Çocukları eve dönüş yoluna çıkartmadan önce aklıma gelen bir hususu yazmazsam rahat edemem. Hansel’in, kıpırdayamadığı daracık kafese kapatılarak, kesilip yenilmek üzere sürekli beslenmesi sizlere bir şeyler çağrıştırıyor mu? Orta Çağ’da tavukları ya da başka hayvanları daracık kafeslerde besiye çekip, kısa sürede şişmanlatıp kesmek gibi bir uygulama olmadığı halde masalda geçen bu durumun yüz yıllar sonra et üreticilerine ilham vererek acımasız bir mezbaha sektörüne dönüştüğü fikri çık aklımdan.
Yeniden masala dönecek olursak; açıkçası cadı öldükten, ödüle / mücevherlere ulaşıldıktan -yani tatmin duygusu gerçekleştikten- sonra karşılarına çıkan dere ve burayı bir ördeğin sırtında ayrı ayrı geçmeleri bana gereksiz ve masalı boş yere uzatan bir ayrıntı gibi gelmişti. Ancak okuduğum kimi yazılardan sonra bunun bilinçli olarak masala yerleştirildiğini anladım. (Bu arada orijinal kitap resimlerinde ördek yerine estetik kaygısından dolayı kuğu resmedildiğini parantez içinde söyleyeyim.) Masal annenin çocukları ormana bırak(tır)masıyla başlar. Bu Lacan’ın Miror Stage (Ayna Evresi) düşüncesi doğrultusunda çift yönlü olarak değerlendirilebilecek bir eylemdir. Anne, koruyan ve besleyen figürden çocukları ormana bırakmasıyla aksi bir portreye bürünmüştür. Anne artık yemek ve barınak sağlayan koruyucu figür değildir. Ormana bırakılmak çocuklar için terk edilme, anneden ilk kopuş, birey olmanın başlaması, bağımlılıktan sıyrılmadır. Artık temel ihtiyaçları koruyucu aile bireyleri tarafından karşılanmadığından bağımsızlaşan çocuklar ormanda yiyecek ve barınak bulmalıdırlar. Anne açısından ise çocukların ev dışındaki topluma ilk adım atışlarını sağlama olarak okunabilir.
Devreye giren ikinci sembol ise ‘ekmek’tir. Ekmek insanlığın en temel besin kaynağıdır ve eve dönüş yolunu bulma aracı olarak kullanılmıştır. Fakat ekmeğin kuşlar tarafından yenilmesi, hazır yenen bir madde olmayan ekmeğin bulunması / kazanılması gerektiğini ortaya koyar. Anne tarafından hazır olarak verilen kuşlar tarafından yenilince, evden koparak birey olan çocuklar artık kendi ekmeklerini kazanmak zorundadır.
Evden – anneden yeni ayrıldıklarından tecrübesiz olan çocuklar, cadının sunmuş olduğu tatlı ve renkli kurabiye evine kanarlar. Çocuklar hem beslenme ihtiyacı duymaktadırlar hem de anneleri tarafından terk edildiklerinden hayal kırıklığı yaşamaktadırlar. Cadı ise onların ihtiyaçlarını sağlayacak bir figürdür. Bir çocuğun ihtiyaç duyduğu her türlü yiyeceğe, temiz yataklara, korunaklı barınaklara, kısacası bir anne korunmasına, ‘anne figürü’ne sahiptir. Fakat ertesi gün çocuklar ikinci defa anne tarafından ihanete uğrarlar. İkinci hayal kırıklığıyla dış dünyayı tanırlar ve ‘birey’ olma yoluna girerler. Artık bağımsız karakterler olduklarının bilincine varmaya başlarlar.
Eve dönüş yolunda karşılarına çıkan su; gelişme, büyüme, yenilenme anlamlarını taşır. Su sabit değildir, daimi devinimi içinde sürekli yenilenen bir oluşum olduğundan, genellikle de seyahatle özdeşleştirilir. Mitolojik, dini ya da klasik kurmaca pek çok metinde su aşılması gereken bir engeldir ve içsel seyahati simgeler. Kardeşlerin suyu birlikte değil, ayrı ayrı geçmeleri de artık iki ayrı birey olduklarını simgeler.
