Şarkılı Kadıköy Tarihi: 12 - Mahallenin genç ustası Gaye Su Akyol

30 Kasım 2017 - 17:16

Mahallenin ele avuca sığmaz kızlarından birini anlatacağım bu yazıda. Her an her köşede karşılaşabileceğiniz biri zira mahalleyi, sokakları ve mekânlarıyla seviyor hatta zaman zaman onlara müdahale ediyor. Arada uzaklara kaçsa da meskeni Kadıköy. Uzaklar dediğim, uzay: Bizi alıp götürdüğü yer. Onunla yolculuk yapmaktan duyduğumuz memnuniyet bir yana, gittiğimizde gördüklerimiz muazzam. Yolluk olarak kadehlerimize rakı doldurması, cabası. İkinci albümü geçtiğimiz yıl bu aralar yayımlandı ama öncesinde yaptıkları, zaten yapacaklarının habercisiydi.

Gaye Su Akyol, hayatıma MySpace üzerinden girdi. Mai'yle sevdim, şarkıcılığına hayran oldum, tanıştığım andan itibaren yakın takipte kaldım. Küçük kulüplerden festivallere pek çok sahnede onu izledim, kimi şarkıların yapım sürecine şahitlik ettim. Mai sonrasındaki hamlesi toz ve toz, “başka” yönlerini keşfettiğimiz grup olarak tarihe yazıldı. Neşet ertaş’ın “Yalan Dünya”sına getirdikleri yorum, hâlâ vazgeçilmezlerimden. Kadim dostu Tuğçe Şenoğul’la müzikal birlikteliklerini sahneye taşıdıkları Seni Görmem İmkansız, “fan”ı olduğum topluluklardan. Konserlerini kaçırmamaya çalıştım, o çorbalı şarkıya her seferinde daha da büyük bir şevkle eşlik ettim. Kimi amatör kayıtlarını hâlâ dinlerim ve bu şahane ikilinin bir albümü olmamasına yanarım. 

Bu noktada bildik şarkı devreye girsin: Nasıl anlatsam, nereden başlasam? Şarkı söyleyişindeki naiflikten mi söz edeyim yoksa yazdığı içten sözlerden mi? Sözlerini iliştirdiği “bizden” ezgiler, eşsiz yorumuyla yan yana geldiğinde vazgeçemeyeceğimiz şarkılara dönüşüyor.

Üzerinde çok düşündüğümüz hâlde isim bulamadığımız bir “tür” onun yaptığı. Kulvarında yalnız yürümeye başladı ancak adımlarını hep bilinçli attı. Yalnız kelimesi yanlış anlaşılmasın. Bu yalnızlığa ekip arkadaşları dâhil. Başta yoldaşı Ali Güçlü Şimşek, tüm elemanlar, en başından beri yanında ve "tür"ü şekillendiren dokunuşlarda söz sahibi.

Yaptığını şöyle anlatmak mümkün: Kendine ait alaturka nağmeleri, yine kendine has üslubuyla yorumluyor ve onları Batı müziğiyle birleştiriyor. Bunu yaparken aklımızı alan, doğasında olan arabeskle harmanlayışı. Dahası, elektronik dokunuşları. Yan yana gelemeyecek bunca şeyi öyle bir karıştırıyor ki, maya tutuyor. Sonrasında bambaşka bir âlemin kapıları açılıyor. Bizi bu âleme salan, formülünü sır gibi sakladığı ve başka kimsenin katamayacağı bir lezzet.

Uzay, hedefi: Pluton, Jüpiter, Uranüs ve hatta Kripton, şarkılarında karşımıza çıkıyor. Buna rağmen İstanbul’un göbeğinden sesleniyor bize ve eskiye dair tınıları, unuttuğumuz güzel makamları hatırlatıyor. Dumanlı, saykodelik ama aslında has “sanat müziği" -ki etkileyiciliğinin sırrı burada: Alaturkayla büyüyen Gaye, çocukluğunda kulağında kalan nağmeleri müziğine şırınga ediyor. İçinden geleni, şarkılarına katıyor. Masa başında yazmıyor, yaşayarak ve yaşatarak üretiyor ve bu esnada cazdan hicaza uzanıyor.

"Tür"ünün tek temsilcisi ve hep öyle kalacak. Anadolu-pop’a getirdiği yeni ve ileri yaklaşım, onu benzersiz kılıyor. Selda’nın yorumunu bugüne taşıyor ama çok etkilenmesine rağmen onu taklit etmiyor. Attila Özdemiroğlu’nun Zülfü Livaneli için yaptığı düzenlemelerde, Orhan Gencebay’ın “serbest” çalışmalarında, Ergüder – Nur Yoldaş ikilisinin “Sultan-ı Yegâh”ında karşımıza çıkan [ve bugüne kadar pek çok kişinin aradığı] “sentez”in bir adım ötesine geçiyor. Dünya müziğine, alaturka soslu ve Türkiyeli bir katkı onunki: Alabildiğine yerel ama bir taraftan sonuna kadar evrensel. Ruhi Su’nun “yöreselden ulusala, ulusaldan evrensele” şiarıyla yaptığını, bugünkü şartlarda ve kendi dokunuşuyla yapıyor.

