Şarkılı Kadıköy Tarihi – 2: Mahallenin hikâyecisi Barış Manço

10 Şubat 2017 - 14:16

Kadıköy’ün “şarkılı” tarihini anlatmaya, şüphesiz mahallenin en iyi hikâyecisiyle başlamak gerek. Barış Manço, bugün müze olarak kullanılan evinde yaşarken sadece semtinin değil bütün dünyanın hikâyelerini bize taşıdı. Şarkılarında anlattıklarıyla yetinmedi, televizyondan seslendi. Geçmişten beslendi ama anlattıkları bugüne dairdi. Dahası, onları dinleyen bizleri geleceğe taşıdı. Büyüklüğü buradan.

“Bir deli oğlan” olarak nitelendirdiği “sahipsiz” Osman ve onun ümitsizce âşık olduğu “ay parçası, elma yarısı” sözleriyle anlattığı “bey kızı” Şerife’yi, “hala kızı” Zehra’yı, “komşu kızı” Düriye’yi, “sarı çizmeli” Mehmet Ağa’yı, “ceketi”yle mahalleyi şaşkına çeviren “kul” Ahmet’i, “aşı boyalı ahşap ev”de yaşayan Sakız Hanım ve Mahur Bey’i, “dut ağacı”nın altında hâlâ oturan Rıza Amca’yı hep onunla tanıdık… Hepsinin hayatımızda bir karşılığının olduğunu gördük, sevindik. Bizi bize bu kadar iyi anlatmasına şaştık.

Barış Manço, küçük hikâyeleri büyük ustalıkla anlattı. Hiçbir zaman onları büyütmedi, dallandırmadı, dağıtmadı; hep tadında bıraktı. Çocukluğumuzdan bu yana bizi sardı, sarmaladı. Hayatımızın her döneminde yanımızda oldu. 1943 yılının hemen başında başladığı yolculuk, 1999 yılında 56 yaşında sonlandığında, ardında onlarca hikâye, yüzlerce mutlu çocuk bıraktı.

Pek çok insan gibi, benim de çocukluğumun kahramanı, Barış Manço. İlk görüşüm, 1970’li yılların sonlarına doğru, bir televizyon programında olmalı… Evde, iki plağının olduğunu çok net hatırlıyorum: “Dağlar Dağlar” ve “İşte Hendek İşte Deve”. Bir dönemi bitiren, yeni bir dönemi başlatan plaklar bunlar… Hem kendi diskografisinde, hem de memleket müziğinde bir kırılma noktası. Özellikle “Dağlar Dağlar”, Anadolu-pop adıyla anılmaya başlayan yeni modayı aldı, bambaşka bir yere götürdü. Beni benden alan şarkısı, “Arkadaşım Eşşek”ti ama. ‘80’li yılların en meşhur şarkılarındandı ve sadece o dönemde yaşayan çocukları değil, bütün zamanlarda yaşamış, yaşayacak çocukları etki alanına aldı, alıyor, alacak.

Dönemin modasına uyup rock’n’roll söylerken türkülere gönül düşüren, daha ilk plaklarından birinde “Çıt Çıt Çedene”yi twist’e uyarlayan, “Dream Girl” gibi “ecnebi” bestelerden “Kol Düğmeleri”ne ulaşan Barış Manço, sonrasında türkülerden beslenmeyi sürdürdü ve buna halk edebiyatını, deyimleri, mahalle hikâyelerini ekledi. Harmoniler, Kafadarlar, Les Mistigris, Kaygısızlar, Moğollar derken müziğinin bel kemiğini oluşturan Kurtalan Ekspres’le kendi mahallesinde tanıştı ve bitmeyecek hikâyesini yazmaya başladı. Kadıköy Ticaret Lisesi adına Milliyet’in Liselerarası Müzik Yarışması’na başvuran ekip, jürideki Manço’nun ilgisini çekmeseydi, bugün Kurtalan Ekspres olmayacaktı belki. Ohannes Kemer ve Nur Moray, o yarışmadan yadigâr. Ekspres orada kalmadı, bir sürü vagon eklendi belki ama o yolculuğa tadını veren isimler, mahallenin delikanlıları.

Barış Manço ve Kurtalan Ekspres, “ağır” şarkıları ana artere yerleştirdi; “7’den 77’ye” herkese progresif rock dinletti. Sözü dinlenen, anlattıklarına inandığımız insanlardandı.

Şanslıyım: Barış Manço’yu çok kez sahnede gördüm, şarkılarına eşlik ettim. İlk dinlediğimde on üç yaşındaydım, son dinlediğimde yirmi altı. Bir şey olmaz derdim, oldu. En erken gidenlerdendi. Ardından çok yazı yazdım ama söyleyeceklerim hâlâ bitmedi. Bugün, külliyatına girdiğimde kendimi kurtaramıyorum: Şarkıdan şarkıya, dönemden döneme atlıyor, şarkılarını her seferinde aynı heyecanla dinliyorum. Sahi, ezbere bildiğim şarkıları her seferinde aynı heyecanla dinleten kaç şarkıcı var ki bu dünyada?

