Pinhani ile birlikte enstrümanlarla dolu bir minibüste, bol virajlı yollardan geçerek Karadeniz’e doğru yol alıyoruz. Hava pırıl pırıl. Camdan dışarıyı izliyorum. Yemyeşil bayırlar, otlayan koyunlar, çiçek açmış ağaçlar ve renkli evler, kentsel dönüşümden gına gelmiş ruhumda antidepresan etkisi yaratıyor. Grubun kurucusu Sinan Kaynakcı yan koltukta bağlama çalıyor. Selim Aydın (bas gitar), Hami Ünlü (davul), Eray Polat (gitar) ve Dinçer Demirci (tonmaister) ben aralarındayım diye çok dikkat ederek, son derece nazik cümlelerle güle oynaya PlayStation oynuyorlar.
Ordu yolundayız. Bir gece önce Sivas’ta son derece coşkulu ve samimi bir kalabalığa konser vermişiz, bir sonraki durağımız için ilerliyoruz. Bu akşamki, Pinhani’nin tüm Türkiye’yi dolaştığı turnelerinde benim ‘konuk sanatçı’ sıfatıyla katıldığım ‘mini turne’nin son konseri olacak. Sahneden indiğim gibi havaalanına gidip İstanbul uçağına yetişeceğim. Ve beni bekleyen işlerimin başına döneceğim. “Çay içer misin?” diye soruyor Sinan. Ben ki çok çay içtiğimi zannederim, bu turnede fark ediyorum ki, Pinhani’nin yanında henüz bir çırağım bu konuda. Turne minibüsünde bile demleme çay ve filtre kahve yapacak kadar düşkünler bu iki içeceğe. “Olur” diyorum. Çaylarımızı içiyoruz.
Kadıköy çıkışlı Pinhani ile tam olarak hangi yıl tanıştık bilmiyorum. Çok eskilerde bir zaman, grubum üçnoktabir’le Beyoğlu Mojo’da sahne alırken selamlaştığımızı hatırlıyorum. Sinan esas ilk kez 2011 yılında, Feridun Düzağaç’ın şarkılarının 11 grup/müzisyen tarafından yorumlandığı İyilik Güzellik Spor albümünün tanıtım fotoğrafları için, o zamanki adıyla İnönü Stadı’nın çimenlerinde yapılan çekim sırasında uzunca sohbet ettiğimizi söylüyor. Sonrasında ben onların Ne Güzel Güldün adlı şarkısını yorumladım, onlar Gölgemde Dinlenmeye Gel’i, birbirimizin sahnelerine konuk olduk, Sinan Ondan Öyle adlı şarkısını son albümüm Ve Ev’e hediye etti, ben onların Nehirler Durmaz klibinde oynadım. Birlikte ısrar ya da mecburiyet gerektirmeyen doğal işbirliklerimiz oldu. Ama tüm bu ortak çalışmalara, yer yer Moda’da bir araya gelip bir şeyler içmemize rağmen onları gerçek anlamda yakından izleme, inceleme, tanıma imkanım yoldayken oldu. Denizli, Antalya, Sivas ve Ordu yollarında.
Türkiye’de yakın dönem folk müziğinin en önemli temsilcilerinden biri olduğunu düşünürüm Pinhani’nin. Onları temsil eden her şey kesinlikle bu toprakların ve üzerinde yaşayanların bir parçası, yansıması. Yerele duydukları saygıyı ve ilgiyi bugüne son derece sıcak melodiler ve sözlerle taşıyan bir ekip. Sinan’ın orkestra şefi olduğu bu grupta konum ya da yaştan ileri gelen bir saygı olmasına rağmen kesinlikle soğuk bir hiyerarşik yapı yok. Zaten enstrümanları, amfileri kapıp araca taşıyan, herkesin ne yiyip içeceğini organize eden, yol-mekan-konaklama planlamalarında son derece söz sahibi olan, gittikleri her ilde tüm mekan sahiplerini tanıyan alışılmamış bir ‘frontman’ Sinan. Denizli’ye giderken havaalanında ona, “Neden böyle?” diye sorduğumda, r’leri bolca vurguladığı bir Karadeniz şivesiyle, “Ne diyorlar? Control freak mi? Ondan” diyor.
Sinan çaba sarf etmeden komik olanlardan. Gözlemleri, bunları dile getiriş şekli, ciddi konuşma tarzının arkasındaki çocuksu tarafı, bir mühendisinki gibi son derece katmanlı ama organize aklı, nezaketi, seni senden daha fazla düşünüyor oluşu (herkese yaklaşımı aynı), müziği her an daha fazla öğrenmeye çalışması, bu işin görkemli rock ‘n’ roll tarafıyla zerrece alakası olmayışı, değil kendini ‘ünlü’ olarak görmeyi, bunun ne demek olduğuyla bile ilgilenmeyişiyle hakikaten sıradışı biri. Keza grubun geri kalanı da tam da ona benzeyen ya da bu yapının bir parçası olunca ona kolaylıkla ayak uyduran insanlardan oluşuyor. Selim, Hami ve Eray sakin (ya da kontrollü olmayı iyi bilen), olgun, işlerini en iyi şekilde yapan, kibar ve iyi insanlar. Aynı şekilde teknik ekip de. ‘İyi’ onları tanımlarken kolaya kaçan bir sıfat olabilirdi, eğer ki bugün ülkede ve hatta dünyada bunun nadir bulunan bir haslet olduğuna aymamış olsaydım.
Denizli, Antalya, Sivas ve Ordu’da, neredeyse hepsinin biletleri tükenmiş olan konserlerinde onları çok heyecanlı, gözlerinin içi gülen, coşkulu bir kalabalık karşılıyor. Sahneye çıktıklarında çığlıklar (basbayağı Beatles konseri misali) ortalığı inletiyor. Şarkılar hep bir ağızdan söyleniyor, son albümleri On Türkü’den çaldıkları türküler ortamı iyice ısıtıyor, hatta konserin sonlarına doğru Bir Elmanın Yarısı’nı çaldıklarında ortam bir saniye içinde (iki değil) bir düğün salonuna dönüyor, göbekler atılıyor. Sinan sahneden inip kalabalık arasında dolaşarak onlara eşlik ediyor.