Kardeşlerin tekrar eve varmaları, tekrar başa dönme değil, yeni bir başlangıca adım atmadır. Eve dönen kardeşler artık anneye ya da eve bağımlı bireyler değildir. Paralarını (ekmeklerini) kazanmış, bağımsızlaşmış, iki ayrı ve farklı insandır. Ekmek sadece yedikleri değil, artık onların da üretebildiği bir nesnedir. Ev sadece yaşadıkları değil, katkıda bulunup, söz sahibi olacakları bir kavramdır.
Hansel ile Gretel’in farklı bir varyantı çocukluğum boyunca babaannemden dinlemiştim. Masalın adı, ‘Tak Tak Eden Kabacığım’dı. Dilerseniz bu masalla yazımızı noktalayalım:
Bir zamanlar orman kenarında yaşayan bir oduncu ailesi varmış. Oduncu, karısı ve iki çocuğuyla birlikte mutlu mesut yaşarken, kadın dermansız hastalığa tutulup ölmüş. Adam da, çocuklarına anne olsun diye kendisi gibi iki çocuğuyla ortada kalmış bir kadınla evlenmiş. Kadın, her akşam odun kesmekten yorgun argın gelen kocasına çocuklarının çok şımarık olduğunu, hiç iş yapmadığını, kendisine saygısız davrandıklarını söyleyip dert yanıyormuş. Gel zaman git zaman kıtlık olmuş. Kötü kalpli kadın, iki boğaz eksilirse belki hepsinin kurtulacaklarını yoksa topunun birden öleceğini söyleyerek, adamı çocuklarını ormana bırakmaya ikna etmiş.
Ertesi sabah erkenden çocuklar babalarıyla birlikte ormana gitmişler. Babaları onları bir ağacın altına oturtmuş, kendisinin ağaç keseceğini zaten sesini de duyacaklarını söyleyerek yanlarından uzaklaşmış. Gün boyu uzaktan tak tak odun kesme sesi gelmiş ama ortalık karardığı halde babaları dönmemiş. Sese doğru gitmişler, bir de ne görsünler; ağacın dalına bağlanmış bir su kabağı dala vurup durdukça ‘tak tak’ diye ses çıkmıyor mu?
Gece boyunca, “Tak tak eden kabacığım, bırakıp da giden babacığım…” diyerek ağlaşıp durmuşlar. Ertesi sabah ağlamalarını işiten ihtiyar bir kadın çocukları bulmuş, evine götürmüş, karınlarını doyurmuş. Çocuklar da hayatlarını kurtaran kadına teşekkür etmek için evini baştan aşağı temizlemişler. Kadın çok mutlu olmuş, onları evlerine götüreceğini söylemiş.
Ertesi sabah yola çıkmışlar, epeyce yürüdükten sonra bir dere kenarına gelince durmuşlar. Kadın yorulduğunu, biraz uyuyacağım ama onların asla uyumamasını, siyah, beyaz suyun akıp gitmesini sarı su gelince onu uyandırmalarını söylemiş. Sarı su gelince ninecik çocukları dereye batırmış, avuçları, cepleri çil çil altın dolu olarak çıkartmış. Evleri uzaktan görününce, bu olanları kimseye anlatmamaları konusunda sıkı sıkıya tembih ederek uğurlamış.