Çocuklarla yaptığı “Adam Olacak Çocuk”, yaşlıları konuk ettiği “İkinci Kahvaltı”, “Gülpembe”den “Balsultan”a nice hikâye ve “Al Beni”den “Gibi Gibi”ye, “Nane Limon Kabuğu”ndan “Süper Babaanne”ye pek çok şarkı, ondan bize kalan… Herkesin, küçük de olsa bir hikâyesi olduğunu ondan öğrendik. Bizi bırakıp gittiğinde kendimizi yalnız hissetmemiz biraz da bundan. Giderken, hikâyemizin en önemli bölümlerinden birini götürdü.

Adresi hâlâ hatırımda: Barış Manço – Moda, 81300 / İstanbul. Posta kodları çoktan değişti ama o hâlâ aynı adreste, bizleri bekliyor. Dahası, Moda’nın küçük, şirin sokaklarından birinde, özel harmanlı kahveleriyle ortamı ısıtan Cafe Los Manços’da, oğlu Batıkan, her dem şahane sohbetiyle bizi şenlendiriyor. Doğukan derseniz, babasının mirasını aldı, ilerliyor.

Dün – bugün – yarın ekseninde Barış Manço’nun rolünü, kendi sözleriyle anlatarak bitireyim yazıyı: “Dünü bilmeden bugünü yaşamanın bedeli / Öylesine ağırdı ki /
Yarını bugünden kurtarmak için / Hayatımda
ikinci kez / Söz verdim…” Sözünü tuttu Barış Manço. Belki o şarkıda bahsi geçen “Dut Ağacı”nı kesilmekten kurtaramadı ama mahallemizdeki dut ağaçlarını ve nicesini bize gösterdi. Dün “üç – beş ağaç için” sokaklara dökülenler, onun şarkılarını dinleyerek büyüyenlerdi. Bugün, dilimizde yine onun bir şarkısı varsa, tam da bundan: “Hayır, hayır, yüz bin kere hayır!”

Barış Manço, mahallenin en iyi hikâyecisiydi. Gidişiyle mahalle ıssızlaştı.

Yazarın Diğer Yazıları

Şarkılı Kadıköy Tarihi – 13: Hikâyenin sonu…

Yılın başında, Kadıköy’ün “şarkılı” tarihini anlatmaya soyunduğumda, bu işi kolaylıkla kotarabileceğimi zannediyordum. Olmadı. Yazdım, yazdıklarımdan ziyadesiyle memnunum ama zorlandım. İsim bulmakta değil, isimleri ayırmakta! Kadıköy, bir derya. Barış Manço’yla başlayan, Gaye Su Akyol’la biten bu küçük “dizi”de daha çok isim yer alabilirdi lakin s ...

Şarkılı Kadıköy Tarihi: 12 - Mahallenin genç ustası Gaye Su Akyol

Mahallenin ele avuca sığmaz kızlarından birini anlatacağım bu yazıda. Her an her köşede karşılaşabileceğiniz biri zira mahalleyi, sokakları ve mekânlarıyla seviyor hatta zaman zaman onlara müdahale ediyor. Arada uzaklara kaçsa da meskeni Kadıköy. Uzaklar dediğim, uzay: Bizi alıp götürdüğü yer. Onunla yolculuk yapmaktan duyduğumuz memnuniyet bir yan ...

Şarkılı Kadıköy Tarihi – 11: Mahallenin “kıdemli abi”si Metin Ersoy

Dillere dolanan ilk şarkılardan biridir “Vakit Yok Gemi Kalkıyor Artık”. Duyduğunuz anda sizi etkisi altına alır, sarar, sarmalar ve hayatınız boyunca size eşlik eder. Durup dururken kendinizi “O gemide ah ben de olsaydım / Açık denizlere yol alsaydım” derken bulmanız işten bile değil. Yaratıcısı, geçtiğimiz günlerde 83 yaşında hayatını kaybeden Me ...

Şarkılı Kadıköy Tarihi – 10: Mahallenin şarkılı şairi Bedri Rahmi Eyüboğlu

Kadıköylü şarkıcılardan söz ederken Erol Evgin’i anmamak olmaz: Yürüyüşüne Moda’dan başlamıştır. Moda Deniz Kulübü’nde verdiği “amatör” konserler bir yana, ilk topluluklarından birine Moda 5 adını koymuştur. ‘70’li yılların tartışmasız “yıldız”ıdır; genç kızların evlenmek istediği, benim gibi çocukların büyüyünce olmak istediği isimdir. Büyüdüm, Er ...