Seyirci ile aralarında öyle bir iletişim var ki, kapıları her zaman onlara açık. Konser başlamadan önce dinleyicileriyle aynı masada yemek yiyip çay da içiyorlar, konser sonrası kulisin önünde uzun kuyruklar oluşturan herkesle tek tek fotoğraf çektirip sohbet de ediyorlar, hatta bazı çok eski dinleyicileriyle zaman zaman telefonda hal hatır ettikleri bile oluyor.
Türkiye’de pek çok grubun ayak basmadığı şehirler ve mekanlarda ikinci, üçüncü kez konser veren ve artık neredeyse gitmedikleri şehir kalmayan bu grubun dinleyici tarafından bu kadar bağra basılması bir tesadüf değil. Hakiki, mütevazı ve sade bir grup Pinhani. Ve tam da bu yüzden bir o kadar gösterişli ve özel.
Ordu’dan uçağa binip eve dönerken kafamda yeni pencereler açılmış olduğunu fark ediyorum. Onlarla birlikte yolculuk etmek, sahneye çıkmak, müzik ve hayat üzerine konuşmanın bana ne kadar iyi geldiğini düşünüyorum. Müzisyen dayanışması esas böyle bir şey olsa gerek. Ruhunda, kalbinde ve düşünce sisteminde yeni ufuklar açan insanlarla bir arada olmak…
Yine kara haberlerin, gündemlerin ortasında yazı yazmaya çabaladığımız bir hafta… Bilgisayarın daha doğrusu telefonun başındayım. Uçaktayım. Telefonumu yan çevirip önümdeki açılır kapanır masaya koydum, mini bir bilgisayarın başındaymışım gibi küçük dijital harflere basıp bu yazıyı tamamlamaya çalışıyorum. Sabiha Gökçen’e giden metrodan havaalanınd ...
Bazen gecenin bir vakti, ruhum sıkkın olduğunda ve uykuyla sonu gelmeyen bir kovalamaca oynadığımızda aklıma bir cümle gelir: “Hiçbir şey gece kadar rahatsız etmiyor.” Havanın karanlığı içiminkine eşdeğerdir ve bir an önce sabah olsun da aydınlık gökyüzü içimi ferahlatsın diye beklerim. “Hiçbir şey gece kadar rahatsız etmiyor.” Türk rock müzik sahn ...
Son vaka 6 Temmuz akşamı yaşandı. Cem Adrian, Van Atatürk Kültür Parkı’nda binlerce kişinin önünde şarkısını söylerken yüzüne dolu bir su şişesi fırlatıldı. Yanağına isabet eden şişeye rağmen şarkısına devam eden Cem, saldırının ardından “Elimdeki gülü az önce pet şişe atan dostuma armağan ediyorum. Siz iletirsiniz ona, bayağı çalışmış olmalı çünkü ...
Geçen cumartesi Kadıköy Barlar Sokağı’ndaki Bina’da genç bir kadın yanıma yaklaşıp “Melis Hanım merhaba, sizi lise yıllarımda çok dinledim” dedi tatlı bir şekilde. Teşekkür edip “E dinlemeye devam edin, konserlerime gelin” dedim. “Tamam” dedi, “geleceğim.” Bu karşılaşma bana kısa bir süre önce başka bir dinleyiciden gelen bir mesajı hatırlattı: “Ya ...
Bu başlık size tarih kitaplarını hatırlatmış olabilir ama konumuz tarih değil. Beşiktaş’ın 1947’de inşa edilen yuvasından bahsediyorum ama konumuz futbol da olmayacak. Bu yazıda stad konserlerinden ve başlıkta da belirttiğim gibi bir tür geri dönüşten söz edeceğim. Ama neden ikinci? Bunu hatırlamak ya da yaş olarak o dönemlere yetişmediyseniz öğren ...
Bugün 19 Nisan. Ben size bu yazıda 17, 18 ve 20 Nisan’dan bahsedeceğim. Kronolojik olsun, önce 17 Nisan’a gidelim. Görkem Karabudak, şubat ayında yayınladığı ilk EP’si Kontra’nın ilk konserini Babylon’da o akşam verdi. Multi-enstrümanistliğini ve vokalini ayrı, sohbetini muhabbetini ayrı sevdiğim bir isim Görkem. Onu uzun yıllar Çilekeş’in vokali o ...
Bağdat Caddesi’nde, ona paralel devam eden ve dik inen sokaklarda cafe, restoran ve barlar mantar gibi çoğalmadan önce, yani 12 sene evvel, Çiftehavuzlar’da bir pizzacı-bar açıldı. Masal anlatır gibi başladım söze ama düşününce, o günler artık gerçekten bir masal gibi geliyor. Ülke, şehir, ilçe, semt, iklim, bizler… Sadece 12 yılda bile o kadar çok ...
Geçen salı akşamı telefona uzandım, Instagram’ı açtım ve karşıma inanamadığım bir paylaşım çıktı. Şarkılarıyla milyonlarca kişiye ulaşan genç müzisyen Deniz Tekin, müziği daha doğrusu müzik sektörünü bıraktığını açıklıyordu. “Sevgili dinleyici” diye başlıyordu sözlerine, “2015-2024 arası süren yolculuğun jübilesi Dorock XL konserimiz oldu. Bu süreç ...