Babaları üzüntüyle bir köşede otururken, çocuklarını karşısında sapasağlam görünce mutluluktan havalara uçmuş. Üvey anneleri sesleri duyunca önce kızgınlıkla dışarı çıkmış ama çocukların ceplerinden taşan altınları görünce o da çocuklara sarılmış. Sonraki günlerde kadın sürekli çocukları sıkıştırıp ağızlarından laf almaya çalışmış. En sonunda bir gün nineyi ve dereyi öğrenip, altınların sırrına ermiş. Akşamına kocasından bu sefer kendi çocuklarını ormana bırakmasını istemiş. Adam, çocukları böyle bir tehlikeye atmak istememişse de, gözünü para hırsı bürüyen karısını ikna edememiş. Adam, bu sefer de üvey çocuklarını aynı ağacın altına bırakmış. Üvey kardeşlerinden öğrendiklerini tekrarlayan çocuklar geceyi ağacın tepesinde geçirmişler, nitekim ertesi sabah da ihtiyar kadın çıkagelip çocukları evine götürmüş. Ama çocuklar hiçbir şeyden mutlu olmamışlar, kadınla dalga geçtikleri yetmezmiş gibi bir de kadın uyuyunca evin altını üstüne getirip altın aramışlar. Kadın ağzını açmadan çocukları hoş tutmaya çalışmış, ertesi sabah erkenden yola çıkmışlar. Dereye kadar yürümüşler. Yaşlı kadın, “Çocuklar ben çok yoruldum. Biraz uyuyacağım ama siz sakın uyumayın. Birazdan dereden beyaz bir su akacak, o zaman beni uyandırmayın, sonra sarı bir su akacak o zaman da uyandırmayın, ne zaman ki siyah su akmaya başlarsa beni uyandırın!” demiş. Neyse beyaz su akmış, sarı su akmış, siyah su gelince çocuklar heyecan içinde nineyi uyandırmışlar. Kadın çocukları suya batırmış, zifte bulanmış biçimde simsiyah çıkartmış. Nine çocukları, kendinden uzaklaştırıp, “Haydi şimdi doğru evinize gidin!” diyerek evlerinin yolunu tarif etmiş. Zenginlik hayalleriyle iki gecedir gözüne uyku girmeyen anneleri bile çocuklarını tanıyamamış. Sonra çocuklarının hali için üvey çocuklarını suçlamaya kalkmış. Karısının bitmez tükenmez hırsından bıkıp usanan adam, artık dayanamamış ve kadınla çocukları kapı dışarı etmiş, kendi çocuklarıyla birlikte bir ömür mutlu biçimde yaşamış.
MASALLARDA KADININ İSTİSMARINA UYUYAN GÜZEL ÜZERİNDEN BAKIŞ -4 Genellikle uykuya; on üç, on beş gibi -masalın geçtiği zamanda- menstrüasyonun başladığı yaşta dalınmaktadır. Baba kızının cinselliğini engellemek için erkeklik organını simgeleyen bütün çıkrıkları, iğneleri kaldırsa da, gene de zamanı geldiğinde bu durum gerçekleşir. Bir erkek o ...
MASALLARDA KADININ İSTİSMARINA UYUYAN GÜZEL ÜZERİNDEN BAKIŞ -3 Basile’in, Talia’yı anlatırken Leto’nun hikâyesinden etkilenmiş olma ihtimali vardır. Zira Zeus’un sevgilisi olan Leto ikiz çocukları Güneş tanrısı Apollon ile ay tanrıçası Artemis’i doğurmuştur ve Zeus’un karısı Hera’nın kıskançlığını da üzerine çekmiştir. Yunan mitolojisindeki ...
MASALLARDA KADININ İSTİSMARINA UYUYAN GÜZEL ÜZERİNDEN BAKIŞ -2 Grimm Kardeşler’in masalına Dikenli Gül demelerinin sebebi ise gül ne kadar güzelse dikeninin o oranda keskin olması durumudur. Masalın Almanca’daki adı Dornröschen olup, rose yerine kullanılan röschen bizdeki –Ayşe‘cik’ gibi- küçüklük belirten ek gibi olup kızın toyluğuna vurgu yap ...
MASALLARDA KADININ İSTİSMARINA UYUYAN GÜZEL ÜZERİNDEN BAKIŞ -1 Uyuyan Güzel, öyle mümbit bir masaldır ki, İtalyan şair Giambattista Basile’in 1634’te yayımlanan kitabında Ay, Güneş ve Talia adıyla yer almasıyla başlayan yolculuğu, 1697’de Fransız yazar Charles Perrault’un Peri Masalları’nda Uyuyan Güzel, Grimm Kardeşlerin 1812’de basılan Ço ...
