Mütemadiyen Marjinalleşiyorum

06 Ekim 2017 - 08:43

Geçen hafta aynı gün içinde iki tane devlet dairesine gittim. İnanır mısınız, başıma trajikomik hiçbir şey gelmedi. Dedim: “Siz şaka mısınız yahu? Artık devlet dairelerinde de macera yaşayamayacaksak, biz mizahçılar olarak malzememizi nereden bulacağız? Ekmeğimizi nereden çıkartacağız?” Hayır, insan sevabına oraya inanılmaz bir sıra, uzun bir bekleyiş koyar. Bi teyze bayıltır, bi çocuk kusturur. En olmadı kavga çıkabilirdi en basitinden. Hiç biri olmadı.

Ve o an çok korktum. Çünkü bir anlığına da olsa, yeni Türkiye’nin o kadar da kötü bir yer olmayabileceği düşüncesi düştü aklıma. Sonra etrafıma bakındım. Dedim: Deniz, sen yeni Türkiye’de değil, Kadıköy’desin. Şaşırma! Sonra derin bir “Oh!” çektim haliyle…

Kadıköy’de ilk ziyaret ettiğim devlet kurumu, Göztepe’deki Rana Beşer Sağlık Polikiliniği idi. Tamamen ücretsiz muayene olabildiğiniz bu merkezi, yine Kadıköy Belediye’sinin Kadın Sağlığı Merkezi’ne göre biraz boş, biraz sönük buldum. Kadın Sağlığı Merkezi’nde yine cebimden 5 kuruş ödemeden meme muayenesi olmuş ve ultrason çektirmiştim geçen kış. Personelin ilgi alakasına, merkezin işleyişine tam puan vermiştim. Rana Beşer’in ödeneği mi az acaba? Neyse, anlatacağım konu da bu değildi zaten.

Doktor randevuma neredeyse 45 dakika erken ulaşınca, randevumu açık havada, bir parkta bekliyeyim dedim. Çünkü mevsim “Artık son güneşler, kapatıyoruz” diyor ve ben bu çağrıya kayıtsız kalmak istemiyorum. Göztepe’de 20 yıldır tek bir parkçık var bildiğim. Marmara Üniversitesi’nin köşesinde, uzun süre önce battığının farkında olmayan Titanik AVM’nin karşısında, cep kadar bir yer. Tek tek saydım; 11 çalımsı ağaç, 9 bank,  4 amca, 2 genç kadın, mebzul miktarda güvercin ve ben vardık parkta. Ancak sığışıyorduk. Allah muhafaza parka simitçi girecek olsa, birimizin güneşte oturmaktan feragat edip parktan çıkması gerekiyordu. Yine de mesuttuk.

Doktor randevusundan sonra bir de emniyette pasaport yenileme randevusu almıştım üzerinize afiyet. Baktım ona da 1,5 saatim var; önce bastım Sahrayıcedid’e dek yürüdüm. Hava güzel, bereket kaldırım da genişti. Yürüyüş hızlıca bitti. Bu kez de hedefimi Sahrayıcedid Camii’nin hemen yanındaki park olarak belirlemiştim. Çünkü parklarda yaşlı gibi oturup bir takım şeyler beklemek, benim en doğal hakkım. Ama elbette Sahrayıcedid’e ulaştığımda İBB tarafından etrafı çevrilip, içine iş makinaları sokulmuş bir parkla karşılaştım. Yani daha doğrusu, aradığımız parka ulaşamadım.

Düşünün ki, şehrin bir yerindesiniz. Hava güzel; sonbaharın en mest edici güneşleri... Herhangi iki işiniz arasındaki boşluğu bir parkta, olmadı bir bankta soluklanarak geçirmek istiyorsunuz. Ama yok! Allah rızası için ne bir bank, ne bir park, oturacak hiçbir yer yok. Biraz yürüyüp etrafa bakındım, yolun sol köşesinde birkaç ağaç görünce istikametimi o yöne doğru değiştirdim. Çünkü adeta bir ağaç zombisi, tabiat müptezeli gibi Sahrayıcedid’de soluklanacak yer arıyordum. Neticede bulduğum yer, Sahrayıcedid Mezarlığı’ymış. Müsadenizle size bu mezarlıktan biraz bahsetmek isterim.