3000 kişi! Beş yıldır hiç konser vermeyen, yeni bir şarkı yayınlamayan Gevende’yi geçen haftaki Zorlu PSM konserinde izleyen dinleyici sayısı bu. Küsuratı da var. Müthiş bir katılım. Dijital dünyadaki rakamların gerçek hayatla bağının ne kadar yanıltıcı olabileceğini gösteren çok da iyi bir örnek aynı zamanda. Gevende’nin adını ilk kez 2005 yılı ...
Geçen hafta Aleyna Tilki’nin bir videosu müzik sektörünün ortasına bomba gibi düştü. Sözlerime Uçan Kuş magazin ağzıyla başlamak istemezdim ama Tilki’nin sözleri gerçekten benzerine daha önce rastlanmamış derecede açık, isyan dolu ve hatta küfürlüydü. 2000 doğumlu genç şarkıcı Instagram videosunda, sahneye çıkmasını engelleyen, konserlerini ipta ...
Bugün, biraz önce Instagram’da Jennifer Aniston’ın Matthew Perry ile ilgili paylaşımını okudum ve içimde büyük bir heyelan oluştu. Konuya hakim olmayanlar için kısaca açıklamam gerekirse… 1994-2004 yılları arasında yayınlanan, tüm dünyada izlenme rekorları kıran, televizyon tarihine sadece oyuncuları, senaryosu, replikleri, sunduğu New York atmosfe ...
Sonbahar sezonunun kültür-sanat açısından son derece hareketli başladığından söz etmek üzere yazıya başlamıştım ki, Türkiye’de üç günlük ulusal yas ilan edildi. Gazze’de yaşananlar öyle vahim boyutlarda ki, yazılıp çizilen her şey eksik kalıyor. Olan her zamanki gibi masum çocuklara, insanlara oluyor ve yıllara yayılan, maalesef hiçbir zaman da tam ...
Moda’nın müzikle bağlantılı en önemli simgelerinden biri kapılarını sessizce kapadı, diğeri ise gelecek ay -yeni yer bulunduğunda tekrar açılmak üzere- kapanmaya hazırlanıyor. Aslında kurucularının karakterini düşününce bu sessiz gidişler çok da anlaşılır bir zemine oturuyor ve şaşırtmıyor ama ben yine de sessizliği kırıp Kadıköy’ün bu önemli simge ...
Babam, 20’li yaşlarının başında iki senesini İtalya’da geçirirken, ileride doğacak çocuklarının müzik kültürünü temelden etkileyeceğini elbette bilmiyordu. O 1963-1965 yılları arasında izlerini hiçbir zaman unutmayacağı bir kültürle tanışırken, aynı dönemde İtalya’da ve dünyada ileride “duayen müzisyen” olarak anılacak yeni cevherler ortaya çıkıyor ...
Normal şartlarda bugün yani 28 Temmuz Cuma günü, dünyanın en benzersiz gruplarından biri KüçükÇiftlik Park’ta büyülü bir performansa imza atacaktı. “Büyülü” detayından eminim çünkü grubu 2008 yılında Belçika Rock Werchter’de, akşam olmasına rağmen hala kararmaya niyeti olmayan mavi-pembe bir gökyüzünün altında binlerce kişiyle beraber izlemiştim. S ...
Bir seçim daha bitti. “Bir sonraki seçime kadar biraz olsun soluklanabiliriz” diye hayal kuranlara yanıt 31 Mart 2024’ten geliyor çünkü o gün de yerel seçimler var. 10 ay sonrasından bahsediyoruz ama zaman göz açıp kapayıncaya kadar geçtiğine ve hazırlıklar da birkaç ay öncesinden başladığına göre, nasıl olduğunu bile anlamadan bir seçim maratonuna ...
Bu yazıyı hayatlarımızın artık “kader anı” olarak kabul edilen o tarihe yani 14 Mayıs’a bir hafta kala yazıyorum. Sohbetlerimize ve WhatsApp gruplarımıza yarı şaka-yarı karamsar tonlarda sıklıkla düşen, “Olmadı yüzerek Yunanistan’a…” “İlk uçakla Avrupa’ya…” cümlelerine karşı “Her şey çok güzel olacak” ve “Birleşe birleşe kazanacağız” cümlelerinin s ...
Zor bir hafta oldu. Olmaya da devam ediyor. Beklenmedik haberlerin en kötülerinden biriyle, ani bir kayıpla hayatlarımız, sektörümüz alt üst oldu. 1987’den beri dergilerde, gazetelerde yazan, çok çeşitli mecralarda yöneticilik ve danışmanlık yapan, konserler düzenleyen, projeler üreten müzik insanı, gazeteci, yazar, psikolog Tolga Akyıldız’ın pat d ...
6 Şubat depreminin ardından Türkiye’nin her köşesine hakim olan dayanışma ruhu müzik sektöründe de dalga dalga yayılıyor. Felaketin ardından göz yaşartıcı bir azimle seferber olan halkın ve duyarlı kuruluşların yardımları bölgeye ulaşırken müzisyenler, organizatörler, mekanlar ve müzik emekçileri de düzenledikleri konserlerle destek toplamaya devam ...
Çetin Altan’ın 28 Nisan 1960’ta ülke kaynarken kaleme aldığı köşe yazısı şu cümleden ibaretti: “Bugün canım yazı yazmak istemiyor.” Başka hiçbir şey yoktu köşesinde. Öyle bir yılgınlık, öyle bir tükenmişlik, memlekette olanların ruha kazınmış yarası… 63 yıl sonra aynı duygudayım. Ne yazacağımı bilemeyerek bilgisayarın başına oturdum. Nereye gideceğ ...
Bundan birkaç hafta önce, salondaki kanepede bilgisayarıma gömülmüşken birden komşunun televizyonundan Fatih Altaylı’nın sesinin geldiğini duydum. Bu durum, ya kulaklarımın çok iyi duyduğunun ya da evin duvarlarının ince olduğunun bir göstergesi olabilir bilmiyorum ama o an bilgisayarda her ne yapıyor isem bırakıp hemen BloombergHT’yi açtım. Bu ace ...