Kendi adıma onda en sevdiğim şeyin şarkılarına sinmiş anason kokusu olduğunu söyleyebilirim. Rakının yanına Müzeyyen Senar’la birlikte Gaye Su Akyol şarkılarını iliştirmem, rakı içerken plaklarını döndürmem bundan.

İlk albümü “Develerle Yaşıyorum”, 2015 yılında yayımlandı. Dokuz şarkıdan müteşekkil albüm, o güne dek yaptığı çalışmaları topladığı bir retrospektif gibi de algılanabilir. “Toplama” kelimesi yanlış tınlamasın: Değişik zamanlarda yapılmış kayıtlar bir araya getirilmemiş; temize çekilmiş, yeniden kotarılmış. Bu albümle oluşan dinleyici kitlesi her geçen gün büyüyor ve kemikleşiyor. Bir kere dinleyen iflah olmuyor, şarkılarının çekim alanına giriyor, orada kalıyor.

Gaye Su Akyol’un ikinci albümü “Hologram İmparatorluğu”, dinleyicisini hayal kırıklığına uğratmadı. Prodüksiyonunu ekibiyle birlikte yaptığı bu albüm “aile” şirketi Dunganga Plak tarafından basıldı. Alman menşeili Glitterbeat, bu albümü, Japonya'dan İngiltere'ye dünyanın dört köşesine ulaştırdı. 12 şarkılık albümdeki sözler ve müzikler, ekseriyetle kendisine ait. “Hologram”ın müziğini “yoldaş” Ali Güçlü Şimşek yapmış; “Mona Lisa”nın sözleri baba Muzaffer Akyol tarafından yazılmış. Gaye’nin çok iyi bir şarkı yazarı olduğu konusunda herkes hemfikir. Şarkıların on biri, kendisine ait. Müzisyen kimliğini de saklamıyor: Şarkılardan dokuzuna davuluyla eşlik etlmiş, bir kısmında klavyenin başına geçmiş. Açılışı şenlendiren alaturka yaylıların yanı sıra ud, keman ve trompet, albüme renk katan enstrümanlar. Karşılıklı atışmalar ve gazelin altındaki ince işçilik, onların marifeti.

Şarkıcılık derseniz, değme solistlere taş çıkartacak düzeyde. Yıllarca ders almış gibi oysa alaylı. Sesini öğretmenler marifetiyle değil içgüdüleriyle işlemiş. Bu, sesteki edayı, işveyi de açıklıyor. Yorumu, güzel bir arabeski içinde barındırıyor. Kimilerince tehlikeli sayılabilecek bir hat bu ancak emin adımlarla ilerliyor.

Gaye Su Akyol, mahallenin en genci ama çoktan "usta"sı Barış Manço'nun yanına yerleşti bile.

Yazarın Diğer Yazıları

Şarkılı Kadıköy Tarihi – 13: Hikâyenin sonu…

Yılın başında, Kadıköy’ün “şarkılı” tarihini anlatmaya soyunduğumda, bu işi kolaylıkla kotarabileceğimi zannediyordum. Olmadı. Yazdım, yazdıklarımdan ziyadesiyle memnunum ama zorlandım. İsim bulmakta değil, isimleri ayırmakta! Kadıköy, bir derya. Barış Manço’yla başlayan, Gaye Su Akyol’la biten bu küçük “dizi”de daha çok isim yer alabilirdi lakin s ...

Şarkılı Kadıköy Tarihi – 11: Mahallenin “kıdemli abi”si Metin Ersoy

Dillere dolanan ilk şarkılardan biridir “Vakit Yok Gemi Kalkıyor Artık”. Duyduğunuz anda sizi etkisi altına alır, sarar, sarmalar ve hayatınız boyunca size eşlik eder. Durup dururken kendinizi “O gemide ah ben de olsaydım / Açık denizlere yol alsaydım” derken bulmanız işten bile değil. Yaratıcısı, geçtiğimiz günlerde 83 yaşında hayatını kaybeden Me ...

Şarkılı Kadıköy Tarihi – 10: Mahallenin şarkılı şairi Bedri Rahmi Eyüboğlu

Kadıköylü şarkıcılardan söz ederken Erol Evgin’i anmamak olmaz: Yürüyüşüne Moda’dan başlamıştır. Moda Deniz Kulübü’nde verdiği “amatör” konserler bir yana, ilk topluluklarından birine Moda 5 adını koymuştur. ‘70’li yılların tartışmasız “yıldız”ıdır; genç kızların evlenmek istediği, benim gibi çocukların büyüyünce olmak istediği isimdir. Büyüdüm, Er ...

Şarkılı Kadıköy Tarihi – 9: Mahallenin buluşma noktası PlaKadıköy

2017 başından beri bu köşede Kadıköy’ün “şarkılı” tarihini yazıyorum. Başlamadan önce yaptığım ilk iş, mahalleden geçen müzisyenleri hatırlamaktı. Aklıma gelen ilk isimlerden biri, Bülent Ortaçgil oldu. Tefrikanın 4. nüshasında onu anlatmaya çalıştım. Bir diğer isim, hâlâ yazmadığım Gaye Su Akyol. Elbet yazacağım çünkü önemli kırılma noktalarından ...