Osmanlı döneminde, sefere çıkacak ordu Sahrayıcedid Mevkii’nde beklermiş seferden önce. Bu süre zarfında yaşanan kayıpları defnetmek üzere kurulmuş bu tarihi mezarlık. Bu mezarlığa defnedilenler arasında İstanbul’un köklü aileleri, yazarlar, devlet adamları hatta ülkemizin kürek sporunu ilk icra eden hanımlarından, Ayşe Nezihe Özdil gibi kimseler var. Yani tarihi açısından bakıldığında oldukça da önemli bir yer. Ama mezarlık içinde bir yol, patika, herhangi bir sistem ve düzeni hatırlatacak en ufak bir yerleşim tasarımı yok elbette. Mekanı dolaşabilmek için kimi sıçrama ve duvar tepesinde dengede yürüyüş marifetlerinizi kullanmanız gerekiyor. Yani dedelerimizin mezarlarını okuyamadığımız gibi, bir de gezemiyoruz. Neyse, en azından mezarlık yerinde duruyor; buna da şükür.

Anlayacağınız gün ortasında, kendime şehirde kaçacak yer bulamayıp, gittim tarihi bir mezarlıkta oturdum. Orada kitap okumak da ayıp kaçar diye, sıkıntıdan meditasyon yaptım. Sonra düşündüm, kulağa ne kadar marjinal geliyor değil mi? Mezarlıkta meditasyon… Millete anlatsan, “Siz şu yaşınızda neyin kafasını kovalyorsunuz Deniz hanım? Emo’musunuz, metalci misiniz, tinerci misiniz?” demezler mi? Diyebilirler.

Ama elimden başka bir şey de gelmedi işte. Çünkü durduğunuz yerde çaresizlikten marjinalleştiğiniz bir şehir İstanbul. Ben de mütemadiyen marjinalleşiyorum.

Yazarın Diğer Yazıları

Yeni yıldan bir şeyler diledim ama hiç oralı olmuyor

Yıl dediğimiz şey, dünyanın güneşin etrafını tam tur pırlanta gibi dolanmasından başka bir mevzu değil. Günümüzden yaklaşık 2000 yıl önce, Brütüs’e sitemiyle ve salatasıyla tanıdığımız Jules Ceasar, kabineyi toplayıp, “Hadi kankalar, bundan gayrı şu 12 aylı güneş takvimini kullanıyoruz.” demiş. Gerçi insanoğlu sonraları Gregoryen takvime geçmiş lak ...

Dönüşüm Halleri

O sabah mahallenin eczanesi, berberi ve nalburu uyandıklarında, kendilerini devcileyin birer kafe, pizzacı ve gurme hamburgerciye dönüşmüş buldular. Üstelik bu apansız değişime hayıflanacak vakitleri de olmadı hiç. Zira henüz kepenklerini açmadan, kapılarında onları tüketmek isteyen kalabalık bir kuyruk oluşmuştu. Moda’nın 15 senelik Memoli Erke ...

Ekranların Aranan Sokağı

Oturduğum sokakla gurur duyuyorum. Çünkü kendisi hepimizden ünlü; adeta bir rock yıldızı, adeta ekranların aranan yüzü... Moda Deniz Kulübü’nün bir arka sokağı desem, Kadıköylülerin zihninde hemen canlanacağından eminim. Sokağımızı memleketin geri kalanına anlatmak içinse, bizzat rol aldığı sayısız reklam filmi ve diziden, hatta bir adet de kamu sp ...

Tadilat, İnşaat ve Latte

Geçen yine akşamüstü yürüyüşüne çıkıyorum. Tam apartman kapısından çıkıp kulaklığımı kulağıma yerleşirtiriyordum, giriş katındaki komşumuz selam verdi. Eşiyle beraber balkona kurulmuş kibar kibar uzo içiyorlar. Afiyet olsun. Komşum dedi ki; eşinizin komşularla ilgili yazısını üstümüze alındık. Dedim; sizin alınacak bir şeyiniz yok. Apartmanda yedi ...