“İyiyim. Hayır değilim. Her şey çok güzel olacak. Yok olmayacak. Her inişin bir çıkışı var. Bu inişin sonu yok.” Bunlar Türkiye’de yaşayan sıradan bir vatandaşın bir gün ya da bir hafta içerisinde aklından geçirdiği cümlelerden bazıları. Ve hatta sokağı dinleyen ve izleyen, sosyal medyayı takip eden herhangi biri, yukarıdaki gelgitlerin insanla ...
“Gülmeye çok ihtiyacım var.” Bu cümleyi kuran en az üç kişiyle birlikte aynı mekânda, Kadıköy Barlar Sokağı’ndaki BKM Mutfak’ın üst katında, İstanbul Komedi Festivali kapsamında sahneye çıkan Yaprak Ünver ve Selin Dilmaç’ın gösterisindeyim. Sahneye çıkar çıkmaz yönelttikleri, “Kimlerdensiniz? Buraya niye geldiniz?” sorularına alçak ya da yüksek ses ...
Bundan yaklaşık üç ay önce Babylon’dan 28 Ekim için konser teklifi geldiğinde kısa süre içerisinde bir şey fark ettim. Ekim 2022 sahneye çıkışımın 20. yılıydı. Aslında baştan alayım… Matematiğim ve zamanın ilerleyen bir şey olduğunu kabul etme duygum o kadar kötü ki, ilk hesapladığımda 10 yıl geçtiğini sanıyordum. Bunun müthiş bir kutlama vesilesi ...
Tam güvenebilir miyim bilmiyorum ama ölürken hayatımın gözlerimin önünden geçeceğine dair bir ihtimal var. Gerçekleşecek mi? Henüz bilmiyorum. Ama eğer mümkünse, yani gözümden anlar geçecekse, o karelerden biri kesinlikle benim için 90’ların ortasında Beyoğlu’nda, Sıraselviler Caddesi’nde ilk kez Kemancı’ya girdiğim gece olacak. Reşit olmadan ç ...
Gülşen’in gündemi darmaduman eden tutuklanma haberiyle ilgili bir şeyler yazmak üzere bilgisayarın başına oturdum. Artık ev hapsi olarak devam eden bu cezanın ne kadar hukuk dışı, karanlık ve keyfi olduğunu yazacak, konunun sahnede müzisyen arkadaşına sarf ettiği cümleden daha derin olduğunu söyleyecek, o cümleyi ayıplamak, eleştirmek yahut ciddiye ...
Üç sene aranın ardından vereceği ilk festival konserinin hemen öncesinde, Maslak’ta ormanın tam orta yerine yayılan bir kuliste Aylin Aslım’la sohbet ediyoruz. Onunla en son 2017 yazında Kaş’ta yüz yüze görüşmüştüm. Büyük şehri terk edip güneye yerleşen müzisyenlerle ilgili hazırladığım röportaj serisinin konuklarından biriydi. Kaş’ı yeni evi olara ...
Gerçek anlamıyla yıllar süren kuraklıktan sonra müzik sektöründe tomurcuğun, yeşilin belirebildiği bir yaz başladı. Tüm ekonomik zorluklara ve pandeminin etkisini hala tam olarak yitirmemesine rağmen… 2020 yazında bir akşam sektörün önde gelen bazı isimleriyle sohbet ediyorduk. Bu işin 2022’de biteceğini söylediklerinde “Yok artık!” demiştim. Varmı ...
İnönü Stadı’nda en son 12 yıl önce bir konser izledim. Haziran 2010’du ve sahneye arka arkaya Alice in Chains, Rammstein, Megadeth, Manowar, Slayer, Metallica ve daha fazlası çıkıyordu. Evet bu efsane bir kadroydu ama ben 29 yıl önce, 1993 yazında aynı yerde bir dizi başka efsane ismi çok küçük yaşta izlemiştim. Türk müzik tarihinde stadyum konserl ...
Bodrum + gece hayatı + rock müzik. Bu üçü bir araya geldiğinde “eşittir” kısmı size ilk üçte mutlaka Körfez’i verecektir. Barlar Sokağı’nın en eski ve özel barlarından birini… Bir mekânın değil yıllarca, aylarca yaşayamadığı bir dönemde nesilden nesile devam eden bir aile işletmesinin istikrarını çok etkileyici buluyorum. O yüzden 2022 itibari ...
Çocuk gibi sevinmek… Çocukluğa has, yaş ilerledikçe unutulan ya da kaybedilen bir neşe türü. Zıp zıp zıplamak, ağız dolusu gülmek, gözlerinden yıldızlar çıkması… Tanımlamaya çalışmak manasız olsa da, buna benzer bir şeyler. 28 yıllık rock grubu Foo Fighters’ı izlediğim iki sefer de bu neşe türünü hücrelerime kadar hissettiğim anlardı. 26 Mart C ...
Moda Burnu’nda, her bir köşesinde sanat işlerinin olduğu retro bir apartmanda pazar kahvaltısındayız. Kahvaltı dediğim aslında öğle kahvaltısı yani yabancı arkadaşlarımızın tabiriyle bir tür ‘brunch’. Masada dostlar ve birbirini sevenler var. Ve hiç tükenmeyen bir sohbet. Müzik, konserler, Kadıköy’de akıl durduran kiralar baş konular. Bir konudan d ...
mor ve ötesi’nin sekizinci stüdyo albümü Sirenler’i (Rakun Müzik) yayınlandıktan iki gün sonra yağmurlu bir günde, Datça-Bodrum yolunda dinledim. Datça’dan Marmaris’e inen kıvrımlı yollarda kâh gri denizi, kâh bulutları, kâh geçen yazki yangında maalesef kül olmuş ormanları arşınlarken uzun zamandır hissetmediğim bir şeyi hatırladım: Sevdiğim bir g ...
