Yıllar önce Beşikta’ta oturur ve ‘Kim Lan Bu Hayatımın Erkeği’ bloguna yazarken, Kadıköy’ün gece hayatında gözlemlediğim erkekleri Avrupa yakasından daha yakışıklı ve centilmen, kızları ise daha iyi giyimli diye övmüştüm. 10 yıl olmuş bunu yazalı. Bana sorarsanız, kızlar hala İstanbul’un diğer ilçelerini kıskandırıyor. Erkeklere gelince, centilmenliklerinden sual olunmaz lakin sakal bırakmayı keşfetmeselerdi daha iyiydi sanki.
Evet, bu ay Kadıköy’de sevdiğim şeyler kapsamında, gece hayatını anlatıyor olacağım. Gerçi yazacaklarım bir nevi gençliğe övgü, bir nevi hatıralar geçidi gibi olacak. Lakin bu yaşlanmışlığı dilerseniz sadece yaşanmışlık sayalım. Zaten geçen gün Moda Caddesi’nde bir motorsikletli bana “Geç teyze, geç!” diye bağırdı. Şaşırdım. Çünkü zaten ışık yeşil, yol benimdi. Modalı teyzelerin giderek azalması, hipsterların bizi ezebileceği anlamına gelmemeli. Her neyse…
Bundan 10 – 15 yıl önce, Kadıköy bizim için Trip’ten, Karga’dan, plaktan, Ajda’dan ve Smiths’ten ibaretti. Duble rakı içer, barda oturur ve her Ajda şarkısına muhakkak eşlik ederdik. O vakitler gece 2’den sonra mahallede yapacak pek bir şey olmazdı. En fazla hızını alamayan Shaft’a gidebilirdi. Geri kalan herkes yan sokaklardaki evlerine dönerdi, olaysız dağılırdık. Bir kere öyle hızımı alamadığım bir gecede, Cem Karaca’yı canlı dinlemiştim. Bunun ne kadar büyük bir şans olduğunu ise, ancak şimdi anlıyorum.
Yine o karanlık ve eski çağlarda, Moda sahili halkın, özellikle gençliğin bu kadar tercih edebileceği bir halde değildi. Kurbağalıdere’ye gelmeden park aniden bitiyordu. Sahili evsizler ve kediler dışında kimsecikler kullanmıyordu. O zamanın modası, Kadıköy mendirekte şarap içmekti lakin bu aktiviteyi hiç gerçekleştirmediğimi itiraf ediyorum.
Zaman değişti. Beyoğlu’nu binbir katakulle ile çöle çevirdiler. Şimdi İstanbul’un gençliği (kimi zaman mahalleliyi canından bezdirmek suretiyle) artık Anadolu yakasında, bizzat Caferağa sınırları içinde eğleniyor. “Bir mahalleye bu kadar çok bar ve kafe düşmesi ne kadar doğru?” tartışmasını başka vakit yapalım dilerseniz. Çünkü müsadenizle, mahallede gece dışarı çıkmayı neden hala sevdiğimi anlatmak istiyorum.
Bir kere gece yarısı taksiye 50-60 TL verip, midenin o nahoşluğu içinde kıtalar aşmak zorunda kalmıyorum. Yürüyerek 10 dakikada eğlencede, sonra hop bir bakmışsın evdeyim. Çoğunlukla Arkaoda’nın tuvalet sırasını beklemektense eve kaçıyorum mesela. Hafta içi çıktığımda muhakkak komşulara, tanıdıklara, dostlara rastlıyorum. Ayaküstü sohbetlerle de olsa, sevdiğim insanlarla vakit geçiriyorum.
Sonra eve dönerken, yolda başıma bir iş gelmiyor. İster tek, ister mini etekli gece istediğim saatte evime dönebiliyorum. (Mini etek genelde çantamda oluyor. Modernliğimi ispat için çıkartıp gösteriyorum.) Hatta dilersem eve dönüşte yukarı Moda yollarını kullanıp, ıssız sokaklarda bağıra çağıra şarkılar bile söyleyebiliyorum. Evet, sizin sokakta bet sesisiyle Duman söyleyen kız benim. Ayrıca çok teşekkür ederim, hiç biriniz de çıkıp bir tek kelime olumsuz bir şey söylemediniz şimdiye dek.