Kadıköy’de Tatil

Biz henüz tatile gidemedik. Zaten bayramda tatile gitmeyişlerimiz ailecek meşhurdur. Yollarda yapılabilecek kaza, sahillerde müdahil olunabilecek şezlong izdihamlarından kaçınmak maksadıyla, bayramda sokağa burnumuzu dahi uzatmayız. Bunun üzerine geç başlayan sezon, aniden bastıran sıcak, eve bakıma gelen yaralı kedi derken, henüz suya ayak sokmuşl ...

Bir Öykü ve Bir Sabah

Geçen sabah tam gün doğmadan önceki o mahsun aydınlığa uyanınca, balkona çıktım. Ayıptır söylemesi bizim balkon epey güzel. Ortanca henüz açmadı lakin kıştan kalma sefaletinden epey arındı. Sarmaşıklar zaten son kar yedikleri günden bu güne, çılgınca coşmaya, tüm balkonu donatmaya yeminli... Petunya mor, avokado fidanı dibinde coşan Kapadokya’dan t ...

Sabahlar Olur, Sen Geceyi Hatırla

Yıllar önce Beşikta’ta oturur ve ‘Kim Lan Bu Hayatımın Erkeği’ bloguna yazarken, Kadıköy’ün gece hayatında gözlemlediğim erkekleri Avrupa yakasından daha yakışıklı ve centilmen, kızları ise daha iyi giyimli diye övmüştüm. 10 yıl olmuş bunu yazalı. Bana sorarsanız, kızlar hala İstanbul’un diğer ilçelerini kıskandırıyor. Erkeklere gelince, centilmenl ...

Ama Komşular İyidir

Nihayet bahar geldi, ben de bisiklet sezonunu açmaya karar verdim. Kadıköy’ün en çok sevdiğim özelliklerinden biri de bisiklet yolları; lakin bu hususu daha sonra konuşuruz. İki gün önce sırtıma yoga matımı yükleyip, Moda’dan Kalamış Yat Limanı’a vurdum pedalı... Tam limanın içinde, benden duymuş olmayın ama pek az kişinin kullandığı genişçe bir çi ...

Kadıköy Sedası

97 senesinde elimde pembe bez çantam, Kadıköy rıhtımına indiğimde, Kadıköy’ün sedasının olsa olsa martı çığlığı ve vapur düdüğü olabileceği fikrine kapılmıştım. Tabi o vakit gençten de öte, çocuk irisiydim ve o zamanlar ne tüm şarkılarını ezbere bildiğim Kargo’nun, ne birkaç ay içinde Kemancı’da tanışacağım Kesmeşeker’in, ne de o yıl müptelası olac ...

Kadıköy Yürüyüşleri

“Hayatı ve kadınları öğrendiğimiz Kadıköy Sokakları” derdi Kaan Çaydamlı, biz de inandık. Kadıköy Sokları’nda yaşam denen tuhaflığı ve kadın denen kendimizi anlarız sandık. Bu yüzdendir ki, senelerdir bu sokaklarda yürüyor, yürürken kimi kedilerle selamlaşıp, kimi tanıdıkların gönlünü okşuyoruz. Ve müsadenizle sizlere bu yazıda Kadıköy’de en sevdiğ ...

Selam size, saygıdeğer Kadıköylüler!

Sizlerle 6 yıldır paylaşmaktan son derece mes’ut olduğum bu semt, benim için maalesef İstanbul’da kalan son kale, son sığınak... Artık çoğunu gönlümce kullanamadığım, sokaklarında gece kendimi rahat hissedemediğim, zaten güzel bir yerine gitmek istesem de, trafikten oraya bir türlü ulaşamadığım İstanbul’un, yaşanabilir yegane yeri... İş bu sebepten ...

Bir Tiyatro Muhiti Olarak Kadıköy

Bütün bir yıl bekledim. Çünkü Kadıköy tiyatroları hakkında bir yazı kaleme alacaksam, en azından her ay bir oyun izler, yazımı öyle hazırlarım diye düşündüm. Sonra bu konuyu masaya yatırdım, hatta çeşit çeşit oyun broşürleri topladım, çantamda uzun zaman gezdirdim. Lakin günün sonunda yine bir hayaller hayatlar klasiği yaşandı ve ben koca bir yıl b ...

ARŞİV