İnsan mutsuz olmak için çaba harcar mı? Dünden beri bunu düşünüyorum. Düşünmeme sebep olan şeyi düşündüğümde durum komik mi trajik mi emin olamıyorum. Çünkü sebep, Cem Yılmaz. Ve gösterisi Diamond Elite Platinum Plus. Niye olduğuna geleceğim ama önce şunu söyleyeyim… İnsanların klavye aracılığıyla birbirini doğramasına sebep olan bir takım kısa ...
Geçenlerde radyo programım Tematik için çalacağım şarkıların listesini oluştururken -tema, gripten mustaripler için ‘geçmiş olsun’ şarkılarıydı- The Beatles’ın Getting Better adlı şarkısına denk geldim. Önce “Hah!” dedim, “bunu da ekleyeyim. ‘İyileşme’ şarkısı tam da bu listeye göre.” Fakat sözleri baştan sona okumak üzere internete girdiğimde çok ...
Yıllardan 2005, günlerden 3 Eylül’dü. Artık tarih olmuş bir festivalin, Rock’n Coke’un düzenlendiği Hezarfen Havaalanı’nda The Cure konserinin başlama saatini heyecanla bekleyen bir festivalci olarak alanda dolaşıyor ve bir yandan da ismini kesinlikle hatırlayamadığım bir kanal için dinleyicilerle kısa röportajlar yapıp hangi grubu heyecanla bekled ...
Geçen gün, İstanbul’da artık nesli tükenmiş birer canlı olarak nitelendirilebilecek ‘taksi’lerden birinde, Moda’nın neresi olduğunu bilmeyen bir şoförle yolculuk ediyorum. Bağdat Caddesi’ne inen sokaklardan birinin köşesinden binip de “Moda’ya lütfen” dediğimde, Cadde’ye çıkma arifesinde olan genç şoför, “Sağa mı sola mı?” diye soruyor. Şaka mı yap ...
Yazıma reklamlarla başlamış olacağım ama ilk kitabımın son sayfasını geçen pazartesi bitirdim ve Can Yayınları bünyesindeki Mundi Kitap’ın ellerine teslim ettim. Kafamda uzun zamandır kesilmeyi bekleyen en uzun kurdeleyi kesmiş olmanın verdiği hafiflik ve sevinç bana bir tür ‘tatil ruhu’ yaşatırken, yaz başından beri aynı anda birkaç iş yaptığımdan ...
14 Ağustos Cumartesi akşamı, Duman’ı izlemek üzere Bodrum Antik Tiyatro’ya doğru yol alıyorum. Bu, bir yıl aradan sonra gideceğim ilk konser. Ve işin garip tarafı, bu gerçeği fark edişim konser gününe rastlıyor. Birkaç dakika boyunca, “Bir dakika ben en son hangi konsere gitmiştim?” diye düşünüp cevabı bulamayınca artık fotoğraflı günlük görevi gör ...
Artık sezon itibariyle kuru bir tost ve demli çaya bile çılgın fiyatlar ödenen Bodrum’da, deniz kenarında yazı yazıyorum. Karşımda oturan arkadaşım, “Bak şu arkada bir çocuğun elinde gökkuşağı renginde bir oyuncak var” diyerek ileriyi işaret ediyor. Kafamı çeviriyorum, şezlonga yatmış bir kızın elinde ‘baloncuklu renkli oyuncak’ diye tanımlayabilec ...
Hayatımızın çok garip bir dönemindeyiz. Normal şartlar altında olsak, belki çalışmaktan helak olduğumuz bir haftanın yorgunluğunu atacağımız, önceki gece feneri kim bilir kaçta hangi barda ya da konser mekânında söndürdüğümüz için yaralarımızı saracağımız, Garfield gibi koltuktan koltuğa devrilerek geçireceğimiz bir günü, yani pazar gününü, SP vide ...
Normal bir dünyada yaşıyor olsaydık, bu mevsimde WhatsApp gruplarında, “Şu festival açıklanmış!”, “Ya buna kesin gidelim!” “Şunu kaçırmayalım!” mesajları, muhtelif afiş görselleri yahut konserlerle ilgili sosyal medya iletileri yağıyor olacaktı. Gel gör ki, uzun süredir normal bir dünyada yaşamıyoruz. Aşısı olan lanet bir virüs kol gezmeye devam ed ...
Bundan birkaç sene önce bir röportaj için Dalaman’dan Kaş’a doğru yol alırken, transferimizi gerçekleştiren araçta cızırtılı bir radyo frekansından duyduğum şarkılar beni hayrete düşürmüştü. Arka arkaya çalan Alice in Chains ve Pearl Jam’den sonra bir de Temple of the Dog’dan Hunger Strike başlayınca, yanımdaki fotoğrafçı arkadaşımla sohbeti bırakı ...
Müzik sektöründe çalışan çoğunluk -sayılı sanatçı ve mekânın minimumda ve zarar ederek iş yapmasını bir kenara koyarsak- tam bir yıldır işsiz. Lafın gelişi değil, gerçek anlamıyla işsiz. Evet, tüm dünya darda, bunun tartışılacak yanı yok. Fakat çoğu ülkede darda olanlara devlet yardım elini istikrarlı ve cömert şekilde uzatırken, bir yandan da gidi ...
İstanbul’da lapa lapa kar yağarken, ben termometrenin 19 dereceyi gösterdiği Bodrum’da yüzümü gökyüzüne dönmüş -ayıptır söylemesi- güneşleniyorum. Birkaç sene önce D vitamininin en çok bileklerden nüfuz ettiğini öğrendiğimden beri güneş altında bileklerimi Örümcek Adam stiliyle tutmayı adet edindim. Bir ara çaprazımdaki pet shop’un önünden dumanlar ...