Mahallede gece hayatını sevmemin bir nedeni de, yeni açılan oldukça janti mekanlar. Her türlü ecnebi birasının bulunduğu, sokağa taşan publar eğer eğlenenlerin arasındaysanız çok şeker. Eğer üst katlarda oturuyorsanız, Allah kolaylık versin. Pub’lar ve barlar kapandığında eskiden gidecek yer yoktu; şimdi var. Nihayet bir iki tane de olsa, Beyoğlu’nu aratmayan gece klübü sahibi olan Kadıköy, elektronik müzik dj’lerini de ağırlamaya başladı yavaş yavaş. Bu da benim gibi meraklıları için “Sabaha kadar dans!” demek.
En önemlisi ise, mahalleye oldukça büyük konser sahneleri açıldı. Keşke bu sahneler sadece yerli sanatçı ağırlamakla yetinmeyip, ufak ufak yabancı grupları da getirseler. Kadıköy’ün şahsi Babylon’u olsa, hatta müzik festivali olsa mesela. Çok sevinirim buna.
Gerçi anladığım kadarıyla birilerinin artık bu memlekette festival yaptırası yok. Kadıköy’de bulunan köklü liselerin on yıllardır düzenledikleri festivallerine, bu yıl güvenlik gerekçesiyle izin çıkmadı biliyorsunuz. Biz de festivalsiz büyüdük; biraz eksik kaldık belki ama yılmadık. Zira gençliğin elinden festivalini alabilirsiniz ama festival coşkusunu içinden soğuramazsınız.
O yüzden işte Kadıköy’ün en önemli gece mekanlarından biri de, insanların gönlünce takıldığı sahilin çimleri oldu. Bakalım bu özgürlüğümüze ne kadar sahip çıkabileceğiz.
Bu arada, Hıdrellez 5 Mayıs. Çimlerde görüşelim mi, sevgili komşular?
Yıl dediğimiz şey, dünyanın güneşin etrafını tam tur pırlanta gibi dolanmasından başka bir mevzu değil. Günümüzden yaklaşık 2000 yıl önce, Brütüs’e sitemiyle ve salatasıyla tanıdığımız Jules Ceasar, kabineyi toplayıp, “Hadi kankalar, bundan gayrı şu 12 aylı güneş takvimini kullanıyoruz.” demiş. Gerçi insanoğlu sonraları Gregoryen takvime geçmiş lak ...
O sabah mahallenin eczanesi, berberi ve nalburu uyandıklarında, kendilerini devcileyin birer kafe, pizzacı ve gurme hamburgerciye dönüşmüş buldular. Üstelik bu apansız değişime hayıflanacak vakitleri de olmadı hiç. Zira henüz kepenklerini açmadan, kapılarında onları tüketmek isteyen kalabalık bir kuyruk oluşmuştu. Moda’nın 15 senelik Memoli Erke ...
Geçen hafta aynı gün içinde iki tane devlet dairesine gittim. İnanır mısınız, başıma trajikomik hiçbir şey gelmedi. Dedim: “Siz şaka mısınız yahu? Artık devlet dairelerinde de macera yaşayamayacaksak, biz mizahçılar olarak malzememizi nereden bulacağız? Ekmeğimizi nereden çıkartacağız?” Hayır, insan sevabına oraya inanılmaz bir sıra, uzun bir bekle ...
Oturduğum sokakla gurur duyuyorum. Çünkü kendisi hepimizden ünlü; adeta bir rock yıldızı, adeta ekranların aranan yüzü... Moda Deniz Kulübü’nün bir arka sokağı desem, Kadıköylülerin zihninde hemen canlanacağından eminim. Sokağımızı memleketin geri kalanına anlatmak içinse, bizzat rol aldığı sayısız reklam filmi ve diziden, hatta bir adet de kamu sp ...