ÇİZMELİ KEDİ MASALI ÜZERİNDEN MİRAS TAKSİMİ MESELESİ -3 Peki, buradaki konuşan sinirli varlığın neden kedi olduğunu hiç düşündünüz mü? Masalın kaynağının Afrika olmasıdır, bunun sebebi. Eski Mısır’da kedilerin dini inanç ve ayin nesnesi olduğunu günümüze kadar gelen piramitler sayesinde gözlerimizle görebiliriz. Kedi tanrıça Bast, firavunun ...
ÇİZMELİ KEDİ MASALI ÜZERİNDEN MİRAS TAKSİMİ MESELESİ -2 Çizmeli Kedi’nin bir benzerini bize Boratav anlatır, ancak Anadolu masalında kedinin yerini tilki alır, sonunda da Keloğlan tilkisinin iyiliğine hıyanetle karşılık verir. Tilki ile Çimenci Padişahının Oğlu masalında bir Keloğlan varmış, bu oğlancık değirmene çırak girmiş. Değirmen ...
Çizmeli Kedi Masalı üzerinden miras taksimi meselesi -1 Charles Perrault’nun en bilinen ve masallarından olan ve benim de en sevdiğim masallardan biri olan Çizmeli Kedi aslında miras taksimi meselesini göstermesi açısından çarpıcıdır. Yaşlı değirmenci ölünce; büyük oğluna değirmenini, ortanca oğluna eşeğini, küçük oğluna ise ke ...
OSCAR WILDE MASALLARINDA SOSYALİZM VE İNSAN RUHU - 4 Kürk Mantolu Madonna ve samurlar içinde Mona Lisa Sabahattin Ali, hiç Oscar Wilde okumuş mudur, onun Sırrı Olmayan Sfenks öyküsünden haberi var mıdır? Bilmiyorum. Buna ilişkin hiçbir yerde bir kanıta rastlamadım ama ben Oscar Wilde’ın Sırrı Olmayan Sfenks öyküsünü her okuduğumda aklıma S ...
Oscar Wilde Masallarında Sosyalizm ve insan ruhu -3 Genç Kral Skolastik Fantazya isimli kitapta yer alan “Simurg’un Kanatlarını Takmak mı? Sarayın Merdivenlerine Camdan Ayakkabı Bırakmak mı?” isimli makalesinde Melek Özlem Sezer, masallarda halkın krallık sistemini asla sorgulamamasını eleştirir: “Ülke yönetiminin bir sistem ve bilinç gerekti ...
Oscar Wilde masallarında sosyalizm ve insan ruhu -2 Mutlu Prens Pinokyo, Gulliver’in Yolculukları gibi yetişkinler için yazılmış pek çok roman zamanla kısaltılarak, ‘zararlı’ kısımları ayıklanarak kuşa çevrilerek çocukların okumasına hazır hale getirilmiştir. Büyükler için yazılan kimi masallar anlamından kopartılarak çocuklara anlatılmaya ...
Oscar Wilde masallarında sosyalizm ve insan ruhu -1 Tam adıyla söyleyecek olursak, Oscar Fingal O’Flahertie Wills Wilde ya da Herkes Öldürür Sevdiğini diye dilimize yerleşmiş olan Reading Zindanı Baladı’nın şairi, masal yazarı, sosyalist, ahlaksız Oscar Wilde. Kulak verin sözlerime iyice, Herkes öldürebilir sevdiğini Kimi bir bakışıyla ya ...
Rapunzel üzerinden çocuğa erginleşmenin anlatılması -2 Doğulu kimi edebiyat tarihçileri, Rapunzel’in esin kaynağının 11. Yüzyılda Firdevsi’nin yazdığı Şehname’de geçen Rudaba olduğu söyler. Şehnâme’de, Rüstem’in, Hükümdar Zal’ın kalesi Kabil’e, hükümdarın kızı Rudaba’nın sarkıttığı saçlarına tırmanarak girmesi anlatılır. Benzer bir olayı Osmanlı ...
