde ödüllü iyi yapımlara, festivallerden gelen filmlere yer veriyorlar ama geniş kitleyi ve ort ...
Pandemi dönemi, evimizden hiç çıkmadan çevrimiçi olarak katılabildiğimiz film festivalleriyle sürüyor. İstanbul Film Festivali’yle başlayan çevrimiçi gösterimlerin sinemaseverler arasında gördüğü ilgi, benzer etkinliklerin uzun süre daha devam edeceğinin bir göstergesi… Kuşkusuz, hiçbir şey karanlık sinema salonunda birlikte film seyretmenin yer ...
Bu yıl Oscar ödüllerinin bile çevrimiçi olarak gösterime giren filmlerin katılımıyla gerçekleşeceğini düşünürsek festivallerin işlevi, pandemi döneminde daha da önem kazandı. İstanbul, Ankara ve Adana’daki ulusal yarışmalardan sonra 12 filmin Türkiye prömiyerinin gerçekleştirildiği Antalya’nın da iptal edilmeden düzenlenmesi, özellikle sinemacılar ...
Pandemi nedeniyle beş ayı aşkın bir süredir sinemaya gitmiyorum. Hayatımın hiçbir döneminde sinemalardan bu kadar uzak kaldığımı hatırlamıyorum Sinema kendimi bildim bileli hayatımın vazgeçilmez bir parçası... Annem ve babam, ablamla beni 3-4 yaşlarından itibaren yazlık sinemalara götürdüğü için ilk gördüğüm filmi bile hatırlamıyorum. Öte yan ...
Türkiye’de, pandemi nedeniyle kapanan sinema salonları 10 Temmuz Cuma günü açıldı ve 70’i aşkın salonda 15 film gösterime girdi. ‘Kızım Gibi Kokuyorsun’ adlı yerli yapım dışında, filmlerin tümü seyircilerle pandemi öncesinde buluşmuştu. Türkiye’deki sinema işletmecileri adına küçük bir ‘deneme uçuşu’ydu bu… Yaz aylarında sinema seyircisinin düşt ...
Sinema salonlarının pandemiye karşı alınan önlemler ve yeni düzenlemelerle birlikte açılmasına az kaldı ama seyircilerin salonlara dönüp dönmeyeceğini tahmin etmek zor. Bazı sinemaseverlerin uzun süre evde film seyretmeye devam edeceği kesin… Salonlar açılana veya pandemi tehlikesi tümüyle geçene kadar evde film izleyecek sinemaseverler için 6 belg ...
Sinema salonlarının hâlâ açılmadığı, yeni filmlerin gösterime girmediği bir ortamda sinemaseverlerin önündeki en iyi seçeneklerden birininsinema tarihinin unutulmaz klasiklerini keşfetmek olduğunu düşünüyorum. Geçen ayki yazımda da belirttiğim gibi yasa dışı film sitelerine uğramadan ve dijital platformlara abone olmadan evimizi kişisel bir sinemat ...
Pandemi nedeniyle sinema salonları hâlâ kapalı… Hayatın ne zaman olağan akışına döneceğini, sinema salonlarının ne zaman açılacağını kimse bilmiyor… Sinemaseverler bu dönemi televizyonlarda ve internet üzerinden hizmet veren dijital platformlarda film izleyerek geçiriyor. Kuşkusuz, hiçbir şey sinema salonunda film seyretmenin yerini tutamaz ama ...
Covid-19 salgını nedeniyle çoğumuz evden çalışıyoruz. Ofislerine gidenler de mesai bitimi hemen eve dönüyor. Sinema salonları, salgın sona erene kadar kapalı ve yeni filmlerin vizyonu süresiz olarak erteleniyor. Böylesi bir dönemde sinemaseverler için en iyi seçenek, televizyon kanalları ve internet üzerinden hizmet veren dijital platformlar… Göste ...
Bazı filmler boğazda düğüm gibi kalır... Öfke ve umutsuzluk arasında gidip gelirsiniz... Ama öte yandan, o filmin çekilmiş olması güçlü bir tesellidir. Geçen hafta gösterime giren “Annelerimiz” (Nuestras Madres) tam da böyle bir film benim için... Cesar Diaz’ın yazıp yönettiği film, İç Savaş’ın bitmesinden 22 yıl sonra Guatemala’da, toplu mez ...
Çoğumuz sinemaya gündelik hayatın rutininden, dertlerinden kaçmak için gideriz... Kaçış bazen gerçekten de güzeldir. Çocukluğumda sinema, başka dünyalara açılan bir kapıydı… Bugün de öyle… Çocuğumuzla gittiğimiz fantastik macera türünde bir aile filmi, eşimizle seyrettiğimiz hafif bir romantik komedi bazen çok dinlendirici olabilir… Öte yandan, ...