Kökleri 20 yıl öncesine dayanan Duman’ın solo albüm çıkarmamış tek üyesiydi Batuhan Mutlugil. Ta ki, takvimler 15 Ocak 2021’i gösterene kadar. 90’lardan beri kendine has bir yol izleyen grubun ünlü gitaristinin bir albüm hazırlığı içinde olduğunu duyuyorduk. Geçen yaz hız kazanan bu sürecin ilk meyvesi Aralık 2020’de yayınlanan single Bambaşka oldu ...
Yıl sonuna geldik ve galiba her şey üç ay içerisinde oldu. 2020’nin bende bıraktığı his bu. Ne aralık ayında olduğumuzun farkındayım, ne bugüne nasıl geldiğimizin… Üç ay içerisinde her şey paketlenmiş gibi. Ne olduğunu anlayamadan geçip giden bir sene. ‘Hiçbir şey olmasa bile kesinlikle bir şeyler oldu’ senesi. Saat 21.00 olmadan kendimi eve atm ...
17 Kasım 2020, saat 18.16. Yaklaşık bir saat sonra yeni bazı kararlar açıklanacak. Mekânların ve tüm hayatın kapanması, bazı şeylerin eskisi gibi yapılamayacak olması söz konusu. Ve hatta sokağa çıkma kısıtlamalarının gündeme gelmesi. Aylar sonra, daha önce bu yılın bahar aylarında tecrübe ettiğimiz bir süreci tekrar yaşayacağız gibi görünüyor. Ve ...
Şarkı keşfetmenin bir hikâyesi olduğunda yani o şarkıyı keşfetmek için emek harcadığında, hayatında kapladığı yer de daha derin oluyor. Hakan Kurşun’un Boğazın Üstünde şarkısına bayılıp Kaos kasetini (evet kaset) haftalarca aradığım ve sonunda Beyoğlu’nda bir müzik dükkânında kalan son bir taneyi satın aldığım gün gibi. Aradığımızı saniyesinde buld ...
Uyumaya çalışıyorum ve ileride deniz kıyısındaki bir bardan çok uzun zamandır duymadığım tanıdık bir şarkı yükseliyor: “A little bit of Monica in my life / A little bit of Erica by my side / A little bit of Rita is all I need / A little bit of Tina is what I see / A little bit of Sandra in the sun / A little bit of Mary all night long / A little bi ...
Yorgun musunuz? Bedenen mi ruhen mi? Kim ya da ne buna sebep? “Kafamı yastığa koysam üç gün uyurum” diye düşündüğünüz oluyor mu? Ayaklarınızın iş yolunda geri geri gittiği? Belki ev yolunda? Aşk yolunda? Bir türlü iyi haber vermeyen bir dünya ve ülkede hayat yolları giderek daha da daralıyormuş gibi görünüyor mu? Ya da o yolların bunca yürümenin so ...
İçim sıkışıyor. Kara haberler arka arkaya geldikçe günlerden hangi gün olduğunu anlamanın mümkün olmadığını fark ediyorum. Bugün pazartesi mi, cuma mı, pazar mı? Sabah uyandığımız gün aydın olacak mı? Ülkenin haberleri acıyı iliklerine kadar hissedenler için yine ekstra mesai yapıyor. Sosyal medyada karşıma çıkan cinayet haberleri. Vahşice öldürüle ...
Müzisyenlerin yer yer emekli, yer yer işsiz gibi hissettiği bir dönemden geçiyoruz. Evde ya da kimi zaman stüdyolarda üretim hala devam etse de yoğunluk az, sahneler ise hepten kapalı. Birkaç ‘arabalı konser’ denemesi yakın gelecek için planlansa da bir mekan ya da festivalde rahatlıkla sahne alabileceğimiz günler şu dağın arkasında. Ve belki de di ...
Hayatım artık bir kanepe. Enim çarpı boyumdan hallice bir yuva. Onunla yaşıyor, onun üzerinde yiyip içiyor, kimi zaman uyuyor, şu an yazı yazıyor, okuyor, onu seviyor, ondan sıkılıyor ve sonra yine ona sığınıyorum. Yaşayabileceğim tüm duyguları tek minderde eriten, artık neredeyse uzvum sayacağım bir eşya. İçine gömüldüğüm bu güvenli yuvadan göz ...
Karantinada bir ayı geride bırakmışken, cevabını fazlasıyla merak ettiğim sorulardan biriydi bu. Haftalar içerisinde önce kendime, birkaç kez de arkadaşlarıma sordum. Yapı olarak biraz zor özleyen biriyim. Birilerine, bir şeylere, yurtdışındayken “Ah bir İskender olsa”ya falan gelene kadar sadakatle özlediğim tek şey (tamamen işlevsiz bir eylem ola ...
Aklımda, “Kim derdi ki seninle bir gün ayrılacağız” şarkısı dönüyor. “Böyle ayrılık olmaz, böyle yalnız kalınmaz…” Salonda dönüp dururken ve “Neden bu şarkı benimle birlikte dönüp duruyor?” diye düşünürken, televizyonda sürekli kırmızı bantların ve ünlemli altyazıların geçtiği haber kanalı açık. Haber izlemekten içim dışıma çıkmış. Üç yıldır hiç te ...
21 Şubat’ı 22’sine bağlayan gece, yatağa girip ışığı kapatacağıma son bir kez Instagram tarama bataklığına düştüğümde, son yıllarda beni en çok heyecanlandıran sürprizlerden biriyle karşılaşacağımdan habersizdim. Ekranımın en tepesinde Amerikalı oyuncu Jennifer Aniston’ın bir gönderisi vardı. 10 yıl boyunca parçası olduğu, izlenme rekorları kıran F ...
İnsanların büyük çoğunluğu bir ölüm/felaket haberi aldığında nerede ne yapmakta olduklarını çok berrak şekilde hatırlıyor. Nedenini tam bilmiyorum. Elbette şoke edici bir haberin kuvvetiyle o ânı hafızalarına kazımaları söz konusu ama belki bir yandan bu hatıralar mevcudiyetlerinin, hayatla bağlarının, o an hala yaşamakta olduklarına şükretmenin al ...