Geçen yine akşamüstü yürüyüşüne çıkıyorum. Tam apartman kapısından çıkıp kulaklığımı kulağıma yerleşirtiriyordum, giriş katındaki komşumuz selam verdi. Eşiyle beraber balkona kurulmuş kibar kibar uzo içiyorlar. Afiyet olsun. Komşum dedi ki; eşinizin komşularla ilgili yazısını üstümüze alındık. Dedim; sizin alınacak bir şeyiniz yok. Apartmanda yedi ...
Biz henüz tatile gidemedik. Zaten bayramda tatile gitmeyişlerimiz ailecek meşhurdur. Yollarda yapılabilecek kaza, sahillerde müdahil olunabilecek şezlong izdihamlarından kaçınmak maksadıyla, bayramda sokağa burnumuzu dahi uzatmayız. Bunun üzerine geç başlayan sezon, aniden bastıran sıcak, eve bakıma gelen yaralı kedi derken, henüz suya ayak sokmuşl ...
Geçen sabah tam gün doğmadan önceki o mahsun aydınlığa uyanınca, balkona çıktım. Ayıptır söylemesi bizim balkon epey güzel. Ortanca henüz açmadı lakin kıştan kalma sefaletinden epey arındı. Sarmaşıklar zaten son kar yedikleri günden bu güne, çılgınca coşmaya, tüm balkonu donatmaya yeminli... Petunya mor, avokado fidanı dibinde coşan Kapadokya’dan t ...
Nihayet bahar geldi, ben de bisiklet sezonunu açmaya karar verdim. Kadıköy’ün en çok sevdiğim özelliklerinden biri de bisiklet yolları; lakin bu hususu daha sonra konuşuruz. İki gün önce sırtıma yoga matımı yükleyip, Moda’dan Kalamış Yat Limanı’a vurdum pedalı... Tam limanın içinde, benden duymuş olmayın ama pek az kişinin kullandığı genişçe bir çi ...
97 senesinde elimde pembe bez çantam, Kadıköy rıhtımına indiğimde, Kadıköy’ün sedasının olsa olsa martı çığlığı ve vapur düdüğü olabileceği fikrine kapılmıştım. Tabi o vakit gençten de öte, çocuk irisiydim ve o zamanlar ne tüm şarkılarını ezbere bildiğim Kargo’nun, ne birkaç ay içinde Kemancı’da tanışacağım Kesmeşeker’in, ne de o yıl müptelası olac ...
“Hayatı ve kadınları öğrendiğimiz Kadıköy Sokakları” derdi Kaan Çaydamlı, biz de inandık. Kadıköy Sokları’nda yaşam denen tuhaflığı ve kadın denen kendimizi anlarız sandık. Bu yüzdendir ki, senelerdir bu sokaklarda yürüyor, yürürken kimi kedilerle selamlaşıp, kimi tanıdıkların gönlünü okşuyoruz. Ve müsadenizle sizlere bu yazıda Kadıköy’de en sevdiğ ...
Sizlerle 6 yıldır paylaşmaktan son derece mes’ut olduğum bu semt, benim için maalesef İstanbul’da kalan son kale, son sığınak... Artık çoğunu gönlümce kullanamadığım, sokaklarında gece kendimi rahat hissedemediğim, zaten güzel bir yerine gitmek istesem de, trafikten oraya bir türlü ulaşamadığım İstanbul’un, yaşanabilir yegane yeri... İş bu sebepten ...
Bütün bir yıl bekledim. Çünkü Kadıköy tiyatroları hakkında bir yazı kaleme alacaksam, en azından her ay bir oyun izler, yazımı öyle hazırlarım diye düşündüm. Sonra bu konuyu masaya yatırdım, hatta çeşit çeşit oyun broşürleri topladım, çantamda uzun zaman gezdirdim. Lakin günün sonunda yine bir hayaller hayatlar klasiği yaşandı ve ben koca bir yıl b ...