RAPUNZEL ÜZERİNDEN ÇOCUĞA ERGİNLEŞMENİN ANLATILMASI - 1 Uzun sarı saçlı Rapunzel’i, kapatıldığı kuleyi falan hepimiz biliriz de masalın adının nereden geldiğini, sonunun nasıl olduğunu pek bilmeyiz. Fazla meraklandırmadan söyleyeyim masal adını maruldan alıyor. Yani Rapunzel, tıpkı kıvırcık, göbek, Çin gibi bir marul türünün adı. Bizim pazar ...
BİNDERİLİ ÜZERİNDEN MASALLARDA ENSESTİN İZİNİN SÜRÜLMESİ - 4 Babanın öz kızına göz koymasının yanı sıra gelinini almak için oğlunu öldürmeye çalışmasına da rastlarız masallarda. Boratav’ın Kral Padişahının Kızı böyle bir masaldır. Oğluna, kral padişahının kızını almak için iki sene harp ettiği savaştan yenilgiyle ayrılan padişahtır, bu namus ...
BİNDERİLİ ÜZERİNDEN MASALLARDA ENSESTİN İZİNİN SÜRÜLMESİ - 3 Ütelek ve Ahu Melek gibi bir başka Boratav masalı olan Yıldırım Padişahı’nda gene kızına göz koyan bir baba görürüz, ancak kızı kurtaran Yıldırım Padişahı da pek yüzüne bakılacak adam değildir. Masal boyunca resmen kızı taciz eder ve kız en sonunda tacizcisiyle evlenir. Bu masal as ...
Masallarda ensestin izini Grimm Kardeşlerin Binderili masalı üzerinden sürmeye başlamıştık, sonrasında bir Anadolu masalı olan Geyik Sultan’da da benzeri istismara rastlamıştık. “Durun, siz evlenemezsiniz. Siz baba kızsınız!” repliği Yeşilçam filmlerinde bile yoktur ama masalları okurken bunu yüksek sesle dile getirmemiz gerektiğini anlıyoruz. Pert ...
BİNDERİLİ ÜZERİNDEN MASALLARDA ENSESTİN İZİNİN SÜRÜLMESİ - 1 Çocuğunuza her gece yatmadan önce masal okuyorsunuz. Evdekiler bitti. Kitapçıya gidip, ne alsam ne alsam diye bakınırken gözünüz Grimm Masalları’na takılıyor. Tabii ya, siz de bu masallarla büyüdünüz. Hemen alıyorsunuz. Akşam çocuğunuz yatıyor, siz de başucuna oturup kitabı açıyorsunuz ...
KÜLKEDİSİ / CİNDERELLA MASALI ÜZERİNDEN TOPLUMLAR ARASINDAKİ FARKLARIN İZİNİN SÜRÜLMESİ - 4 Cinderella masalının altında gizli bir cinsel tutku yattığı söyleyerek, geçen yazıyı bitirmiştik. Daha da ileri gideyim, bu masalın kodlarında ayak fetişizmi gizlidir. Nasıl yani? diyerek kafanızı kaşıdığınızı görür gibiyim. Bunca ay sabrettiniz, yazın ...
Külkedisi / Cinderella masalı üzerinden toplumlar arasındaki farkların izinin sürülmesi - 3 Cinderella’nın, Küçük Annette isimli Fransız varyantı, geçen yazımızda bahsetmiş olduğumuz Eflatun Cem Güney’in Sırmalı Pabuç masalına daha yakın durmaktadır. Masal köyde geçer ve Annette koyun güder. Kötü kalpli üvey anne kızını etle beslerken, Annette h ...
KÜLKEDİSİ / CİNDERELLA MASALI ÜZERİNDEN TOPLUMLAR ARASINDAKİ FARKLARIN İZİNİN SÜRÜLMESİ - 2 Geçen yazımızı Cinderella’nın cariye olduğunu söyleyerek noktalamıştık. Kaldığımız yerden devam edelim o zaman. Yunanca yazan Romalı yazar Claudius Aelianus’un milattan sonra üçüncü yüzyılda, Antik dönem yazarlarından alıntılayarak derlediği Varia Hi ...