İnanılmaz ama gerçek, yıl 2020. Bakalım kaçımız hazırladığımız, hazırlamaya üşendiğimiz için kafamıza listelediğimiz ya da hedefe ulaşma kısmını hayal etme fazından bir türlü koparamadığımız ‘yeni yıl kararları’na harfiyen uyacak? 2020’nin sonunda görüşürüz. Doğası gereği yılın başında, ortasında ya da sonunda havlu atanlarla dolu olan bu müsabakay ...
Müdavimleri hatırlar, 90’lı yılların sonunda Sıraselviler’de, kapısının önünde hafta sonları metrelerce kuyruk olan Roxy’de, sabah 4’teki kapanış esnasında hep aynı şarkı çalardı. Mo’ Better Blues adlı bu harika şarkı çalarken, herkes trompet melodisi üzerine bağıra çağıra “kapatıyoruuuz kapatıyoruuuz” diye şarkı söyler, sonra da ışıkları yanan mek ...
Bu satırları İstanbul-Ankara uçağında yazıyorum. Açılır kapanır masanın üzerinde klavyenin tuşlarını iki büklüm halde tıklatırken, aklıma laptopumun olmadığı bir uçuşta yetiştirmem gereken bir yazıyı cep telefonuma yazdığım gün geldi. Telefonu masaya yatay şekilde koyup klavyesine iki parmak yazarak uçarken, üç saatin sonunda yanımdaki kadın bana d ...
Kendiliğinden fon müziği olan günler geldi. Sanki pencereden dışarıda, sokakların ve ağaçların arasında görünmez megafonlardan yayın yapan bir radyo var. Ve havalar böyle griyken (bugün çok yağmurlu ve gri) o radyoda sıklıkla ‘sad indie’ çalıyor. Böyle bir liste var Spotify’da, denk gelmişsinizdir. İlk gördüğümde, “İnsan kendine bile isteye niye iş ...
Memleketten uzaktayım. 20 gün oldu. Saat farkı da sekiz olunca, Türkiye’yle sabah-akşam senkronu hepten şaştı. Orada olan birçok şeyi sonradan öğreniyor, bazı şeyleri ise hiç yakalayamıyorum. Dinamikleri bizimkinden tamamen farklı, başka kuralların ve önceliklerin olduğu bir hayatın içinde her şeyi olabildiğince gözlemlemekle meşgulüm. İnsanların s ...
Hava sıcak. İnsanoğlumuz ne acayip. Sıcak olur, “Soğuk nerede kaldı!” diye ağlaşır; soğuk olur, “Sıcak nerde!” diye vahlaşır. Hava sıcak ve yazın ortasını geçtik. Artık zamanın geçiş hızını anlama kapasitem lisede sinüs, kosinüsleri anlama seviyeme kadar geriledi (anlamamıştım). Bir bakıyorsun yaz geldi diye seviniyor, kafanı çevirdiğin an yaz b ...
90’lı yıllarda Kent FM’de yayınlanan Kaybedenler Kulübü’nü takip eden dinleyicilerin bildiği bir soru kalıbıydı “Kim lan bu Erol Egemen?” Kaan Çaydamlı ve Mete Avunduk’un hazırladığı bu kült programda sorulan soru, haftalar, aylar ve yıllar içerisinde bir fenomene dönüşmüş, sorunun öznesi hakkında hiçbir malumat edinilememişti. Bu adam gerçek miydi ...
Bir mekân bazen sadece adıyla bile ondan hoşlanmanıza neden oluyor. Eskiden Beyoğlu’nun bir ara sokağında ağırbaşlı bir çiçek gibi duran Madrid vardı. Sonra Ağa Cami’nin sokağında bir kartal gibi tepeden size bakan Arsen Lüpen, Tünel’de bir zaman makinesine binmişim de 1900’lerin başına gitmişim gibi hissettiren Gramofon, masaldan fırlamış gibi dur ...
Babam gazetedeki vefat ilanlarını her gün tek tek okuyor. İnsanların ölüm haberlerini Facebook’tan duyurduğu, o duyuruların ‘like’landığı, baş sağlığı mesajlarının yorumlar kısmından iletildiği bir çağda babamın her gün haber, ekonomi sayfalarına ayırdığı süre kadar vefat ilanlarına vakit ayırması, kimi zaman hüzünle “A canım benim” diyerek bir tan ...
Bir cumartesi akşamı, Kadıköy Karga’da oturduğum masadaki sohbetten sıkça uzaklaşıp (hayır Instagram dünyasına değil) Shazam’ın mavi dalgalar yayan düğmesine dalıyorum. “Bu neymiş ya?” diye diye merakla Shazamladığım şarkıların tamamı yeni dönem Türkçe gruplara, müzisyenlere ait. Brek, Hedonutopia, Elz and the Cult… Bazılarının sadece ismi, bazılar ...
Hep merak etmişimdir, seçim dönemi sokaktan cayır cayır carlayarak geçen bir seçim arabasını duyan hangi insan, “Evet işte bu! Hayatım boyunca oy vermek istediğim parti!” diyerek sandığa koşar? O arabaları hep insanlara benzetirim. Hırçın, agresif, söylemek istediğini ve niyetini sakince değil, cazgırlık yaparak ortaya koyan, elde etmek istedikleri ...
Kerim Çaplı’yı ilk kez 2002 yılında gördüm. Beyoğlu’nda, Batu Abi’nin (Mutlugil) ortağı olduğu Mojo’da Spitney Beers adıyla çalan genç bir gruptuk. İlk dönemler perşembe geceleri (sonradan pazartesiye geçmiştik), Batu Abi’nin grubu Karpuz’dan hemen önce sahneye çıkardık. Kerim Çaplı, Karpuz’un harika performansının müsebbiplerinden biri olarak müth ...