Şarkılı Kadıköy Tarihi – 9: Mahallenin buluşma noktası PlaKadıköy

2017 başından beri bu köşede Kadıköy’ün “şarkılı” tarihini yazıyorum. Başlamadan önce yaptığım ilk iş, mahalleden geçen müzisyenleri hatırlamaktı. Aklıma gelen ilk isimlerden biri, Bülent Ortaçgil oldu. Tefrikanın 4. nüshasında onu anlatmaya çalıştım. Bir diğer isim, hâlâ yazmadığım Gaye Su Akyol. Elbet yazacağım çünkü önemli kırılma noktalarından ...

Şarkılı Kadıköy Tarihi – 8: Mahallenin “huysuz ihtiyar”ı Fikret Kızılok

Huysuzdu. Hep doğru bildiğini söyledi. Yolunda yürürken sürekli kulvar değiştirdi, tarzdan tarza yöneldi ama müziğini hiç bozmadı. Karabatak gibiydi: Bir an ortadan kayboluyor, aniden çıkıyordu. Kayboluşları “yeni” çalışmaların habercisiydi ve hiçbir zaman bizi hayal kırıklığına uğratmadı. Mahallenin “huysuz ihtiyar”ı Fikret Kızılok, bugün hayırla ...

Şarkılı Kadıköy Tarihi – 7: Mahallenin uslu çocukları Pinhâni

Geçtiğimiz ay Kadıköy’den söz eden, yolu Kadıköy’den geçen şarkıları yazdım ancak adında mahalleye gönderme yapan o güzel albümden söz etmedim. Unuttuğumdan değil, bu ayki yazıya konu edeceğim için. Mevzubahis, 2016 tarihli son Pinhâni albümü “Kediköy”. Adıyla değil kapağıyla da kalbimizi kazanan, son zamanlarda yayımlanmış en güzel “iş”lerden biri ...

Şarkılı Kadıköy Tarihi – 6: Mahallenin Şarkıları

Şarkılı Kadıköy Tarihi’ne başlarkan Kadıköylü müzisyenleri ya da yolu Kadıköy’den geçmiş insanları yazma niyetindeydim. Şu ana kadar kişisel tarihimde iz bırakmış Kadıköylüleri yazdım: Barış Manço, Mavi Işıklar, Bülent Ortaçgil ve Kesmeşeker’in “kaptan”ı Cenk Taner… Böyle de devam edeceğim ama bu ay, dizinin ortasına yaklaşmışken portrelere küçük b ...

Şarkılı Kadıköy Tarihi – 5: Kaptan, mahallenin kendisi

Ankara’da yaşadığım yıllarda İstanbul bana hep korkutucu gelirdi. O dönem garaj Topkapı’daydı ve ben orada iner, bildiğim iki yere giderdim: Taksim ve Beşiktaş. Arkadaşlarım ve sevdiğim mekanlar oradaydı çünkü. “Karşı” kıyı bana hep uzak gelirdi: Sanki başka bir coğrafya gibi, geçtiğimde kaybolacakmışım gibi, bir daha geri dönemeyecekmişim gibi… Na ...

Şarkılı Kadıköy Tarihi – 4: Mahallenin “ağır abi”si Bülent Ortaçgil

Kadıköy denince akla gelenlerden biri Kadıköy Anadolu Lisesi yani Maarif Koleji. Ünlüsü bol: Nilgün Marmara’dan Seyhan Erözçelik’e şairler, Altan Erkekli gibi “artist”ler, Ufuk Uras gibi politikacılar, Hasret Gültekin’den Önder Focan’a, müziğin her alanından pek çok isim, oradan geçmiş. Kimi okumuş, mezun olmuş, kimi genç yaşta orayı terk ederek ha ...

Şarkılı Kadıköy Tarihi – 3

Mahallenin eğlenceli ayağı Mavi Işıklar Şarkılı Kadıköy Tarihi’nin en eğlenceli hikâyelerinden birini anlatacağım şimdi… Mavi Işıklar’ın hikâyesi! Eğlence, grubun bizzat içinde. Şöyle bir konser düşünün: İzlemek için sahnenin karşısında yerinizi alıyorsunuz, sahnede beş tane yatak ve sessizlik… Konser vakti geliyor, beş yatağın başında bulun ...

Şarkılı Kadıköy Tarihi – 1: Hikayeye giriş…

Bilen bilir, Ankaracıyım. Üniversite okumak için gittiğim şehirde 21 yıl yaşadım. Şimdi İstanbul’dayım ama bir ayağım hâlâ orada ve bu hep böyle olacak. Ankara’da yaşadığım dönemlerde sıklıkla İstanbul’a gelirdim; bu ziyaretlerimde hep Kadıköy’de kalırdım. Bugün tersini yapıyorum: Selimiye’de yaşıyorum ve Ankara’yı ziyaret ediyorum. Gelişlerimde ...

ARŞİV