KÜLKEDİSİ / SİNDİRELLA MASALI ÜZERİNDEN TOPLUMLAR ARASINDAKİ FARKLARIN İZİNİN SÜRÜLMESİ - 1 Külkedisi aslında 9. yüzyıldan kalma eski bir Çin masalıdır ama sadece Avrupa’da 550’yi aşkın değişik biçimde anlatılmaktadır. Hatta Binbir Gece Masalları’nda bile yer almaktadır ama orada ayakkabı yerine daha doğulu bir obje olan halhal kullanılmıştır. ...
Hansel ve Gretel’i ormanı derinlerinde bırakmış ve biz de peşleri sıra masalın içinde ilerlemiştik. Hansel ve Gretel’i kayboldukları ormandan kurtarmaya ne dersiniz? Ormanın haritasını çözebilmemiz için biraz yardıma ihtiyacımız olacak. En büyük yardımcılarımız Pinhan Yayınları tarafından basılan orijinaline sadık çevirisi ile Can Evrim Aslan’ın Ya ...
“Baba Bana Masal Anlatma” diyerek başladığımız yazı serüvenimizde bir yılı devirdik, ilginiz ve izniniz olursa bu yıl da size masal anlatmaya devam edeceğim. Dilerim bu esnada sizler sonu mutlu biten masalların kahramanı olduğunuz bir sene yaşarsınız. 2023’e en sevdiğim masallardan olan ve sosyolojik açıdan hayli malzeme barındıran Hansel ve Gretel ...
MASALLARDA TOPLUMSAL ROLLERİN ÖĞRETİLMESİ VE CİNSİYETÇİLİK - 2 Masalların daha küçücük çocukken toplumsal rolleri kafamıza nasıl soktuğunun izini sürmeye, geçen yazıda koyduğumuz virgülden devam edelim, dilerseniz. Masallarda kızlardan beklenenin ev işi ve temizlik olduğu, beyinlerine bir dantelâ gibi işlenir. Orman Evi (Yoksul Oduncu) masal ...
MASALLARDA TOPLUMSAL ROLLERİN ÖĞRETİLMESİ VE CİNSİYETÇİLİK – 1 Sene başından bu yana devam eden yazı dizimizde; Başparmak üzerinden masallarda çocuk köleliğini, Fareli Köyün Kavalcısı üzerinden masallarda salgın hastalıkları, Kibritçi Kız üzerinden masallarda yoksulluk ve çocuk işçiliğini, Parmak Kız üzerinden masallarda çocuk yaşta evlend ...
MASALLARIN KAPİTALİZMİN ELİNDE OYUNCAK OLMASI KURŞUN ASKER – 3 Evet, kola, çay, kahve derken bu yazı dizimizin sonuna geldik. En güzeli su elbette ama suları da zehirli maddelerle kirlettiğimiz için onları da ancak bir dizi işlemden geçirip arıttıktan sonra içer olduk. Çocukluğumuzdaki gibi derelerden pınarlardan su içmeye kalksak, maazall ...
MASALLARIN KAPİTALİZMİN ELİNDE OYUNCAK OLMASI KURŞUN ASKER – 2 Geçen yazıda sizlere Kurşun Asker’i kapitalizmin elinde oyuncak olmaktan kurtaran kahraman bilim insanı Clair Patterson’un hikâyesini anlatacağımdan bahsetmiştim değil mi? Demli çaylarımızı içip kafamız iyice açıldığına göre ekonominin ve bilimin karmaşık dünyasına girebiliriz. İlk ot ...
MASALLARIN KAPİTALİZMİN ELİNDE OYUNCAK OLMASI KURŞUN ASKER – 1 Karl Marx, çok doğru bir tespitle, “Kapitalizm, gölgesini satamadığı ağacı keser!” der ya, gerçekten de kapitalizm kullanamadığı şeyleri yok ederken kullanabildiklerini farklı ambalajlar içinde tüketiciye sunar. Bolivya dağlarında öldürdüğü Che Guevara’nın purosundan çakmağına, ...