3 Ocak Perşembe akşamı Can Güngör, Deniz Tekin, Kalben, Nilipek, Özge Fışkın ve Pinhani ile birlikte KadıköySahne’deydim. Bizler sahnede, büyük bir kalabalık mekânın dört bir köşesinde, tek bir amaç için oradaydık: Kadınlar yaşasın diye. O gece bilet alan herkes, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun kadın ve çocuk istismarı davalarındaki ...
Tanıştığımız âna kadar nedense Bartu Küçükçağlayan için ciddi, asık suratlı değil de gülmeyenyüzlü, az konuşan, böyle sigarasından derin bir nefes çekip üflerken sıkıntıyla bakan, seni göz-eleştirisinden geçirerek tedirgin hissettiren bir adam diye düşünüyordum. Yıllar içerisinde herhangi bir mekanda, kuliste, etkinlikte bir araya geldik mi diye zi ...
2 Kasım 2018, Moda Sahnesi… Bundan tam 30 yıl önce, “koltukların kırıldığı konser” olarak kayıtlara geçen, yıllardır yaptığım röportajlarda dönemi yaşamış kişilerden çokça dinlediğim tarihi bir müzik etkinliği “aynı gün/aynı yer/aynı kadro” sloganıyla tekrarlanıyor. Pentagram, Metalium ve Metafor’un sahne aldığı efsane Moda konseri. Yaşları 18’den ...
İlk gençlik yıllarımda hayal ettiğim şeylerden biri, ileride bir gün bir çocuk kitabı yazmaktı. Tahmin edilmesi zor olmayacak şekilde, son derece romantik, havalı ve sanki insanın hayal dünyasını, üzerine ‘büyüme iksiri’ dökülmeden korumasının yolu gibi geliyordu çocuk kitabı yazarı olmak. Hayalimi hiç gerçekleştiremedim. Ama sevdiğim arkadaşlarımd ...
Hiç böyle düşünmemiştim ama bu yazıyı yazmak için masa başına (artık masa başı da yok, diz üstü bilgisayarla koltuğa) oturduğum vakit düşündüm de, Türkiye’de rock müzik çalan radyo istasyonları arasında yıllardır kesintisiz program yapan tek kadın radyocu Gülşah Güray. Aslında meseleyi kadın-erkek olarak kategorize etmek istemezdim çünkü mesele ‘me ...
Söylersem zaman daha da hızlanacak diye korkuyorum ama ağustosu yarıladık. Hatta siz bu yazıyı okurken geçmiş olacağız. Eylül ayına varınca durum daha da vahim. Çünkü sonbaharın sınır çizgileri -iklim olarak değilse de psikolojik olarak- 1 Eylül’ün üzerinden geçiyor. Küçükken bir yaz gününü hatırlıyorum. Yazlıktaydık ve günler birbirinin aynı ol ...
Nilipek ve Can Güngör... Müziklerini ayrı, kendilerini ayrı sevdiğim iki isim. Bir kere dinleyip kenara koyulan değil, tekrar tekrar dinlenecek albümler yapıyorlar (hoş, dijital çağda artık kenara koymak değil de, search’te bir daha aratmamak oluyor sanırım), tevazu sahibiler, ilerledikleri yoldan son derece emin görünüyorlar, oldukları gibiler ve ...
Bir araya geleceğimizi hiç tahmin etmeyeceğim bir yerde, Kapadokya’daki bir otelin peri bacalarını gören terasında Ari Barokas’la sohbet ediyoruz. O akşam Cappadox Festivali kapsamında Duman’la konseri olacak, ben de festivalle ilgili bir video çekimi için bölgedeyim. Bunu fırsat bilip hem birkaç ay önce yayınladığı solo albümü Lafıma Gücenme’yi he ...
Uzun yıllardır Caddebostan Kültür Merkezi’nin alt katındaki spor salonuna gidiyorum. Grup derslerinin yapıldığı bir stüdyo var, en zorlu Pilates hareketlerini yaparken ansızın içeri gümbür gümbür bir Türk sanat müziği doluveriyor. Bir köşedeki acil çıkış kapısının hemen dış tarafında bulunan bir odada çalışan korolardan geliyor bu şarkılar. Bu duru ...
“Suitcase Buddha’dan ayrılmış.” Geçen hafta bu haberi duyduğumda, ağzımdan ister istemez, “Dünyanın sonu geldi herhalde!” cümlesi çıktı. Kadıköy gece hayatına hâkim olanların çok iyi bildiği bir ikiliydi Suitcase ve Buddha Bar. Rekor bir süre boyunca, tam 21 yıl, haftada iki kez Barlar Sokağı’ndaki bu mekânda sahne almışlar ve Britpop ağırlıklı rep ...
Erce Kaşlıoğlu’nun hikayesini ilk duyduğumda hem şaşırmış hem de etkilenmiştim. Sıfırdan bir şeyler yaratan ve bunu da belirli bir prensip içerisinde yapan insanlar her zaman ilgimi çeker. Fakat onunla Kadıköy’de, kurucusu olduğu müzik stüdyosu Pür’de buluştuğumuzda ve hikayesinin tamamını dinlediğimde şaşırma ve etkilenme oranım katlandı. Kaşlıoğl ...
Kadıköy Kadife Sokak’ın Barlar Sokağı olarak anılmadığı, kendi ismiyle bilindiği zamanlar… Birkaç cafe-bar dışında son derece sakin bir atmosferi olan sokağın Dr. Esat Işık Caddesi’ne yakın tarafında, enstrüman çalmayan birinin bile hemen dikkatini çeken bir müzik mağazası açılıyor. Yıl 2000. Henüz 20’lerinin başındaki ÖzlemAtav’ın ünlü blues gitar ...