Şarkılı Kadıköy Tarihi – 8: Mahallenin “huysuz ihtiyar”ı Fikret Kızılok

Huysuzdu. Hep doğru bildiğini söyledi. Yolunda yürürken sürekli kulvar değiştirdi, tarzdan tarza yöneldi ama müziğini hiç bozmadı. Karabatak gibiydi: Bir an ortadan kayboluyor, aniden çıkıyordu. Kayboluşları “yeni” çalışmaların habercisiydi ve hiçbir zaman bizi hayal kırıklığına uğratmadı. Mahallenin “huysuz ihtiyar”ı Fikret Kızılok, bugün hayırla ...

Şarkılı Kadıköy Tarihi – 7: Mahallenin uslu çocukları Pinhâni

Geçtiğimiz ay Kadıköy’den söz eden, yolu Kadıköy’den geçen şarkıları yazdım ancak adında mahalleye gönderme yapan o güzel albümden söz etmedim. Unuttuğumdan değil, bu ayki yazıya konu edeceğim için. Mevzubahis, 2016 tarihli son Pinhâni albümü “Kediköy”. Adıyla değil kapağıyla da kalbimizi kazanan, son zamanlarda yayımlanmış en güzel “iş”lerden biri ...

Şarkılı Kadıköy Tarihi – 6: Mahallenin Şarkıları

Şarkılı Kadıköy Tarihi’ne başlarkan Kadıköylü müzisyenleri ya da yolu Kadıköy’den geçmiş insanları yazma niyetindeydim. Şu ana kadar kişisel tarihimde iz bırakmış Kadıköylüleri yazdım: Barış Manço, Mavi Işıklar, Bülent Ortaçgil ve Kesmeşeker’in “kaptan”ı Cenk Taner… Böyle de devam edeceğim ama bu ay, dizinin ortasına yaklaşmışken portrelere küçük b ...

Şarkılı Kadıköy Tarihi – 5: Kaptan, mahallenin kendisi

Ankara’da yaşadığım yıllarda İstanbul bana hep korkutucu gelirdi. O dönem garaj Topkapı’daydı ve ben orada iner, bildiğim iki yere giderdim: Taksim ve Beşiktaş. Arkadaşlarım ve sevdiğim mekanlar oradaydı çünkü. “Karşı” kıyı bana hep uzak gelirdi: Sanki başka bir coğrafya gibi, geçtiğimde kaybolacakmışım gibi, bir daha geri dönemeyecekmişim gibi… Na ...

Şarkılı Kadıköy Tarihi – 4: Mahallenin “ağır abi”si Bülent Ortaçgil

Kadıköy denince akla gelenlerden biri Kadıköy Anadolu Lisesi yani Maarif Koleji. Ünlüsü bol: Nilgün Marmara’dan Seyhan Erözçelik’e şairler, Altan Erkekli gibi “artist”ler, Ufuk Uras gibi politikacılar, Hasret Gültekin’den Önder Focan’a, müziğin her alanından pek çok isim, oradan geçmiş. Kimi okumuş, mezun olmuş, kimi genç yaşta orayı terk ederek ha ...

Şarkılı Kadıköy Tarihi – 3

Mahallenin eğlenceli ayağı Mavi Işıklar Şarkılı Kadıköy Tarihi’nin en eğlenceli hikâyelerinden birini anlatacağım şimdi… Mavi Işıklar’ın hikâyesi! Eğlence, grubun bizzat içinde. Şöyle bir konser düşünün: İzlemek için sahnenin karşısında yerinizi alıyorsunuz, sahnede beş tane yatak ve sessizlik… Konser vakti geliyor, beş yatağın başında bulun ...

Şarkılı Kadıköy Tarihi – 2: Mahallenin hikâyecisi Barış Manço

Kadıköy’ün “şarkılı” tarihini anlatmaya, şüphesiz mahallenin en iyi hikâyecisiyle başlamak gerek. Barış Manço, bugün müze olarak kullanılan evinde yaşarken sadece semtinin değil bütün dünyanın hikâyelerini bize taşıdı. Şarkılarında anlattıklarıyla yetinmedi, televizyondan seslendi. Geçmişten beslendi ama anlattıkları bugüne dairdi. Dahası, onları d ...

Şarkılı Kadıköy Tarihi – 1: Hikayeye giriş…

Bilen bilir, Ankaracıyım. Üniversite okumak için gittiğim şehirde 21 yıl yaşadım. Şimdi İstanbul’dayım ama bir ayağım hâlâ orada ve bu hep böyle olacak. Ankara’da yaşadığım dönemlerde sıklıkla İstanbul’a gelirdim; bu ziyaretlerimde hep Kadıköy’de kalırdım. Bugün tersini yapıyorum: Selimiye’de yaşıyorum ve Ankara’yı ziyaret ediyorum. Gelişlerimde ...

ARŞİV