MASALLARDA ÇOCUKLARIN ERKEN YAŞLARDA EVLENDİRİLMESİ ‘ÇOCUK GELİN’ THUMBELİNA - 3 Efendim, nihayet Parmak Kız – Thumbelina masalımızı anlatmayı bitirdik. Kralın yaptığı densizlik sinirlerimi bozsa da, kırlangıcın mutsuzluğuna üzülsem de şimdi daha iyiyim. Umarım Parmak Kız da, iyi ve mutludur, kralı yontarak insana benzetmiştir. Dilerseniz art ...
MASALLARDA ÇOCUKLARIN ERKEN YAŞLARDA EVLENDİRİLMESİ ‘ÇOCUK GELİN’ THUMBELİNA - 2 Geçen yazımızda anlatmaya başladığımız Parmak Kız masalını Köstebek’in Thumbelina’ya cinsel saldırıda bulunması üzerine daha fazla devam edemeyerek kesmiştik. Elbette yaptıkları Köstebek’in yanına kar kalmayacak. Buyurun o zaman masalın devamına… Köstebek, rah ...
MASALLARDA ÇOCUKLARIN ERKEN YAŞLARDA EVLENDİRİLMESİ: ‘ÇOCUK GELİN’ THUMBELİNA - 1 Ülkemizde Parmak Kız olarak bilinen Andersen masalı fantastiktir, macera doludur, acıklıdır, sonu bile tam mutlu değil, parçalı bulutludur. Disney, Thumbelina’dan bir doğa savaşçısı yaratmıştır. Gözünü hırs bürümüş, bir parkı yok etmeye çalışan kapitalistlere ...
MASALLARDA YOKSULLUK VE ÇOCUK İŞÇİLER: KİBRİTÇİ KIZ’IN KIZIL İNTİKAMI İşçi Bayramı ile başlayan Mayıs ayında, çocuk işçiliğinin son bulmasını dileyerek, o çok bildik masala farklı bir açıdan yaklaşmaya ne dersiniz? Babasının ölümü üzerine, çocuk yaşta okulu bırakarak çalışmak zorunda kalan Andersen’in pek çok masalında çocuk işçiliğine ve çocukl ...
MASALLARDA SALGIN HASTALIKLAR: FARELİ KÖYÜN KAVALCISI Son dönemlerde sokak hayvanlarının şehirlerden tamamen çıkartılarak, hayvan barınaklarına hapsedilmesi tartışmaları ünlü bir sanatçımızın attığı tweet’le daha da alevlendi. Bir kap yemek, bir tas su ve bir de başlarının okşanmasından başka bir şey beklemeyen can dostlarımızı şehirden kovdu ...
Masallarda Çocuk Köleliği Parmak kadar çocukların satılması -2 Geçen ayki yazımızda masallarında parmak kadar çocukların satılmasının izini sürmeye Grimm Kardeşlerin Başparmak masalıyla Almanya’da başlamıştık ve Pertev Naili Boratav’la yurda giriş yapacağımızı söylemiştik. O halde buyrun Nohut Oğlan’a… Boratav’ın Nohut Oğlan masalınd ...
MASALLARDA ÇOCUK KÖLELİĞİ PARMAK KADAR ÇOCUKLARIN SATILMASI -1 Bu sayıda hangi masalı anlatsam diye düşünürken geçenlerde ‘Kim Milyoner Olmak İster?’ yarışma programında Kenan İmirzalıoğlu’nun sorduğu “1980’lere kadar hangi ülkedeki yetim, gayrimeşru doğmuş, ebeveyni alkolik, ayrılmış veya fakir olan çocuklar devlet tarafından bazen açık artı ...
Evvel zaman içinde Evvel zaman içinde, kalbursaman içinde Develer tellal iken, pireler berber iken. Annem kaşıkta, babam beşikte iken… Ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, Babam düştü beşikten, alnını yardı eşikten. Annem kaptı maşayı, babam kaptı küreği, Gösterdiler bana kapı arkasındaki köşeyi… Neyse sözü fazla ...